Ona Karar Verdim, Ama Bunu Aldım – 1
Gürcan Banger
Bir yanda güven ve istikrar, diğer yanda ise heyecan ve haz duruyor. Bünyelerinde geceyle gündüz, siyahla beyaz, acıyla tatlı; iki karşıt uç halinde kendi lezzet ve cazibelerini barındırıyor. İstikrar ve heyecan aynı zamanda bir çatışmanın da kaynağı oluyor. Örneğin sade ve düzenli beslenerek sağlıklı kalmak –dolayısıyla güvenli, istikrarlı bir ömür yaşamak– istiyorsunuz; ama aynı zamanda kısıtlanmadan yemek ve içmek de sizi haz veriyor ve heyecanlandırıyor. Evde bulgur mevcuttur, ama pazardaki pirinç cezp etmeye devam eder. Hangisini yapmalısınız? İki yanınızdan iki ayrı tarafa zorlanarak çekiştirilmek gibi bir şeydir bu…
Ne denli ‘iyi’ bir tavla oyuncusu olursak olalım; bir sonraki hareketimiz –ne olduğunu önceden tam olarak öngöremediğimiz– gelecek zarlara bağlıdır. Bir el önce farklı durumda iken gelen zarın durumuna göre çok farklı bir duruma geçebiliriz. Bir başka örneği ise daha fazla heyecan yaratmak için bir dalgadan diğerine atlayan sörfçünün seçim tercihlerine benzetebiliriz. Düzgün ve tanımlı bir şekilde giden bir dalganın üzerinde kayarken, onu bırakarak bir başkasına geçmek, son tahlilde insana uygun bir davranıştır. Yaşamımız arzular, hazlar ve heyecanlar ile güven, kararlılık ve sürdürülebilirlik arasında geçer.
Yaşamımız sağlık, zaman ve maddi kaynak olarak kısıtlıdır. Sonsuz gibi görünen isteklerimizin tümünü aynı anda tatmin edemeyiz. Ama insani açlığımızı ‘terbiye etmek’ ve daha sade bir yaşam kurgulamak da hiç kolay değildir. En sade yaşam bile yukarıda anlattığım güven-istikrar ile heyecan-haz arasındaki çelişkiyi içinde yaşamaya devam eder. Felsefenin ve psikolojinin bazı temel unsurları bu yaman çatışmadan kaynaklanır.
‘Akılcı’ bir karar üretmiş olmak hâlâ heyecana, hazza ve korkulara dayalı diğer ‘duygusal, hatta mantıksız (irrasyonel)’ seçimlikleri dışarıda bırakmaz.
Kararsızlık ve Karar
Gece yatakta bir karar için debelendiğiniz bir zamanı hatırlayın. Kafanızdan pek çok şey geçer. Sonunda kendinizi zorlayarak bir karara varır ve uykuya dalarsınız. Ama uykuya dalmak çatışmayı çözmekle eşdeğer değildir. Uykunuzda zihin çatışmayı çözmek için yoğum biçimde işlemeye devam eder. Sabah uyandığınızda artık yeni bir karar oluşmuştur. Bu kararın da ne denli kalıcı ve sürdürülebilir olduğu ise hâlâ belli değildir. Diğer yandan kararsızlık en kötü karardır. Yüksek ateş veya normal üstü tansiyonun bedenin içini oyduğu gibi kararsızlık da insanın duygusal ve düşünsel yönden –hatta fiziksel olarak– yorar.
Eğer analitik düşünme teknik ve araçları konusunda yeterince deneyimli değilsek veya problem çözme performansımız düşükse, kararlarımız büyük ölçüde geçmişten gelen ezberlerimize, önyargılarımıza ve duygusallığımıza dayanır. Bazı insanların kahve fallarında ya da benzerlerinde karar aramalarının altında bu deneyimsizlik yatar. Doğru analitik düşünme konusunda kendisini yetiştirmiş olanlar ise önce karara temel teşkil eden kriterleri ortaya koyarlar. Daha sonra bunlara öncelik sırası ve ağırlık puanı verirler. Bu kriterlerin önceliğe ve ağırlığa göre değerlendirilmesi ile bir karara varırlar. Ama muhtemelen bu ‘akılcı (rasyonel)’ karar da haz ve heyecan üretecek olan diğer ‘duygusal temelli’ seçeneklerle çelişir. ‘Akılcı’ bir karar üretmiş olmak hâlâ heyecana, hazza ve korkulara dayalı diğer ‘duygusal, hatta mantıksız (irrasyonel)’ seçimlikleri dışarıda bırakmaz. İşte o seçimlikler en zorlu durumlarda bile bize gülümsemeye devam ederler. Sonuçta; ‘şuna’ akılla karar verir, ama ‘bunu’ duygusal olarak tercih ederiz.