Seçim Sonrasını Düşünürken

PrintFriendly and PDFYazdır

Seçim Sonrasını Düşünürken

Gürcan Banger

Değişim talebi, gelecek ümidi ile çok yakından ilgilidir. Gelecek ümidi olmayan kişiler değişimden korkarlar. Özellikle gençler arasında yapılan kamuoyu anketlerinde bu tespit doğrulanmaktadır. Gerçekten insanlar, belirsiz olan gelecekte ellerinde olanı da kaybetmekten ürkerler. Bu ruh hali, insanları hareketsizliğe, eylemsizliğe yöneltir.

Bu ülkede yaşayan insanlar açısından bakarsak; değişimi talep etmemekte bir anlamda haklıdır insanlar. Doğruya doğru… Gündemin ıvır zıvırla canlı tutulmaya çalışıldığı bir ülkede ve sıradan olaylarla ekonominin alt üst olduğu bir sistemde geleceğe ve değişime güvenmek mümkün müdür? İstikrarsızlık korkusu, deprem beklentisi gibi ruh halimizi bozuyor. Sosyal ve bireysel yaşam adına her şeyin siyasal iktidar odağı tarafından belirlendiği bir ülkede devlet zedelendiği, darbe aldığı zaman insanların ona olan güvenleri de sarsılıyor. Bu güven bunalımı daha sonra adalet, sağlık, eğitim, güvenlik gibi olan kurumlara olan güvensizlik ile devam ediyor. Güvensizlik olarak kalmıyor; herkes kendince (kendine bireysel ve grup çıkarlarına uygun) çözümler bulmaya başlayınca ortalık bir karmaşaya, cadı kazanına dönüşüyor.

Siyaset

Siyaset; yurttaşa hizmet için var olmalıdır. Siyasetin odağında insanın bulunması iddiasının arka planı budur. Bu nedenledir ki; siyasetin ana fikri, vatandaş ve toplum ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Diğer yandan; siyasetin başlangıç noktası, bu ülkede yaşayan insanların, her şeyin en iyisine lâyık olduğuna inanmak olmalıdır. Eğer bu noktalar gözden kaçırılırsa, insan odağı kaybedilmiş olur.

Siyaset, bir hizmet sürecidir. Şu farkla ki; insan, kendi çıkarlarından daha çok, yurttaşa hizmet anlayışından kaynaklanan bir oluşumdur. Dolayısıyla siyaset, siyasetçinin kendisini değil, yurttaşı ön plana koyma faaliyeti olmak zorundadır. Hizmet, bürokrasinin de katılımıyla siyasetçiden yurttaşa doğru akan bir faaliyettir. Eğer bu hizmet yurttaşa akmak yerine siyasetçiye doğru akmaya başlarsa, bu bir rant paylaşımına döner. Rantın paylaşılması beklentisi ise siyasetin kendi içindeki rekabeti ve gerginliği artırır.

Günümüzde siyasetin genel görünümü, siyasetçinin vatandaşı unuttuğu ve kendisini sevimsiz biçimde ön plana çıkardığı bir görünüm veriyor. Bu nedenle partiler arası rekabetin yükselmesi ve daha nitelikli hale gelmesi beklenirken, aynı siyasi oluşumların kendi içindeki çatışmalar artıyor. Bir başka deyişle; her siyasi oluşum, kendini dışa kapatmış; kendi iç çekişmelerine dönmüş durumdadır. Dolayısıyla kendisiyle savaşmakta olan bir siyaset anlayışı da, doğal biçimde vatandaşı unutarak dışarıda bırakıyor.

Siyasetin İnsan Kaynağı

Siyasetin temel unsuru insandır. Siyasette insanda bir sorun olduğunda bunu “sektörün” her yanında ve aşamasında görmek şaşırtıcı değil. Bu nedenle siyaset deyince; özellikle insan boyutuna dikkatle bakmak lazım… Bu da; toplumu, ortalama vatandaş özelliklerini ve siyasete akan insan kaynağını yakından araştırmak ve incelemek anlamına geliyor.

Yaygın bilim ve sanat geleneği olmayan bir geçmişten geldiğimiz konusunda tartışmalar yapıldığını bilirsiniz. Özellikle son birkaç yüzyıldır bilim ve kültür konularında Batının belirgin etkisinde kaldığımıza hiç kuşku yok. Küreselleşme ile birlikte de, dünyanın her köşesine yayılan aynılaşma, bu etkinin bitirici sonuçları halinde ortaya çıkıyor.

Batı kültürünün etkileri ve bizim bunu sindirip sentezleme konusunda gösterdiğimiz beceriksizliklerimizden birisi, aydın ile okumuş arasındaki farkı doğru kavrayamamamız sonucunu doğurur. Bilimselliği, yaşamının bir parçası haline getirememiş toplumlarda, bu yanlışa düşülmesi son derece olağandır. Aydın ve okumuş arasındaki farka dikkat ederek çevremize baktığımızda; bugüne dek bu iki kavramı ne denli karıştırmış olduğumuzu hayretle göreceğiz. Ne yazık ki, Bilgi Çağı’nda diplomalı okumuşu çoğalan ama aydını ve aydınlığı azalmış günler yaşıyoruz. Böyle olunca da demokrasi ve siyaset adına kavga ve yarış, soygunun önlenmesi adına değil; ganimetten yandaş başına bolca pay alma üzerine yapılıyor.

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi koordinatörüdür. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Siyaset kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>