Gürcan Banger
Fotoğraf albümünüze göz gezdirdiğinizi düşünün. Öyle resimler var ki, o anı sanki yeniden yaşarcasına hatırlıyorsunuz. Zihninizden neler geçmişti, nasıl duygular içindeydiniz, belki de fiziksel olarak da etkilenmiştiniz bu anı yaşarken… Zihninizin süper gücü o resmi incelerken size duygu, düşünce ve etki-tepki profilinizle ilgili pek çok ipucu da verecektir. Sizi saran olumsuz düşünceyi fotoğraf albümündeki bir resim gibi düşünebilirsiniz. O sanal resmi gördüğünüzde zihninizde ve bedeninizde neler olduğunu yakalamaya çalışın. Bu yoğunlaşmanız sizi negatif-pozitif ekseninde olumluya doğru hareket etmek için ilk adımdır.
Keşke olaylar karşısında oluşturduğumuz negatif düşünceleri bir fotoğraf albümünde biriktirebilseydik… Ne kadar değerli bir arşiv olurdu. Albümdeki fotoğraflara bakarak olumsuz düşüncelerimizi tespit eder, onların altında yatan ve bizi negatif yöne savuran inançlarımızı iyileştirmeyi deneyebilirdik.
Yukarıda özetlediğim şekilde bir sanal fotoğraf albümü oluşturmamız (en azından şimdilik) mümkün değil. Ama burada ifade edilen yaklaşımı denemeyi de tümüyle imkân dışı sayamayız. Bir fotoğraf albümü yerine bir ‘düşünce günlüğü’ tutmayı hayal edin. Eskiden pek çok insan yaşadıklarını, tanık olduklarını, duygu ve düşüncelerini tarihleyerek böyle bir günlüğe yazardı. Bazı yazarların günlükleri edebiyat alanının en değerli eserleri arasında yer alır. Pek çok kişinin günlüğü ise o dönemlerde yaşanmış olaylar açısından bir tarih belgesi değeri taşır. Bizim ‘düşünce günlüğümüz’ ise muhtemelen kendi kişisel tarihimizin bir belgesi olacaktır.
Bir olayı yaşıyoruz ya da ona tanık oluyoruz. Bu olay bazı duygu ve düşüncelere yol açıyor. Olayın niteliğine bağlı olarak zihnimizde oluşan düşünceyi bir fotoğraf hassasiyetinde yakalamak kişisel yaşamımız açısından önemli bir ‘belge’ meydana getirmek anlamına gelir. Bu ‘belgelerle’ düşüncelerimizin ruh durumumuzu nasıl etkilediğini kavrayabiliriz. Kişisel ‘düşünce günlüğümüz’, bir bütün olarak yaşama ve kendimize nasıl dokunduğumuz konusunda düşüncelerimizi içinde toplar.
Bir defter edinin. Bildiğiniz türden bir ajanda amacımız için uygundur. Mümkünse günlük olarak bu deftere düşüncelerinizi –böyle düşünmenize neden olan çevre şartları ile birlikte– yazın. Devamında; bu düşüncenin sizde yaptığı etkileri not edin. Deftere yazdığınız her düşünce notu için bir başlık da atabilirsiniz. Ürettiğiniz bu başlık, aşağıda yazacaklarınızın duygusal ve düşünsel bir özeti anlamına da gelir. Her günün sonunda yazdıklarınızı gözden geçirin. Bu size düşüncelerinizi analiz etme fırsatı verecektir. Böylece düşünce ve duygularınızın negatif-pozitif eksende sizi olumlu ya da olumsuz yönde nasıl tetiklediğini görebilirsiniz.
Yazma eylemi günlük yaşamın hayhuyu içerisinde koşuşturup duran kişiler için pek tanıdık değildir. Diğer yandan pek çok ünlü yazarın da böyle bir günlük koşuşturma içinde yaşadığını, ama yanlarında daima bir not defteri taşıdıklarını hatırlatmak isterim. Bunlar günlük yaşamda gözledikleri olayları not alırlar; herhangi bir iş yaparken akıllarına gelen bir cümleyi bu deftere daha sonra yararlanmak üzere kaydederler. Özetle; başta biraz zorlama ile de olsa yazma alışkanlığı edinildiğinde ‘düşünce günlüğü’ tutmak hiç de zor değildir. Elektronik aygıt kullanımı beceriniz yüksek ise bunu taşınabilir bilgisayar veya akıllı cep telefonu ile de yapabilirsiniz. Ama sanırım bir ‘geleneksel ajanda’ kullanmak en pratik olanıdır.
Hafta sonunda ‘düşünce ajandanıza’ yazdıklarınızı tekrar gözden geçirebilirsiniz. Böylece bir hafta içindeki duygusal ve düşünsel örüntünüzü görme fırsatı doğar. Ayrıca olumsuz düşüncelere ve eylemlere karşı ne türden düzeltme ve iyileştirme denemeleri yaptığınızı, bunların sonuçlarını ‘haftalık manzara’ içinde izleme imkânınız olur. Yakaladığınız tekrar eden örüntüler (düzeltme ve iyileştirme girişimleri yapmak üzere) şöyle sorular sormanızı sağlar: “Böyle hissetmeme neden olan olay nasıl başladı? Bir önceki an (sekans) neydi?”, “Böyle düşünmemin bana ifade ettiği bir ‘şeyler’ olabilir mi? Nedir bunlar?”, “Beni sinirlendiren (geren, üzen, endişelendiren, korkutan) ne(ler)dir?”, “Bu düşünceyi, aynı olayı yaşayan başka kişilerin düşünceleri ile kıyaslayabilir miyim? Nasıl?”