İşletmenin İnsanları
Gürcan Banger
Bir sistem, ilişkilerle birbirine bağlanmış bir dizi bileşenin belli amaca yönelmiş olarak ‘hareket eden’ bütünlüğünü ifade eder. Dolayısıyla bir işletme de gerçek yaşamda kolayca bulabileceğimiz sistem örneklerinden birisini oluşturur. Girişimci(ler), çalışanlar, teçhizat, sermaye, iş yapıları gibi bileşenler ve bunları bir bütün olarak değer yaratıp kazanç elde etmek üzere birbirine bağlayan ilişkiler bir işletmenin ‘seçkin’ bir sistem örneği olduğunu açıklar. Sistem teorisi evreni, doğayı ve yaşamı modelleyerek çalışır. 2000’li yıllarla birlikte sistem teorisinin bir yaklaşımı olarak işletmenin iş modeli bağlamında ele alınmaya başlamasının da nedeni budur.
İşletme –yukarıda bazılarını saydığım bileşenlerden de anlaşılacağı üzere– bir insan-makine sistemidir. Bu sistemde bazı bileşenler daha basit ve durağan, bazıları ise daha karmaşık ve aktif bir eylemlilik gösterirler. Bir makine –eğer tanımlı sınırlar ve kurallar içinde kalınırsa ve herhangi bir arıza oluşmazsa– daima aynı sonucu vermek üzere üretilmiştir. Ama bir çalışan için aynı öngörüde bulunmamız mümkün değildir. İnsan, işletme sisteminin en karmaşık unsurudur. Onun beceri, yetenek ve yetkinlikleri veya duygusal-düşünsel-bedensel durumu performansını olumlu veya olumsuz etkileyebilir. Onu yönerge, prosedür, rol tanımı, talimat veya iş emirleri ile ne denli kumanda edersek edelim –işletmenin makine altyapısının varlığından bağımsız olarak– sonuçta onun insan özellikleri sistemin toplam performansının belirlenmesinde etkili olacaktır. Yaşadığımız çağın küçüklü büyüklü işletmelerinde yapılan performans araştırmaları eşdeğer makine altyapılarına sahip işletmelerde insan varlığının toplam performansa olan etkisini açıkça ortaya koyar.
Küresel Çağ’ın iki farklı özelliği var. Birincisi; gelişen teknolojiler nedeniyle pek çok üretim alanında düşük ve orta nitelikli çalışan ihtiyacının ortadan kalkma eğilimi göstermesidir. Bilişim, otomasyon, mekatronik ve robotik teknolojilerindeki gelişmeler üretim hatlarının insan müdahalesine ihtiyaç duymayacak biçimde işlemesi için yeni ‘imkânlar’ yaratıyor. Bu nedenle sanayiye ilişkin gelecek öngörüleri bağlamında sadece robotlar tarafından işletilen ve ‘insansız fabrika’ anlamına gelen ‘ışıksız fabrika’ olgusundan sıklıkla söz ediliyor. (Konu dışı olmakla birlikte; gelecek öngörülerinin düşük ve orta beceri düzeyindeki insanlar için de tanımladıkları daha az yetkinlik gerektiren işler var.)
İkinci yönelim ise bilimdeki ilerlemeler, gelişen teknolojiler, değişken hale gelen pazar ve müşteri profilleri nedeniyle yeni işletme modelinde yüksek beceri, yetenek ve yetkinliklere sahip insan ihtiyacının artmasıdır. Bu çalışanlar aklın doğrudan, etkili ve verimli kullanılması gereken fikir üretimi, tasarım, ar-ge, ür-ge, vizyoner liderlik ve yönetim gibi alanlarda görev alıp hizmet üretecekler. Diğer yandan geçmişe oranla bu tür insan kaynağının işletmeye olan maliyetinde de –dolayısıyla birim maliyet içindeki payında da– yükselme oluşacak. (Küçük bir ek not olarak; yüksek nitelikli çalışan maliyetlerinin geleceğin işletmesinin başabaş noktasının oluşumuna da geçmişten farklı etkiler yapacağı yönlü öngörümü söylemeliyim. Bu da üretilen parti büyüklükleri düşünüldüğünde ilginç ve çelişik bir manzara ortaya koyuyor.)
Sanayi Toplumu işletme örneklerinden birisi olarak bir çimento üretim tesisini veya şeker fabrikasını gezdiğinizde gördüğünüz elektromekanik manzara kavranması kolay gelmeyebilir. Çok sayıda fiziksel bağlantı, farklı kumanda noktaları, işçilerin müdahale etmeleri gereken değişen sayıda denetim noktası sistemi kavramayı zorlaştırır. Bu resimlemeye çalıştığım durum bir ‘karışık sistem’ görüntüsüdür. Eğer bir problem oluşursa bunun nedeni çoğunlukla bir makine arızasıdır. Bu nedenle hızla geçmişe doğru yol alan bu Sanayi Toplumu işletmesi örneğinde iyi tanımlanmış yönergeler, prosedürler, rol-pozisyon belgeleri, talimatlar, iş emirleri ile sıkı denetim gerekir.
Küresel Çağ’ın işletmesi ise yüksek teknolojik donanımın kolaylaştırıcılığı ile birlikte insan odaklıdır. İnsan beceri, yetenek ve yetkinliklerinin daha etkili olarak yer aldığı ve insana özgü, değişken özellikleri yansıttığı bu ‘karmaşık (kompleks) işletme’ türünde Sanayi Toplumu yönetim modelinin başarı gerekleri ile yol alınamaz. Nitelikli çalışanın etkisinin yükseldiği yeni iş-işletme modelleri için yeni yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç var.