Kişisel Verimliliği Artırmak – 1
Gürcan Banger
Geçmişte (muhtemelen 90’lı yıllardan birinde) yayıncının önerisi ile bir zaman yönetimi kitabı çevirmiştim. Bir kitabın en iyi okuyucularından birisi onu çeviren kişidir. Çünkü kitaba ve emeğine önem veren çevirmen; eseri içerik, cümle ve sözcük bazında tam olarak anlamaya çalışan kişidir. Dikkatle çevirisini yapmaya çalıştığım zaman yönetimi kitabı bana bu alanda ne çok eksiğim olduğunu göstermişti. Öyle ki; kitaba çevirenin önsözü yerine geçecek biçimde “Vay canına!… Meğer bu kitapta anlatılan tüm hatalı davranışların hepsi bende varmış” yazmıştım. Özetle; neredeyse hepimiz fark etmediğimiz hataları, eksiklikleri veya zayıflıkları yaşıyoruz. Bunları görüp hatırladığımızda değiştirme ve iyileştirme imkânı doğuyor.
Elektronik teknolojisinin büyük bir ilerleme ve genişleme yaptığı ilk yıllarda cep telefonu, kamera vb. cihazların paketi içinde, kurulum ve kullanımını açıklayan en az bir parmak kalınlığında el kılavuzu bulunurdu. Şimdi bu kılavuzlar ya CD üzerinde veriliyor ya da İnternetten indirmemiz gerekiyor. Ama her durumda okunması gereken 100 sayfanın üzerinde bir dokümanla karşı karşıya kalıyoruz. Böylesi kapsamlı bir doküman okumaya ‘meraklı’ olmayan kişiler için asla cezp edici değil. Diğer yandan haklı veya haksız bulabileceğimiz, ama farklı nedenlerle yoğun bir tempoda yaşayan kişiler de böyle kapsamlı bir kılavuzu okuma girişiminde bulunmuyorlar.
Bilgi Çağı’ndayız. Bizi çepeçevre saran enformasyonun miktarı, çeşitliliği ile artış hızı ve ivmesi eski zamanların çok ötesine geçti. Geçmişin başlıca gelişim tekniği olan uzun ve kapsamlı okumaların yerini görselliğe ve uygulamaya dayalı yeni yaklaşımlar alıyor. Sanallık konusundaki gelişmeler, daha hızlı bir şekilde öğrenme sürecine destek olmayı hedefliyor. Ama her durumda hızlı ve kısa şekilde de olsa okuma, geleneksel bir öğrenme yolu olarak önemini ve değerini koruyor.
Verimlilik
Basit olarak verimlilik, bir iş yapmanın sonucunda elde ettiğimiz çıktı miktarı ile bu iş için harcadığımız kaynağın oranı demektir. Bir başka deyişle bir hedef olarak verimlilik, daha az ile daha çok üretmek anlamına gelir. Bu nedenle; verimlilik üzerine kişisel gelişim önerileri yapmak istediğimizde, bu özel konunun bir içsel gereği olarak hem içerik hem de sunum biçimi olarak ‘verimli’ olmayı hedeflemek zorundayız.
Zamanı depolamak, geri veya ileri almak, geri kazanmak, uzatmak veya kısaltmak mümkün değil. Zamanı o an yaşamak zorundayız. Geçtiğinde ‘geçmiş’ oluyor.
Son dönemlerin popüler olan (yalınlık, sadelik, korumacılık, yaşlanmaya direnme vb. gibi) eğilimlerine baktığımızda, bunların tümünün öz olarak verimlilik (özellikle zaman verimliliği) üzerine kurgulanmış olduğunu görürüz. Geçmişte dünyanın ve insanın kaynaklarını kayıtsızca ve denetimsiz biçimde kullanma eğilimlerinin yerini gelecek zaman konusunda daha özenli olan yaklaşımlar almaya başladı. Buna karşılık her konuda olduğu gibi (kimileri kötü veya art niyetli olabilen) farklı çıkar odaklarının verimlilik arayışları aynı zamanda yeni bir çatışma alanı da yaratıyor. Ama gerçekten bize ait olan nadir şeylerden birisi kendi yaşamımızdır. Her şart altında daha verimli bir yaşam sürmek, varoluşumuzla ilgili doğal hedeflerden birisi olacaktır. Hiç kuşkusuz verimlilik, ‘basitlik’ veya ‘sıradanlaşma’ anlamına gelmiyor. Sonuçta hak ettiğimiz daha iyi bir yaşamı arıyoruz.