Gürcan Banger
Benim durumumda olduğu gibi; düzenli yerleştirebileceğinizden daha fazla kitap, çıktı alınmış makale yığınları, kırtasiye malzemesi, elektronik alet edevat doluluğu ile birlikte ev-ofis ortamı bir mekânda yaşıyorsanız ‘entelektüel’ dağınıklık size asla yabancı değildir. Kimi zaman “Daha dün şuraya koyduğum kitap nerede acaba?” diye sorup sonra bir kitap-makale yığınının çok altlarında kaldığını hayretle görüyorum. Bunun başlıca nedeni, ortalığı derleyip düzenlemek için harcanan zamanı bir kayıp olarak görmek olabilir. Bu düzenleme işi ne yazık ki bir türlü öncelik alamıyor. Özel olarak sorunumun mevcut yerin yeterli olmamasından kaynaklandığını biliyorum. Ama bu tür ‘düzelmesi ümitsiz görünen’ durumların, zamanında küçük düzenlemeler yapılmadığı için birikerek oluştuğunun da farkındayım.
Dağınıklık konusu sadece mekânsal olarak yaşadığımız bir olgu değil. Bilgisayarımızdaki dokümanların ya da e-posta kutumuzdaki iletilerin durumu da genelde mekânsal karmaşadan çok farklı bir görünüm arz etmez. E-posta iletilerini düzenlemek için ayrılacak birkaç dakika, daha sonra arananın bulunması için harcanacak çok daha uzun zamanı gerektirmez. Yapılacak işlerin bir listeye not alınması her zaman yararlıdır. Birikerek büyük zaman ve kaynak kaybına neden olarak sorunların önüne geçilmiş olur. Listede benzer işler kısa aralıklarla birleştirilerek tek seferde halledilebilir. Özetle; insan doğasının bir özelliği olan geciktirme ve ertelemenin kolaycılığına kapılarak küçük konuların birikimli sorumlar haline dönüşmemesine dikkat etmek gerekiyor. Aksi halde zaman, emek ve kaynak olarak toplamda daha verimsiz bir sürece neden oluyoruz.
Esneklik
Kişi veya kurum olarak hedeflerimizin açık, anlaşılır ve ölçülebilir olarak belirlenmesi önemlidir. Bu hedeflere ulaşmak için planlar ve bütçeler yaparız. Bu sayede önümüzü görmemiz ve ilerlemeyi programlamamız mümkün olur. Ama kimi zaman bu planları öyle abartır ve onlara öyle bağlanırız ki, bunlarda bir değişmeye gitmek adeta Dünya’nın yörünge değiştirmesi gibi olağanüstü bir durum gibi algılanır. Planlar ve bütçeler yapmalıyız. Bunlara uyum göstermeye ve plan gereklerini yerine getirmeye çalışmalıyız. Fakat bu plan ve bütçelere ‘âşık olmamız’ gerekmez. Doğru da değildir.
… plan ve bütçelere ‘âşık olmamız’ gerekmez.
Ülkemizde bilgisayarın yaygınlaşmaya başladığı ilk yıllarda orta öğretim düzeyindeki bazı okullara laboratuar amaçlı gönderilen bilgisayarların müdürün emriyle ‘bozulmasın’ diye depoya kilitlenip ‘kullanılmadan eskitildiğine’ dair hikâyeler hatırlıyorum. Malum müdür muhtemelen hatalı kullanımı engelleyerek okul idaresine herhangi bir ‘zül gelmesini’ engellemek istemiştir. Bu örnekteki müdür profiline sahip kişi sayısı hiç de az olmasa gerektir. Bu tür kişiler hata yapmamak için hiçbir şey yapmamayı tercih ederler.
Dünyadaki başarılı kişilerin yaşamlarına baktığımızda, bunların ortak özellikleri hata yapmaya açık olmak şeklinde göz çarpar. Ampulü yapmak için sayısız başarısız deney yapan Edison, kendi şirketinden kovulan Steve Jobs, bu kişiler arasında ilk akla gelen örneklerdir. Önemli olan nokta, yapılan hatadan başarıya doğru bir adım sonrası için doğru dersi çıkarabilmektir.