Bir Kitaptan Fazladır İnsan…
Gürcan Banger
Bir fabrika ortamında olduğu gibi insan-makine sistemlerinde genelde insana ilişkin sorunları çözmek daha zordur. Örneğin mühendislerin en çok eleştirildikleri yönlerden birisidir sistemin insan tarafına daha az dikkat etmeleri.
İnsanlar arası ilişki, bir sistemi oluşturan unsurlardan birisine (bileşenler arası ilişki kavramına) benzemekle birlikte; sadece o sistemde insanın varlığından dolayı farklı zorluklar içerir. Bu nedenle bir insani ilişkiyi (hele ki duygusal ilişkiyi) ele alırken, insan olmaktan kaynaklanan ince noktalara özen göstermek gerekir. Bir “insan ilişkileri mühendisliğinden” söz etmek zordur işin doğrusu. Kişisel gelişim uzmanlarının sıklıkla yaptığı hatalar bu ayrıntıda gizlidir.
Bir başka deyişle; insanlar için hap haline getirilmiş, her yapıya uygun çözümler önermek neredeyse mümkün değildir. Birbirini andıran özellikleri olsa da; her insan farklıdır. Dolayısıyla kişisel gelişimle ilgili öneriler demetine (örneğin bu yazıya da) bir örnek olayı inceler gibi bakmalı. Bir insanı, ortalama değerlere uydurmak kolay olmadığı gibi, bence ahlaki (etik) de değildir.
Hepimizin kendine özgü birer yaşam tarzı var. Yanlışlar ve eksikler konusunda başka insanlara öğüt verebildiğimiz halde kendi yaşamımızda bunları düzeltemediğimiz zamanlar oluyor. Terzi, kendi söküğünü dikemez dedikleri türden. Başka insanlara korkularından, olumsuz alışkanlıklarından ve bilinçsiz tercihlerinden kurtulmalarını önerebildiğimiz halde biz kendimiz, bunlarla gayet “iyi” geçinip “rahat” yaşayabiliyoruz.
Yaşamın tamamen dışına çıkıp, ne kendimize ne de başka insanlara yukarıdan bakmak mümkün değil. Ne denli tarafsız olmaya çalışırsak çalışalım; sonuçta yargılarımızda, önerilerimizde, öğütlerimizde bize özgü bir şeyler oluyor. Bu özgü yan da bizim eksiklik ve yanlışlıklarımızı içerebiliyor.
Burada deneyim, bize aydınlatıcı bir rehber oluyor. Geçmiş deneyimlerimizden doğru dersleri çıkarabildiysek, o zaman “hocamızın” (her kim ise o) muhtemel yanlış ve eksikleri bizi şaşırtmıyor. Bu durumu, insan olmanın bir unsuru olarak anlıyor ve değer verdiğimiz insanların bilgeliğinin bir doğal faktörü olarak kavrıyoruz.
Evrendeki yaşamımızda kendimizi, bizi çevreleyen koşullardan soyutlamak mümkün değil. “Ben, çevreden etkilenmem” diyen birisi ile karşılaştığınızda bunu kuşku ile karşılamalısınız. Etkilenmeyen, değişmiyor demektir. Değişmeyen ise çürümektedir. Çürüme kokusunu hissettiğinizde yapacağınız en akıllıca hareket, hızla oradan uzaklaşmaktır.
Geçmişteki ilişkilerimizde olumsuz deneyimler edinmiş olabiliriz. Başımıza gelebilecek en olumsuz durumlardan birisi, söz konusu kötü deneyimlerimizin gelecekteki ilişkilerimizi seçmede bize engeller (korkular, hatta alışkanlıklar) oluşturmasıdır. Yaşadığımız olay(lar), ne denli kötü olursa olsun, yaşam devam etmektedir. Unutmayın ki; en güzel olay, yaşanmamışlardan bir tanesi olabilir. O da geleceğimizde, bizim ona doğru adım atmamızı beklemektedir.
Bu satırları yazmaya başladığımda düşüncem, başarılı bir duygusal ilişki için aklımdaki ipuçlarını sıralamaktı. Ama ilişkinin çevresinden dolaşırken bize ayrılan köşenin sonuna geldim. Ama bitirmeden yazmak istediklerimin özünü aktarmak isterim. Bir duygusal ilişki, iki kişilik bir olgudur. Bu nedenle iki kişi arasında yaratılması gereken bir kültürdür. Birlikte var olmanın, birlikte yaşamanın, bir iken iki olmanın, ikiyi bir gibi algılamanın kültürüdür. Bu kültürü kendi yaşamlarında üretip geliştirebilenler, diğer sorunları zaten kolaylıkla aşacaklardır.