Endüstri 4.0: Başlarken
Gürcan Banger
İş – işletme, teknoloji ve sanayi medyasında giderek daha fazla duymaya başladığımız Endüstri 4.0 (Sanayi 4.0) nedir? 20’inci yüzyılın son çeyreği ile birlikte bilişim ve iletişim teknolojilerinde (BİT) hızlı bir gelişme oldu. İnternet ile ilgi uygulamalar ve bunların kullanıcıları sayı ve çeşitlilik olarak adeta bir patlama yaşadı. Gene bu akış içerisinde otomasyon, sensor (veri toplama), veri değişimi ve üretim teknolojilerinde eski dönemlerle karşılaştırılmayacak ölçüde yenilikler oluştu. Endüstri 4.0 kavramı bu gelişmeleri düşünsel anlamda birleştiren bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor. Basit olarak söylendiğinde; Endüstri 4.0; bilişim, iletişim, İnternet, otomasyon, veri toplama ve yayma teknolojilerinin yeni üretim olanakları ile entegrasyonu anlamına geliyor. Büyük oranda fiziksel yapılardan oluşan tedarik zincirlerinin sanal sistemlerle ve İnternetle eklemlenmesini ifade ediyor. Bu bağlamda kimi zaman ‘Işıksız Fabrika’ bazı durumda ise ‘Akıllı Fabrika’ adı verilen yeni bir teknolojik üretim uzayı ve modeli ortaya çıkıyor.
Yol Üzeri Manzaraları
Endütri 4.0’a doğru yol alış ne şekilde gerçekleşti? Yol boyunca neler gördük ve görebiliriz? Bulguları değerlendirirken bazı öngörülerde bulunalım. 2000’li yıllara damgasını vuran değişim; üretim, bilişim, iletişim ve lojistik teknolojilerindeki gelişmeler oldu. 1900’lü yılların son çeyreğine kadar işletmenin en büyük sorunu olan üretim ve çeşitlilik darboğazı yukarıda sıraladığım gelişmeler sayesinde aşıldı. Sonuçta üretim hacmi genişledi ve imalat alanı yaygınlaştı. Üretileni pazarlamak ve satmak konusu, üretim sıkıntılarının yerini aldı. Adeta ürün miktarı ve çeşitliliği genişlerken, müşteri hacmi daralmış gibi bir görüntü oluştu. Bu nedenle 1970’lerden başlayarak iş kültürünün pazarlama ve satış alanlarında yeni yaklaşımlar ve yöntemler geliştirildi. Bu süreçte bilişim ve İnternet’in önemli katkıları oldu.
20’nci yüzyılın son çeyreğine kadar büyük ölçüde ulusal veya bölgesel olan rekabet küresel düzeye çıktı. Aynı yüzyılın üçüncü çeyreğinin sorunu olan kalitenin yerini 2000’lere giderken maliyet aldı. Bu dönemde işgücü maliyetlerinin hayli düşük olduğu Güneydoğu Asya ülkeleri yatırımcı ve girişimcilerin ilgisini çekti. Pek çok fabrika, başta Çin olmak üzere Asya’nın bu bölgesine taşındı. Üretimin yoğunlaştığı Güneydoğu Asya bölgesinde (özellikle Çin’de) işçilik, sınai göçün başladığı yıllara göre artık ucuz değil. Önceleri bir üretim alanı olarak dikkati çeken bölge, giderek bir tüketici pazar haline dönüşmeye başladı. Çalışanların daha fazla tüketmek ve üreticilerin başta Çin olmak üzere Güneydoğu Asya’ya daha fazla satmak isteği, karşılıklı etkileşim halinde bu bölgede işgücünü daha maliyetli hale getirdi. Kalitenin yerleştiği ve inovasyon anlayışının yaygınlaştığı bir dönemde rekabetin tekrar fiyat eksenine geri döndüğü görüldü.
Son yıllardaki ivmeli teknolojik ilerlemeler, makinalaşmayı giderek daha fazla gündeme getiriyor. Ne var ki; bu mekanizasyon süreci, Henry Ford’un ilk otomobili yaptığı dönemden çok daha farklı… Günümüzün mekanizasyonu büyük ölçüde bilişim, yazılım ve otomasyon teknolojileri üzerine kurgulanıyor. Yeni makinalar geçmişin pasif özellikleri yerine bilişim sayesinde yüksek düzeyli bir dinamizm ve otomasyon içeriyor. Geçmişte çok sayıda işçinin kullanması gereken tezgâhlar artık robot niteliğine sahip… Bu nedenle hâlâ yatırım maliyeti yüksek olmakla birlikte yüksek teknolojiye sahip tezgâhı işletme için işçiye ihtiyaç duyulmuyor. Aydınlatmaya, ısıtmaya ve doğal insani ihtiyaçları karşılayacak hizmetlere ihtiyaç duyulmayan ‘Işıksız Fabrika (Akıllı Fabrika)’ olarak isimlendirilen yeni üretim ortamlarında istihdamın oranı son derece düşük düzeylere inecek. Bu gelişmelere dikkat edildiğinde; robotlu otomasyon sayesinde mavi yakalı (düz, niteliksiz veya düşük nitelikli) işgücünün önemi azalacak gibi görünüyor. En azından; görebildiğimiz gelecek ufku böyle bir görüntü veriyor. Teknoloji sayesinde işgücünün toplam maliyet içindeki öneminin azalması, üreticilerin istihdam maliyetlerinin görece düşük olduğu ülkelerde bulunmamaları zorunluluğunu da ortadan kaldırıyor. Önümüzdeki dönemde ucuz istihdam sorunu yaşamayan fabrikaların (yüksek teknolojiyle beraber) kendi gelişmiş ülkelerine geri dönmeleri beklentiler arasında…
Güneydoğu Asya’da yukarıdaki beklentiyi doğrulayacak bazı gelişmeler var. Birincisi; özellikle Çin’de işçilik fiyatları yükselmeye başladı. İkincisi; çalışanların işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda talepleri artıyor. Bu konuda Batının emeği savunan kesimlerinde de bir farkındalık oluşmaya başladı. Üçüncüsü; bu bölgelerde yaşayan ve çalışan insanlar, daha fazla tüketme eğilimi içine girmeye başladılar. Bir üretim alanı olan Güneydoğu Asya, hızla ciddi hacimli tüketici olma yolunda. Bütün bunların sonucu olarak işgücü maliyetleri yükselirken, üreticiler de işgücünün daha ucuz olduğu komşu ülkelere kaymaya başladılar. Bilişim, iletişim ve mekatronikteki gelişmelerle birlikte ortaya yeni makine, tezgâh ve fabrika türlerinin çıkışı ile birlikte zenginler (imalathaneleri ile birlikte) kendi evlerine dönebilirler.