Bir Cumartesi Şiiri
Gürcan Banger
Şiir, hayal ile gerçeğin kapı aralığıdır. Öyle anlar olur ki insan, içeride mi dışarıda mı olduğunu bilemez. Hayalin fırtınaları şuh bir uğuldamayla bir Orta Asya bozkırına çağırırken gerçeğin yumuşak sesi, yanan soba başında kıvrılıverip tembel uykuya davet eder. Soba başı tembelliği kolaydır; bu nedenle çıldırmış bir fırtınanın çağrısına uyan gönül sarhoşu şair, fazlaca bulunmaz.
Şiir, güneşin batmakta olduğu bir saatte çöle doğru yola çıkmaktır. Bu nedenle şiir, cesarettir. Şair, önce kitabın sonunu okuyup beğenirse okumak üzere hikayenin başına dönen korkaklara benzemez. Şair, “her ne çıkarsa çölde karşıma o, benden korksun” diyendir. Bu nedenle şiir, ruhundaki bilinmeyeni keşfetmenin dayanılmaz albenisiyle çöl karanlığının üzerine bir gidiştir.
Şiir, bir Cumartesi sevdasıdır. Önümden hızla geçip sinemaya yetişen bir genç kızın bahar çiçeklerinden oluşmuş parfümünün cezbedişidir. Şiir, vitrinlerin önünden başıboş yürüdüğüm bir günde arkamdan gelen ayak seslerinin yarattığı heyecandır. Köşeyi koştururcasına dönerken bir tanıdıkla veya bir daha hiç karşılaşmayacağım bir başkası ile çarpışmaktır şiir.
Şiir, sokaklardan bir sokakta bir zaman boşluğunda karşıma çıkıveren bir itiraftır. Bir tekir kediden o güne kadar kendisini fark etmediğim için özür dileyişimdir. Bir kaldırım taşına, bir ağaç dalına selam verişimdir. Şiir, bence bir sokak yürüyüşüdür. Nedense o yürüyüşlerden rasgele birinde sözcükler doğru sıralarına yerleşiverirler.
Şiir, bir gece ansızın derin uykudan uyanıp gördüğün çevreyi tanıyamamaktır. Yardım için seslenmeyi akla getirip sözcükleri dudaklardan odayı dolduran havaya iletmemektir. Şiir, iletişimdir. Şiir, iletişim becerilerini yitirmiş bir dünyada şairin ilişki kurmak için son çaresidir. Bu nedenle şiirden vazgeçmek, insanlıktan istifa etmek gibidir.
Şiir, saksıdaki çiçeklerle konuşmak, akvaryumdaki balıklarla birlikte şarkı söylemektir. Bu nedenle şiir, aşkı yüksek sesle itiraf edip ama kimsenin duymamasını sağlamaktır. Şiir, siyah ve beyazdır. Şiir, evet ile hayırdır. Hani kimilerde şiir, siyahtan beyaza doğru gidişin ayak sesleridir.
Şiir, günlük gerginlikler ile anlık yaşam sevinçleri arasında umut kuşunun kanat çırpışlarıdır. Kanat seslerini duyanlarla kulakları bu müziğe kapalı olanların farkıdır. Şiir, canlıyla cansız arasında ayırım yapmadan güzelliği görebilmektir. Gökten yere doğru süzülen bir kent güvercininin kendisini, konduğu bir evin çatısıyla birlikte içine sindirebilmektir.
Şiir, sivil itaatsizliktir. Başkaldırmadır. Şiir, aklı kalbe, kalbi geleceğe tutsak etmedir. Şiir, tutsaklıklara direnme ölümsüzlük otu ararcasına saçlarının arasında dolaşacak bir rüzgarı arama sevdasıdır.
Doğru ya; şiir, sevdadır. Aşktır. Kimileri şiir için aşkın ifadesi der. Halbuki şiir, aşkın kendisidir. Hele bir deneyin şiirle aşkı birbirinden koparmayı; o an ikisini de yitirdiğinizi göreceksiniz. Can ile beden birbirinden ayrılır mı! Ayrıldığında geriye ne kalır ki!.. Şiir, can ve bedendir. Şiir, can ile bedenin içiçe, karmakarışık, birlikte aşkla yoğrulmuş halidir. Şiir, aşktır.
Şiir, aşktır. Şiir, aşktır. Şiir, aşktır.