Gürcan Banger
Kendi kişisel gelişiminde başarılı olan bir insan, sağlıklı gelişmiş bir meyve ağacına benzer. Ağacın meyveden gölgeye kadar çok sayıda yararları gibi üstün niteliklere ulaşmış bir insan da kendine ve çevresine çeşitli zenginlikler sunar. Bu nedenle ‘kendimiz için ne yaptığımız’ önemlidir. Birey olarak kişisel gelişimde başarılı olamazsak, sübjektif olarak kendimize ve objektif olarak çevremize sunacağımız zenginlik ve çeşitlilik de sınırlı olur. Bu çerçevede kişinin geliştirmesi gereken niteliklerinden birisi öz saygı, kendine saygıdır. Günlük yaşamın bize öğrettiği gibi, her türden ortak yaşamının vazgeçilmez beklentilerinden birisi saygıdır. Uzak ve yakın çevresinden saygı bekleyen kişi, öncelikle bunu başkalarına karşı gösterebildiği bir nitelik olarak edinmelidir. Bu bağlamda yaşam çevresine karşı saygı, insanın ‘evvelemirde’ kendisinin edinip özümseyeceği öz saygı ile başlar.
Öz Saygı ve Yaşam
Yüksek düzeyli öz saygı niteliğini edinmiş olan kişilerin pozitif düşünme becerisi geliştirmiş insanlar olması hiç de şaşırtıcı değildir. Olumlu bakış açısı, olayları ve durumları ‘pozitif vizörden’ yorumlama becerisi aynı zamanda yüksek öz saygı anlamına gelir. Bu durum bir geri bildirimli girdi-çıktı görünümü ortaya koyar. Öz saygı olumlu kişisel gelişimi güçlendirirken, diğer yandan pozitif düşünme çalışmaları kişisel öz saygı düzeyini yükseltici etki yapar.
“İnsanın kendine duyduğu saygı, onur, haysiyet, izzetinefis” olarak ifade etmeye çalıştığımız öz saygı, zihnimizde yeterince açık ve net değilse kendimize şu soruları sorabiliriz: “Kim olduğum beni yeterince mutlu etmiyor mu? Yaptığım bir iş karşılığında başarılı olduğumun söylenmesini kabul etmekte zorlanıyor muyum? Beni de içine alan bir ortamda bir problem oluştuğunda ayıplanıp suçlanacak kişinin kendim olduğunu mu düşünüyorum? Yaşamdan beklentilerimi bilmiyor ve bunu kendime sormaktan çekiniyor muyum?” Bu tür sorulara negatif yönlü cevaplar verdiğimizde bir öz saygı sorunumuz olduğundan (negatif-pozitif etki-tepki ekseninin negatif kısmında konumlandığımızdan) kuşkulanabiliriz. Bu negatif kalıbı değiştirmek için ciddi bir kişisel gelişim programı ve girişimine ihtiyacımız olabilir.
Öz saygı düzeyini ve niteliğini artırmak için yapmamız gerekenlerin başında geçmiş deneyimlerimizden kaynaklanan negatif yargıların zincirlerinden kendimizi kurtarmamız gelir. Bunu başardıkça yaşamımızın ufkunu öngörmekte daha başarılı olabiliriz. Önümüzü kapatan sisler dağılır, kendimizi enerji ve yaşam sevinci dolu hissetmeye başlarız. Geçmişten kök bulan negatif yargılar bir ‘yengeç sepeti‘ metaforunu andırır. Sepetten kurtulmak için yeterli güç ve azim ile mücadele etmezsek iç dünyamızı an be an karanlık bataklığa götürecek sepetin içine geri düşmeye devam edeceğiz.
Öz saygımızı da yükseltecek olan kişisel gelişim çabalarımız öncelikle kendimizi sağlıklı, güçlü, enerjik ve yaşam sevinci dolu hissetmemize ne olur. Bu olumlu durum, suya atılan bir taşın etrafında büyüyerek yayınlan halkalar gibi çevremizdeki insanlara ulaşır. Onların bizim hakkımızdaki yorum ve değerlendirmeleri olumlu yönde gelişme gösterir. Başka kişilerin bizimle ilgili ürettiği pozitif yargılar giderek kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Hiç kuşkusuz; olumlu değişim için mücadele etmezsek, bu konuda etkili ve başarılı olmazsak bu durumda olumsuzluk etkileri dalgalar halinde üzerimize gelecektir.
Önemli bir konunun altını çizelim. Maddi bedensel kökenli problemler dışında; biz izin vermediğimiz sürece hiç kimse olumsuz bir ruhsal duruma savrulmamıza neden olamaz. Olumlu kişisel gelişimin kurallarından birisi, negatif savrulmalarımıza neden olan kişilerden uzak durmayı başarmaktır. Çorak toprakta yüksek nitelikli ürün alınmaz. Özgürlükçü, paylaşımcı ve katılımcı ortamlar kişisel gelişimin (kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı) katalizörleri arasında değerli bir yere sahiptir.