Kişisel Verimlilik İçin Başka İpuçları
Gürcan Banger
Ertelemeye eğilimli bazı kişiler bir işe başlamak için ‘mükemmel zamanı’ beklerler. Özellikle önemli kabul edilen bir işe girişmek için uygun zaman ve şartlar konusu oldukça popüler bir gerekçedir. Diğer yandan uygulananlara baktığınızda; deneyimlerle dolu kişisel yaşam öyküsünü yazmak için o ‘mükemmel zaman’ asla gelmez. İşletmenin deposunu ayıklayıp gereksiz envanterden kurtulmak için daima engeller vardır. Uzunca bir seyahate çıkmak için ‘şimdiki zaman’ asla uygun değildir; biteviye geleceğe ertelenir. Emekli olunca kurulması hayal edilen iş için doğru zaman konusunda netlik bir türlü oluşamaz, ‘hayali cihan değer’ girişim başlayamaz. Bunlara benzer daha pek çok ‘bahanelerle donanmış’ erteleme örnekleri sayabiliriz.
‘Mükemmel Zaman’ Var mı?
Gerçekten bir işe girişmek için ‘mükemmel zaman’ var mı? Örneğin bir köşe yazarı için günlük yazısını tuşlamak ya da bir öğrenci açısından ödevini hazırlamak için ‘doğru zaman’ nedir? ‘Mükemmel zaman’ bahanesi ile beklemek isterseniz, böyle bir gerekçe sonsuza kadar geçerli olacaktır. İşin gerçeği, ‘mükemmel zaman’ diye bir şey yok. Bu, atalet gibi bir nedenle uydurduğumuz, sonra kendimizin de inandığı sıradan bir gerekçeden başka bir şey değil. Muhtemelen önceliklendirme becerimizin doğru işlemeyişi sonucunda yarattığımız bir sanal dayanak olabilir.
Hiç kuşkusuz; bir işi yerine getirmek için sağlanması gereken ön şartlar vardır. Örneğin yeni bir girişimde bulunmak için sermayeden insan kaynağına, mekândan teçhizata kadar bir dizi sorunlu ihtiyacın temin edilmesi kaçınılmazdır. Ama un, yağ ve şeker var olduğu halde helva yapmak için ‘mükemmel zamanı’ beklemek sadece kendini aldatmadır.
İşi ‘mükemmel zaman ve şartlar’ bahanesi ile ertelemenin bir başka okuması, “Bunu istiyorum, ama risk almaktan da korkuyorum” şeklindedir. Diğer yandan kazanmanın motor gücü, girişim cesaretidir. Korkarak ve bu nedenle sudan bahanelerle geciktirerek kazanılamaz. Kazancın kaynağı riskin varlığıdır. Yaşamın çeşitli alanlarından ‘kazananları’ incelediğimizde; bu kişilerin ‘mükemmel zaman’ gibi sanal bahanelerden bağımsız olarak başardıklarını görebiliriz. Unutmayalım ki; sudan gerekçelerle geciktirdiğimiz her iş, kişisel karnemizdeki verimlilik notunu düşürüyor.
Amatör ya da profesyonel; kendini yazar olarak tanımlayabileceklerin iyi bildikleri bir durum var. Bir yazılı metin oluşturmanın en zor aşaması ilk cümleyi yazabilmektir. Çoğu yazar, yazının devamının çok daha kolay geldiğini hisseder, bilir. Bunu tümele vardırarak söylersek, çoğu örnekte bir işin en zor aşaması işin başlangıcıdır. Nedenleri ve haklılığı tartışılabilecek olmakla birlikte bu algının kişiyi işe girişmekte engelleyici bir etki yaptığını söyleyebiliriz.
Bir işe başlama konusunda (farklı nedenlerle) sürekli erteleme ve geciktirme gibi bir sorun yaşıyorsanız bununla ilgili bir iyileştirme denemesi yapabilirsiniz. Yapılması gereken işe başlayıp (belirleyeceğiniz uzunlukta) kısa bir süre çalışmak için karar verin. Bir makale yazmanız gerektiğini düşünelim. Başlangıç çalışması için de 10 dakika kadar bir süre ayırdığınızı varsayalım. Önce bilgisayarınızda metin yazma programını başlatacaksınız. Gerekli sayfa düzenini oluşturacaksınız. Yazıya (daha sonra değiştirebileceğiniz) bir başlık vereceksiniz. Sonra sıra ilk cümleye gelecek. Belki de ayırdığınız sürenin sonuna kadar boş sayfaya bakar halde kalacaksınız. Eğer ayırdığınız süreyi (örneğin 10 dakika) tamamladıysanız ve yazma eylemine devam edemiyorsanız dosyayı kaydederek yazmayı bırakın.
Ne oldu? Birincisi; yazılanın tamamı birkaç sözcük olsa bile cesaret edip yazmaya başladınız. İkincisi; konuyu zihninizin bir kenarına not ettiniz. Başka konularla ilgilendiğiniz süre içinde de beyniniz bu konu üzerinde düşünce üretmeye devam edecektir. Yazıyı tamamlamak üzere tekrar dosyayı açtığınızda çok daha verimli bir durumda olacaksınız. ‘İşe başlama’ barajını cesaretle yıkmak, görevin tamamını başarmak için yüksek önemde bir eylemdir.