Gürcan Banger
Sözlü ve yazılı iletişimde anlamı ve değeri sözcükler taşır. Peşpeşe sıraladığımız sözcükler beden hareketlerimize eklemlenince ortaya bir bütünsel iletişim yapısı çıkar. Tekniği, aracı ve kanalı ne olursa olsun; kullandığımız dil, davranış (etki-tepki) modelimizin bir ifadesidir; karşı tarafa onu yansıtır. Aynı zamanda bu dil, bir geri dönüş olarak davranışlarımızı etkiler. Bir başka deyişle; dil, kişisel gelişim açısından ikili yönlü yapısı nedeniyle bir etki-tepki mekanizmasıdır. Gerçekten pozitif bir yaşamı hedefliyorsak sözel ve yazılı iletişimde pozitif anlamlar içeren sözcükler ve ifadeler kullanmaya özen göstermemiz gerekir. Hiç kuşkusuz; buna olumlu beden dilinin eşlik etmesi arzulanır. Özetlersek; kişinin kullandığı dil, onun davranış modeline (etki-tepki profiline ve zihinsel haritasına) ilişkin ipuçlarını dış dünyaya yansıtır; aynı zamanda bu dil kişinin davranış modelinin oluşumunda ve gelişiminde (hatta ileriye yönelik ‘kalkerleşmesinde’) etkili olur.
Sözcükleri ve İfade Tarzını Seçmek
… anlamı ve değeri sözcükler taşır.
Diyelim ki, bir yola çıktınız. Belli bir mesafe aldıktan sonra doğru yönde ve yolda, planlanan hızda olup olmadığınızı kontrol ettiğinizi hayal edin. İletişim dili ve tarzını da bu basit örneğe benzetebiliriz. Bir konuşma sırasında karamsar-kötümser bir cümle, ifade veya tarz kullandığınızda bunu hissetmeye çalışın. O noktada iletişim dilinizi olumluya ve iyimsere dönüştürmeyi deneyin. Bunu kişisel veya resmi nitelikli yazı yazarken de yapabilirsiniz. İletişim dil ve tarzınızın, ‘karamsarlık veya kötümserlik yan yoluna’ saptığını hissettiğinizde, derhal ‘olumluluk ve iyimserlik ana yoluna’ geri dönmeyi ‘kendinize öğretebilirsiniz’.
Konunun daha açık hale gelmesi için bazı örnekler verebiliriz. “Yapamam” şeklindeki bir ifade olumsuzluk içerir; pozitif olanla değiştirmek için “Yapmayacağım” ifadesini tercih etmek uygun olur. İlk yaklaşım bir beceri veya yetenek eksikliğini ifade ederken ikincisi farkındalık içeren bir kişisel tercihi anlatır. Geçmişteki bir konudan söz ederken “Eğer … olsaydı” demek yerine “Gelecek sefere … başaracağım” şeklinde bir ifade taşımak olumluluk olgusunu pekiştirir. Önünüze konan mevcut şartlar başarının kolay gelmeyeceğini ima ettiği durumda “Eğer şartlar … olsaydı” gibi bir ifade tarzı yerine “Elimden gelenin en iyisini yapacağım” anlatımı daha uygun olur. Özetle; kullandığımız bir dil kalıbını değiştirmeyi öngördüğümüzde yeni olanın olumluluk duygusu yaratmasına dikkat etmek ilk ve temel kuraldır.
Konuşmalarımızda sözcükler adeta uçup gidiyor. Yazı ise kalıcı… Bu nedenle bir anı günlüğü veya ‘düşünce günlüğü’ tutmakta geleceğe yönelik olarak yarar var. Geçmişte ne yazmış olduğumuza, temalarımıza, kullandığımız sözcük kalıplarına, deyimlere ve ifade tarzına bakarak iç dünyamızı (etki-tepki modelimizi, zihinsel haritamızı) ortaya koyma imkânı oluyor. Mevcut durumu tespit etmek için bize çok değerli ipuçları sunuyor.
Günlük konuşma ve yazı dilinde sıklıkla “… yapmamalıyım”, “… yapmamam gerekir” veya “… yapmak zorundayım” gibi (fiil değişse de) bazı ifadeler kullanıyoruz. Bunlar özünde farklı bir davranma tarzını ifade etme niyeti ile oluyor. Fakat öz açısından bakıldığında bir olumsuzluk algısı var; bir şeylerin hatalı, zayıf, eksik, yanlış yürüdüğünü ima ediyor. Dolayısıyla devamında (olumsuzluğun doğallığı içinde) gerginlik, düşük motivasyon, kendimize ve yaşamımıza yönelik küskünlük getiriyor. Bunlar yerine mevcut durumu aşacağımızı, buna gerçekten niyetli olduğumuzu ve bu yönlü yoğun isteğimiz olduğunu ifade eden cümleler veya ifade kalıpları kullanmak daha başarılı sonuçlara yol açacaktır.