Dudaktan Kalbe
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi - Ana Sayfa
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
LinkedIn’de izle
Kendisini ifade etmekte çok başarılı kişilerin bile iletişim kurmakta zorlandığı durumlar vardır. Karşımızda böyle duygusal yoğunlukla anlamlandırdığımız bir kişi olduğunda; aklın ve kalbin kapısını aralamış sözcükler, nedense bir türlü bir duygu güvercinleri olup dudaklardan havalanamaz. Bir ürküntü çöker kişinin üzerine; saklanıverir o canım sözcükler sevdalı ruhumuzun derinliklerine.
“Konuşmadan önce cümleleri kurgulamak gerek” diyeceğim ama kimbilir kaç kez sıraya dizilmiştir o sözcükler. Nice ezberlenmiş ve akıldan tekrar edilmiştir söylenecek cümleler! Bir çırpıda bir duygu denizini anlatmak için ne çok talim edilmiştir! Ama nafile; ya o cesaret gelmez karşımızdayken, ya da bellek zayıf düşer hatırlamak için ezberi.
Gerçi itiraf edilemeyen aşkın hayali bile güzeldir. Ne hoş bir gönül sarhoşluğu yaratır; ne çılgın bir gezintidir o heyecanla dinginlik arası. Sevdanın göğe ve denize haykırılmamışı bile güzel!
Aşk, ilk elde sözcüklerle kurulmuş bir köprüdür. Duyguların bir kalpten diğerine yol alması için bu köprü vazgeçilmezdir. Ya sözcüklerle bu köprüyü kurmalı, ya da sessizlikle çepeçevre saran bir hapishane örmeli! Anlam yüküyle her sözcük, aşka giden köprünün yapı taşlarıdır.
Bazı kişiler duygularını ifade etmek için bir şiirin mısraları gibi cümleler kurmayı isterler. Bu konuda da başarılı olmayınca suskun kalmayı tercih ederek güzel ifadeler oluşturamamanın üzüntüsüne düşerler.
Sözler duygularla biraraya gelince bir şiir dünyasına göç ederler. Burada beklenen, öncelikle duygularını söylemeyi istemektir. İçten duygularını belirtebilmek için bir söz virtüözü olmak da gerekmez.
Herkesin aşkın ifadesini sözcüklerle duymaya ihtiyacı vardır. Aşk köprüsünün iki ucundaki insanlar, dudaklara kadar ulaşmış sözcükleri her an duyabilmeyi isterler.
Aşkı, kendi kalbine kilitlemek bir açmazdır. Yalnız kendi yürek sesini dinleyen kişiler, aşkı çok fazla yaşadıklarını zannedebilirler. İnsanın kendisiyle yaptığı iç konuşmaları, karşı tarafa sevginin ifade edilmesini ihtiyacını hafifletebilir. Karşı tarafa duyguları aktarmamak, aşkın geleceğini yok etmektir.
Aşk, iki kişilik bir ilişkidir. Paylaşım, aşk ilişkisinin olmazsa olmazıdır. Sözcükleri saklamak, aşkın beslendiği paylaşım damarlarını yok etmekle eşdeğerdir. Aşkta paylaşmayan, aşkı kendine başına yaşamaya mahkum olur.
Sözcükler, aşkın büyülü iksiridir. Duygularla donanmış sözcükler paylaşıldığında, aşkı dört duvar hapishane olmaktan alıkoyar.
“Ben sevgimi ifade edemem” demek, aşkı kapıdan kovmaktır. Ne yazık ki günlük yaşamımız, duyguları sözlerle ifade etmekten geri durulmasını öğretir. Heyecanı, duyguları saklamak bir erdem olarak belletilir. Bu öğütler, giderek bir yaşam biçimi haline dönüşür. Hele ki; anne ve babanın sevgiyi ifade etmediği aile ortamlarında sevgi sözcüklerini kullanmamak bir maske gibi yapışır insanın ruh yüzüne. Hiçbir şey, aşkı sözcükler kadar koruyup geliştiremez
Son bir söz; kim ne derse desin; en talihsiz aşk, itiraf edilmemiş aşktır.