Gürcan Banger
Son günlerde sosyal medyada bir sunumla ilgili haber ve resim dolaşıyor. Resimde; Arşimet’in buluşunu hatırlatan şöyle bir cümle dikkati çekiyor: “Bizim hamamlarda suyun kaldırma kuvveti yok mu?” Söylentiye göre; Arşimet hamamda yıkanırken, suya batırılan bir cismin taşırdığı suyun ağırlığı kadar kendi ağırlığından kaybettiğini fark ederek hamamdan “Eureka (Buldum)” diye haykırarak çıplak halde dışarı fırlar. Bizim hamamlarda suyun kaldırma kuvveti olup olmadığı sorusu, toplumumuzun yaratıcılık, inovasyon, ar-ge, bilim yapma ve teknoloji geliştirme yönündeki eksikliklerine bir sorgudur. ‘Arşimetçi’ bir yaklaşımla söylersek; hiç kuşkusuz, bizim hamamlardaki suyun da kaldırma kuvveti var; ama çıplak halde sokağa fırlayan bilim insanı ve düşünür Arşimet’i kaldıracak tahammülü olup olmadığını sorgulayabiliriz.
Yaratma ve İfade Etme Cesareti
Müziği yaratan, notalar değil; notaların birbirleri ve sessizlikle arasındaki farklılıktır.
Toplumun ortalama değerleri ile aynılaştığınızda, böyle sorunlarla karşılaşmazsınız. Kalabalık içinde kaybolup gittiğinizde, sizi kimse fark etmez. Kendinizce yaşar gidersiniz. Böylesine ‘zararsız’ ortalama değerlerle yaşamak varken, neden farklı olmaya çalışmalı? Bizim dışımızda tanımlanmış olan dünya ile yetinip monotonluğu ‘keyifle’ yaşamak varken, neden farklılığın ve aykırılığın tehditlerle dolu ortamında risk almalı? Kişi, neden farklılığı tercih etmeli?
Müziği yaratan, notalar değil; notaların birbirleri ve sessizlikle arasındaki farklılıktır. İlerlemenin ve değişimin temelinde farklılığın yarattığı enerji vardır. Bugünün sert rekabetler dünyasında aynılaşarak ve monotonlaşarak ayakta kalmak mümkün değil. Enerjiyi yaratacak olan farklılık tohumlarını ekmek ve gelişmesine izin vermek gerekiyor. Farklılık, bir yaratı işidir. İklim, insanların yaratıcılıklarını geliştirmesine ve ifade etmesine izin vermezse, sosyal veya bireysel farklılık da oluşmaz. Hâlbuki yaşamı dikkatle izlediğimizde, yukarıda sözünü ettiğim türden engellerin yaratıcılığın önünde bariyer oluşturduğunu görüyoruz.
Nedir yaratıcı aklın önündeki engeller? Öncelikle; yaratıcılığın bir zaman işi olduğunu düşünürüz. Bu, açık bir yanılgıdır. Örneğin bir yapının üretilmesi, hayli uzun bir zaman dilimini işgal edebilir. Ama onunla ilgili fikrin yaratılması, zihnin saniyeleri içinde gerçekleşir.
Zamana benzer şekilde yaratıcılığın mekâna bağlanması da doğru değildir. İnsan zihninin haylazlığı, düşünsel yaratıyı üreteceği fiziksel mekân konusunda seçici değildir. Sokakta yürürken, uyurken veya masa başında sistemli olarak düşünmeyi denerken yaşamınızın en büyük fikrî yaratısının tohumlarını atmaya başlayabilirsiniz.
Sizin davranış biçiminiz, kendinize olan özsaygının bir ifadesidir. Ya akıllıca direnirsiniz ya da korkarak teslim olursunuz.
Farklı bir fikir üretip bunu toplum önünde ifade ettiğinizde, niteliği ve düzeyi değişebilen bir tepki ile karşılaşırsınız. Bu tepki, içinde yaşadığınız toplumun niteliklerini ve değerlerini ifade eder. Ama önemli olan, bu tepkiler karşısında sizin nasıl davrandığınızdır. Sizin davranış biçiminiz, kendinize olan özsaygının bir ifadesidir. Ya akıllıca direnirsiniz ya da korkarak teslim olursunuz.
” Sizin davranış biçiminiz, kendinize olan özsaygının bir ifadesidir. Ya akıllıca direnirsiniz ya da korkarak teslim olursunuz.” öngörünüz’e
Yaşamın her alanına ince ve adil dokunuşlarla büyük farkındalıkların ve çözümlerin önünü açan felesefe konu durum yada değerlerle ilgili nüansları görmezden gelememiştir.Bu yüzden psikoloji yi doğuran ; ona insanın olduğu her yerde aklın keşfetmekle sınır koyamadığı değer ve özsaygı anlayışını, etkileşim içinde olduğumuz
her varlıkla bir bütünlük ve eşitlik ilkesiyle algılar ,empati kurar ve yeniden konumlandırır.Felsefe her şeyin üzerinden bakmayı değil içinde varolarak anlam ve değer katmayı, her alanda korku ve direnç kavamları ile tanımlamaz.
Görünür olmak, anlaşılmak ve adil gözlem ve empati’yle asıl olan kazanma arzumuzsa eğer;göz mesafesinde eşitlik ilkesiyle tanımlayıp tanımlanmak ta yarar var. Ne kadar yükselirsek, uçamayanlara o kadar küçük görünürüz..
F.Nietzhsche. 😉
Yazılarınız hayatın ince naif yanlarını da anlaşılıp keşfedilmesinde esin kaynağı.Teşekkürler.