Gürcan Banger
Neredeyse hepimizin ezbere bildiği Nasreddin Hoca’nın “Ye Kürküm Ye” fıkrası izlenim yaratmanın maddi boyutunu –olumsuzlama ile de olsa– yüzyıllar öncesinden haber verir. Günümüzde ise izlenim yaratma, bireysel seçimimizden bağımsız şekilde sosyal yaşamın ve iş kültürünün bir parçası haline geldi. Her ne kadar giyim konusunda yenilikçi şirketlerde (resmi veya bürokratik giyim gibi) formel kalıplar kırılmaya başlasa da, izlenim oluşturmanın önemi sosyal ilişkinin önemli bir unsuru olarak sürüyor.
Kişisel veya sosyal yaşamımızda bir başkası üzerinde olumlu izlenim yaratmak için çoğu zaman tek bir şansımız olur. Bilindiği gibi; ilk karşılaşmanın ilk saniyelere kalıcı ezberlerin oluşmasına yol açabiliyor. Bu nedenle karşı tarafta olumlu bir izlenim yaratmak için elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerekiyor. Sosyal yaşamın ve iş dünyasının deneyimlerini incelediğimizde olumlu izlenim yaratmak konusunda bazı ipuçlarına ulaşabiliyoruz.
Görünümün Bir Parçası Olarak Giyim
Kişinin giyimine ve beden bakımına özen göstermesi, hem kendine hem de karşısındakine gösterdiği saygının işaretidir. Bu nedenle giyim ve kişisel bakım sadece bir ‘Ye Kürküm Ye” fıkrasında olduğu gibi karşı tarafa ‘cazip ve önemli’ görünme meselesi değildir. Kişinin kendisine gösterdiği özen, zımnen de olsa toplum yaşamında başka kişilerle olan ilişkilerde göstereceği tutum ve davranışlar demetinin de belirtisi olarak kabul edilir.
Diğer yandan giyim ve bakımdaki tercihler kişinin bireysel olarak dünyaya bakışını, algı modelini, duygu ve düşünce yapısını temsil edebilir. Özellikleri olan kişiler giyim ve bakım konusunda kendi tarzlarını geliştirerek düşünsel ve duygusal farklılıklarını, yaratıcı ve yenilikçi yönlerini ortaya koyarlar. Temiz ve bakımlı bir insan hijyen konusundaki tavrını sergilerken, renk ve biçim uyumluluğu gösteren giyimi ile görsellik konusundaki becerisine dair ipuçları verir.
Kendimiz dışında birisi olmak zorunda değiliz, kendimiz olmayı tercih etmeliyiz; ama bizi saran sosyal veya kurumsal beklentilere de uymamız gerekir.
İnsan sadece yazma ve konuşma yoluyla iletişim kurmaz. İki kişi karşı karşıya geldiklerinde tek sözcüklük bir sözlü-yazılı iletişim yapmasalar bile ilk andan itibaren bedenleri ‘konuşmaya’ başlar. Bedensel duruş, eller, kollar, bacaklar ve gözler az sonraki görüşmenin girişini yapmaktadır. Bedensel iletişim sözel görüşme sırasında da zihinsel hareketliliğin bir yansıması olarak devam edecektir.
Gözlerle oluşturulan temas karşınızdaki kişiyi dinlediğinizi, konuşmaya ilgi ve saygı duyduğunuzu ifade eder.
Karşı karşıya sağlıklı bir iletişimin ilk kuralı, karşılaşmanın ilk anından ayrılma zamanına kadar olumlu doğrudan göz teması kurmaktır. Gözlerle oluşturulan temas karşınızdaki kişiyi dinlediğinizi, konuşmaya ilgi ve saygı duyduğunuzu ifade eder. Hiç kuşkusuz; bunu söylerken karşınızdaki kişiye takılmış gibi bakmaktan değil, ona odaklanmış olduğunuzu göstermekten söz ediyorum. Sadece dinlerken değil, konuşurken de karşı tarafta odaklanma duygusu yaratmak önemlidir. Karşınızdaki kişiyle göz temasınız aynı zaman söyledikleriniz konusunda onun tepkilerini yakalamak açısından da yararlı olacaktır.