Yaşam Bir Deniz, İnanç Bir Nehirdir
Gürcan Banger
Yaşamımızın bir deniz, her inancımızın da bu denize öne kattıklarıyla birlikte su taşıyan bir nehir olduğunu söylemiştim. Her inanç nehrimiz bir takım dereler, akıntılar ve sel suları ile besleniyor. Nehri besleyen kaynaklar genetik ve bedensel özelliklerimizle yaşadığımız olaylardaki etki ve tepkilerdir. Bir inanç ırmağının kendisinde veya yapısında (beklediğimiz veya tasarladığımız sonuç yönünde) değişiklik yapmak istiyorsak, onu besleyen kaynakları etkilememiz gerekir. Çoğu zaman tek bir faaliyet yeterli olmayacak; bir faaliyetler toplamını (bütünsel kişisel gelişim programı) uygulamaya ihtiyaç duyacağız.
Yaşam bir deniz, her inancımız önüne kattıklarıyla birlikte bu denizi besleyen bir nehirdir.
“Ben mutlu olmayı hak eden bir insan değilim” şeklinde bir inancımız olduğunu varsayalım. Bu inanç bizi hatalı yakınlaşma ve mutluluk denemeleri yapmaktan alıkoyar; böylece hayal kırıklıkları yaşamayız. Diğer yandan gene bu inanç bizi sakıngan, çekingen ve ürkek yapar; bu nedenle karşılaştığımız veya fark ettiğimiz ‘iyi şansı’ değerlendirme imkânını yitiririz. Bu türden bir inancı değiştirmeniz, dönüştürmemiz gerekir. “Ben mutlu olmayı hak eden, buna layık bir insanım” şekline dönüştürülmüş inanç, (yaşamdan edindiğimiz deneyim ve derslerden doğru yararlanılması ile birlikte) bizi kendimizden emin hale getirir ve mutluluğa taşımaya adaydır.
Yaşamsal tutum ve davranışlarımıza yakından göz attığımızda; bu konuda alışkanlıklarımızın ve korkularımızın birinci dereceden etkili olduğunu görürüz. Bu bağlamda korkularımızın inançlarımızla olan ilintisi de çok önemlidir. Eğer odağında korku olan bir inancımız varsa, bununla ilgilenmek için öncelikle söz konusu korku ile yüzleşmeyi göze almamız gerekir.
Diyelim ki; (akıllı, eğitimli ve becerili olduğunuz halde) iş ortamında kendinizi gösterecek ve becerilerinizi sergileyecek faaliyetler yapamadığınız konusunda bir inancınız var. Bu görüntünün size yetersiz ve becerisiz bir görüntü verdiği inancındasınız. Bu görüntüden ‘korkmanızın’ ana nedeni ise başta yöneticileriniz olmak üzere iş arkadaşlarınızın hakkınızda olumsuz konuşmaları yapma ihtimalidir. Bu konuşmaların yaygınlaşmasının işinizi kaybetmenize, makam veya ücret olarak terfi almanızın engellenmesine neden olabileceği korkunuzun özüdür. Korku odaklı negatif inanç ile mücadele etmeniz gereği ortadadır. Bunu nasıl yapacaksınız? Gerçek durumunuzun ortaya çıkmasını, görünür ve bilinir hale gelmesini nasıl sağlayacaksınız? Burada dikkat edilmesi gereken nokta, korku unsurunun inancı yapay olarak besliyor oluşudur. Korkarak daha ‘iyi çözümler’ elde edilemiyor. Korkunun sonuna kadar üzerine gidip kurtulmak gerekiyor. Korku yok edilmeye başlandığında olumsuz inanç da silikleşecektir.
Özetleyelim. Bizi geliştiren, katkı ve yarar sağlayan pozitif inançlarımızı sürdürmek ve geliştirmek istiyoruz. Bunlar kendimizi, ilişkilerimizi ve yaşantımızı olumlu yönde etkileyecektir. Bizi başarılı olma yolunda engelleyen ve özsaygımızı yitirmemize neden olan olumsuz inançlarımızdan kurtulmak istiyoruz. Pozitif olanları geliştirmenin ve negatif olanlardan kurtulmanın yolu bunları besleyen kaynakları incelemekten ve onlarla ilgili ihtiyaca uygun çaba göstermekten geçiyor.