Gürcan Banger
1970’lerden sonra ortaya çıkan bilişim ve iletişim (BİT) alanındaki gelişmeler, yönetim ve iş yapma modeli kavramında çok önemli değişimlere neden oldu. Bu değişim, ilgili diğer kavramlarla etkileşimli olarak gelişti. Bu süreçte yönetim hiyerarşisi daha yalın ve sade bir hale geldi. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemi arttı. Dağıtık yönetim sistemi anlayışı genel kabul görmeye başladı. Yeni türde işletmenin odak noktası, müşteri olarak benimsendi. Müşterinin ve dolayısıyla kalitenin önemsenmesi, ‘toplam kalite’ adı verilen yeni bir yönetim anlayışına yol açtı. Devamla başka modellere ilerleme kaydedildi. Böyle işgörenler açısından sürekli eğitim ihtiyacı ortaya çıktı. Yaşam boyu sürecek iş kavramı yerine sürekli yenilenen geçerli iş kavramı ön plana geçti. Diğer yandan küreselleşme ve merkezin ortadan kalkması, işletmeleri herhangi bir yönden gelebilecek rekabete açık hale getirdi. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler önem kazanırken bilişim ve iletişimdeki gelişmelere bağlı olarak çok büyük marketler aracılığı ile üretici ve tüketicinin yüz yüze geldiği yeni bir pazar anlayışı oluştu.
İş Ne Demek?
İş sözcüğünün pek çok anlamı var. Bu kullanımlardan birisi ise “geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, meslek” şeklinde. İnsanlar geçimlerini sağlamak üzere bir iş yapıyorlar. Bir işe sahip olmak ise bugünlerde pek kolay değil. Çok boyutlu olarak yaşanan kriz, vatandaşların işlerini olumsuz etkiliyor.
Kimi insanların eğlenceli bir işi var. Bu tür bir işe sahip olanlar her gün farklı boyutta deneyimler yaşıyorlar. Kimi işler ise monoton… Hiçbir yaratıcı ya da geliştirici yönü yok. Bu tür bir işi yapan kişi ne denli ilgili ve özverili olursa olsun, bir süre sonra iş onun için can sıkıcı ve yıldırıcı olmaya başlıyor. “İş, iyi bir şey olsa; adı iş olmazdı” diye sanki bu tür işler için söylenmiş.
Yeni üretim yönetimi teknikleri zaman, işgücü ve kaynak kaybını azaltmak için işbölümü yaratırken bir yandan da işleri basitleştirip sıradanlaştırdı. Özellikle Taylor ve Ford’un geliştirdiği seri üretim tekniklerinin bu rutinleşmede önemli katkıları oldu. Şimdilerde ise yönetim alanının düşünürleri iş süreçlerini daha yaratıcı ve geliştirici hale getirmeye çalışıyorlar. Bu düşüncenin arkasında bir yandan işletme açısından maliyetleri düşürmek varken, diğer yandan teknolojinin de katkılarıyla daha iyi niteliklere sahip bir işgücü potansiyeli yer alıyor. Yalın üretim, esnek üretim, hücresel üretim gibi yaklaşımların arkasında bu mantık var.
Yönetim konusundaki gelişmelere ek olarak iş psikolojisi alanındaki gelişmeler de yönetim felsefelerini giderek daha çok etkiliyor. Örneğin işi sanat olarak algılayıp daha insani bir biçime dönüştürmeye çalışan ‘iş sanatı’ giderek daha fazla ilgi görmeye başladı. İnsanı sıradanlıktan uyandırıp iş ile insan arasındaki anlamı yeniden tanımlamaya çalışan bu yaklaşımda yöneticilere önemli görevler düşüyor.
İş Ortamı
Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki üretim ortamlarına baktığımızda; 1800’lü yılların vahşi kapitalist ortamına göre çok daha iyi iş yaşamı koşullarının oluştuğunu görüyoruz. Fabrika ve ofis ortamları, o dönemden bu yana daha sağlıklı biçimlere dönüştü. Sosyal sorumluluk anlayışının da gelişmesiyle iş ortamının iyileştirilmesinde pek çok gelişme sağlandı.
Kalite, yaşamın her alanında her zaman var olmak zorundadır.