Yaşamı Sevgiyle Anlamlandırmak
Gürcan Banger
Sevgi –nasıl ve hangi yüksek güçlülükte başlarsa başlasın– yaşamaya devam etmek için emek ister. “Ah, sevgimizle ne mutluyuz; kıpırdamayalım ki, bozulmasın” denebilir mi? Sevginin de yazı var, kışı var. İyi günü var, kötü günü var. Her sevenin karakteri de diğerinden farklı… Karşılaşılan olay ve durumlara verilen tepkiler de değişebiliyor. Bu nedenle sevgi dediğin önce saygı, hoşgörü ve empati gerektiriyor. Bazı insanlar zorluklar karşısında daha az dayanıklıdır. Kimisinin acı eşiği çok daha yüksektir. Ama peşpeşe gelen acı damlalarıyla hepimizin acı çanağının taşabileceği bir nokta var. İşte o zaman sevdiğimiz insanın bunu anlamasını bekleriz. Aklımızın bir köşesinde kalıcı not olmalı: Sevgi bu; yazı var, kışı var.
Sevgi ve Anlam
Sevgi bizim yaşamı anlamlandırmamızdır. Örneğin sevdiğimiz insan, ona yönelttiğimiz sevgimiz ile değerlenir. Sevmek, insanın hem karşısındakini hem de kendini daha anlamlı hale getirmesidir. Gerçekten sevgi ilginç bir olgudur. Sevgi, içine ölümsüzlük ruhu özümsetilmiş insan buluşlarından birisidir. Sanırım; bu ölümsüzlük fikri ile insan kendini sonsuzluğa taşımak ister. İşte bu nedenle insanlar yaşlansa bile gönül kocamıyor. Daima canlı ve dipdiri kalıyor. Seven gönül kocadı mı, o kişinin de gerçek anlamda yaşadığını söylemek mümkün değil. Gönül dediğin, sanki insanın yaşam sevinci… İnsan, sevgiyle yaşama daha çok bağlanıyor.
Yalnız insanlara bazen neden yalnız oldukları sorulur. Acaba onların da gönlünü şen edecek bir sevda yok mudur? Öyle bir sevda ki, yalnızlığı alıp süpürecek. Bu tür durumlarda aklıma şu söz gelir: “Gönül kimi severse güzel odur.” Sanki yalnızlık, sevmeyi bilmemekle eşdeğer… Demek ki bu kişinin ruh gözü, kendince bir güzel göremiyor ki, yüreğinde sevda ateşi tutuşmuyor. Kendi güzelini bulsa zaten gönül ferman dinlemez.
Bazı ilişkiler gönülsüz oluyor. Sevgisiz birlikteliklerin çevremizde ne denli yaygın olduğunu görebiliyoruz. Alışılmışlıklar, sıradanlıklar, korku üzerine kurulmuş ilişkiler dört yanımızı sarmış halde. Bazen bunları içimize sızmış halde bile buluyoruz. İşin içinde sevgi olmayınca olmuyor zaten. Sevgisiz olunca değerin her türlüsü yok olup gidiyor. Sanki gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtıyor ya da baş. Sevgiyi yaşamımızdan eksik etmemek gerek. Sevgi için öncelikle iyi niyetin şart olduğunu kabul ederim. İyi niyetli bir tutum olmadan sevgi yeşermez. Sonra saygı ve hoşgörü de zorunlu. Empati zorları kolaylaştırıyor. Bunlar eksik kaldığında istemediğimiz halde kaybedebiliyoruz. Çünkü gönül bir sırça saraydır ve kırılınca onarılmıyor.
Sevgi Bahçesi
Sevgi iyileştirici ve geliştirici bir kürdür. Neşesiz zamanlarda bir sevgi ortamında olmayı ve bir anlamda sevgi ile kendimizi iyileştirmeyi isteriz. Böyle bir durumda sınırsız ve koşulsuz sevgi ve ilgi görmeyi isteriz. Ama bu istediğimizi sağlamak için bile bazı şartların sağlanması gereğini unuturuz.
Sevgi ortamını değişik renk ve kokularda çiçeklerle bezenmiş bir bahçeye benzetirim. Sevginin bahçe kapısı ise iletişimdir. Bu kapıdan geçmeden kalbe ulaşmak pek mümkün değildir. Eğer iletişimsiz bir sevginin mümkün olacağına inanıyorsak, istediğimizin veya bulduğumuzun sevgi olduğundan kuşku duymalıyız.
Sevgi, bir yaşam tarzıdır. Bu nedenle yaşamın zorlukları ve engelleri sevgi içeren bir yaşamda da vardır. Kimi zaman bu zorlukların aşılması zaman ve emek ister. Sevgi ihtiyacını hissetmek, bu uzun zorlu yolun sadece ilk adımıdır. İşin gizemi şurada: Temel ihtiyaçlarımız var. Bunları tatmin etmeden yaşanmıyor. Ama sevgisiz bir yaşam da insani bir yaşam olmuyor. İnsan olmanın keyfi, sevmekte ve sevilmekte… Cansız varoluş ile canlı yaşam arasındaki en önemli farklardan birisi sevgidir.