Yaşamı Mutluluk Olarak Anlamlandırmak
Gürcan Banger
Olaylara ve kişilere farklı açılardan bakabilmeyi başarmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu, öncelikle niyetle ilgili bir şey… Korkularımız, alışkanlıklarımız ve kolaycılıklarımız genelde bizi sabit bir yaşam anlayışına kilitlerler. Olumlu veya olumsuz; yaşadığımız olaylara, deneyimlere birer ders olarak bakıp onlardan yaşam düsturları çıkarmayı denemek, bize farklı bakabilme yeteneğini kazandırır. Böylece yaşama karşı daha bilinçli biçimde zihnimizi olumlu yönde kurgulayabiliriz.
Kişi ve Dünya
Biz dünya ile ve dünya bizimle yaşıyor. Diğer yandan dünyayı, ona bakış açılarımız anlamlandırıyor. Fakat zaman, bizim onu anlamlandırmamızdan bağımsız olarak kendince akıp gidiyor. Kendi bildiği gibi; bazen yavaş, bazen hızlı… Biz ise onu farklı şekillerde anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Bazen yaşamı oluşturan nesne ve öznelerin anlam ve önceliklerini karıştırıyoruz. Araç olan ile amaç, birbirinin yerini alıyor.
Yaşama şöyle bir baktığımızda, zor bir mücadelenin sürdüğünü görmek zor olmuyor. Yaşam, her an giderek daha fazla çaba gerektiren bir yarışa benziyor. Bu koşuşturmanın adına rekabet diyerek kendimizi bu hızlı yaşama uyumlulaştırmaya çalışıyoruz. Uyum sürecinde daha güçlü olanlar, bu yarışta daha kolay yer alıyor. Güçsüzlerin daha yarışın ortalarında kaybetmeye mahkûm olduklarını fark ediyoruz.
Şans Var mı?
Eğer yaşadığımız olumlulukların bir kısmına şans dersek; tabii ki, şans ve şanslılar var. Bazıları için yaşam, sanki daha fazla fırsatlar sunuyor. Şanslıların yaşamına bardağın dolu tarafından baktığımızda, böyle yaşamlara gıpta ettiğimiz oluyor. Ama madalyonun her iki yüzünün de kendine özgü sorunları var. Bir hayal dünyasında yaşar gibi gerçekte yaşamda yer almak, pek mümkün değil. Acı ve mutluluk, sevinç ve keder, kazanç ve kayıp kolaylıkla bazı durumlarda aynı anda gerçekleşebiliyor. Yaşamın tonlarını ve renklerini görebilmek bizim elimizde. Yaşamın en zor anlarında bile yaşamanın tadına varabilmek, bizim kendi gücümüzle gerçekleştirebileceğimiz bir olgu.
Kendimize sormalıyız. Yaşama karşı niyetimiz nedir? Sıklıkla söylediğim gibi; yaşam, gerçek anlamda bir aynadır. Ona şikâyet ederek bakarsanız, o da sizden şikâyet eder. Böylece birlikte mutsuzluk sinerjisi yaratırsınız. Yaşama sevgi ile baktığınızda, tüm zorluk ve acılarına rağmen yaşam da size sevgi ile bakacaktır.
Bazen yaşamı oluşturan nesne ve öznelerin anlam ve önceliklerini karıştırıyoruz. Araç olan ile amaç, birbirinin yerini alıyor. Mutlu olmayı amaçlarken, araçlara sahip olma fikrine takılıp kalıyoruz. Dünyanın anlamı nedir? Mutlu olmak mı, sahip olmak mı? Mutluluk, her zaman sahip olmanın doğal sonucu olmuyor.
Mutluluğu kabul edilebilir ölçüde coşkuyla, ama acıyı mutlaka akılla karşılamak gerekir. Yaşamın devam ettiğini ve her acının bir ders olduğunu iyi kavramalı insan. Sevilen bir kişinin kaybedildiği durumda, onu sevenlerin tepkilerini dikkatle izlerim. Ölümü bile saygı ve ağırbaşlılıkla karşılayan insanlara her zaman gıpta etmişimdir. Onların, ölümün sadece bir anın bitişi ve bir başkasının başlangıcı olduğunu iyi bildiklerini ve yaşama buna göre hazırlandıklarını düşünürüm.
Ne halde olursak olalım; yaşama bakışımızı değiştirebiliriz. Ama değişim de ciddi bir süreçtir. İnsanın kendi değişimi için zaman ayırması gerekir. Bu seçimin bilinçli olarak yapılması bize sorun çözme işlerinde deneyim kazandırır. Örneğin her sabah o günü nasıl daha olumlu kılabileceğiniz üzerinde birkaç dakika düşünüp akıl yürütmenin yararlarını tüm günü keyifle geçirerek yaşayabilirsiniz. Bunun aksi de doğrudur; olumsuz kurgularla başlayan bir gün muhtemelen sevimsiz olaylara gebe olabilecektir. Negatif bakış, negatif sonuçlar getirir. Sabah saatlerinde o günü olumlu yaşamaya hazırlanmak için ayrılan bir dakika, size neşeli, enerjili, eğlenceli ve başarılı bir tam gün olarak döner. Deneyin; deneyim değerlidir.