Türk Kahvesi
Gürcan Banger
Seyahatname tanıtımına ayırdığım pazar köşemde bugün üç ayrı kitabın tanıtımını yapacağım. Üçü de Türk kahvesini, kahvehaneleri ve Türk toplumunun sosyal yaşamını konu alıyor. İlk kitabım, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Türkiye’de yaşamış Clare Sheridan isimli bir İngiliz kadınının gözlem ve düşüncelerini yansıtıyor. Arion Yayınevi tarafından yayınlanan kitap “Sade Türk Kahvesi” adını taşıyor. Zeynep Güden tarafından Türkçe’ye çevrilen eserin birinci baskısı Mayıs 2004’te yapılmış. Kitabın orijinal adı ise “Turkish Kaleidoscope”.
Clare Sheridan, 1885 ile 1970 yılları arasında yaşamış bir heykeltıraş, ressam, yazar ve gezgin. Çevirmen, belki de bir ajan olabileceğini söylüyor. 1924-1925 yıllarında Türkiye’de bulunmuş. İstanbul, Bursa, Ankara yanında Karadeniz kıyısındaki limanları gezmiş. 1921 ile 1928 arasında yazılmış ve basılmış dört kitabı daha var. Çevirmenin sunuşunu okuduğunuzda, eminim siz de ilginç bulacaksınız. Bu çalışması bir gezi ve anı kitabı olmanın ötesine geçerek bazen alaycılığa kaçabilen bir eleştiri niteliğini de taşıyor.
Tanıtacağım ikinci kitabın adı “Yunanistan’da Türk Kahvesi”. Yazarı ise Elias Petropoulos. İletişim Yayınları tarafından piyasaya sürülen kitabı Herkül Millas, Yunanca’dan Türkçe’ye çevirmiş. Elimdeki kitap, 1995 tarihli birinci baskıdan. Kitabın ilk orijinal baskısı 1979’da Yunanistan’da yapılmış.
Kitabın yazarı, bir Yunanlı. 1928’de Atina’da doğmuş. Selanik Üniversitesi’nde hukuk ve politik-ekonomik bilimler okumuş. Çok sayıda kitabı var. Yazar, bu kitabında kahvenin öyküsünü anlatıyor. Atina ve Selanik’teki kahvehanelerden ve kahve pişirme usullerinden söz ediyor.
2006 yılında Bosna Hersek seyahatimde başkent Saray Bosna’nın Başçarşı adı verilen geleneksel bölgesinde eski usul kahvehanelerde Türk kahvesi içme şansım olmuştu. Sanki biz geleneği, yurt dışında olduğu kadar korumuyoruz. O ilginç kahve takımlarıyla kömürde yapılmış kahvenin lokum eşliğinde ikramı çok hoştu doğrusu. Petropoulos’un kitabını elime aldığımda aynı hazzı tekrar duydum. İnsan kırk yıl kahve içmese belki akına bile gelmez. Ama o geleneksel hazırlama ve ikram üzerine içildiğinde, gerçekten kırk yıl hatırı olacak bir hale geliyor.
Üçüncü kitap da İletişim Yayınları tarafından yayınlanmış. Elimdeki kopya, 1998 tarihli birinci baskı. Taha Toros tarafından kaleme alınan kitap, “Kahvenin Öyküsü” adını taşıyor.
Kitaptan bir bölüm okuyalım: “Kahvenin nereden çıktığı konusunda, eski kaynaklarda, birbirine yakın bilgiler mevcuttur. Bizler, öteden beri kahvenin anavatanını Yemen olarak biliriz. ‘Kahve Yemen’den Gelir’ eski bir türküdür. Gerçekten evvelki yüzyıllarda, Yemen büyük bir kahve üreticisiydi. Fakat ilk kahve, Yemen’e Habeşistan’dan geldi ve orada üretildi. Borbon ve Antil Adası’nda yetiştirilen kahvelerin de Habeşistan asıllı olduğu sanılmaktadır.”
Kahve de alkollü içecekler gibi yasaklanmıştır bir zamanlar: “Kahvehanelerin yıkılması, kahve içenlerin şiddetli cezalara çarptırılması hatta asılması, Sultan IV. Murat zamanına rastlar ki, bu kahvenin başına gelen son felakettir! 1633 yılında kahveyle birlikte tütün de yasaklandı. Gerekçe olarak İstanbul’daki büyük yangınların kahvehanelerde pişirilen kahveden çıktığı gösterildi. Padişah bile kıyafet değiştirerek yasağına uymayanları, bizzat yakalayıp cezalandırdı.”
Bir dinlenme anında içmeyi sevdiğimiz Türk kahvesinin hikâyesini bu üç kitabın satır aralarında okumayı seveceğinizi umuyorum.