EskiÅŸehir: Nereden Nereye?

Print Friendly

EskiÅŸehir: Nereden Nereye?

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle

Türkiye nüfusunun her gün sürekli artan bölümü kentlerde yaşıyor. Günün koşuşturması içinde –ne yazık ki– yaşadığımız kente yeterince dikkat etmiyoruz. Adeta bir kentte yaşamıyor, orada zaman geçiriyoruz. Yaşadığımız kent çevresi ona verdiğimiz değerden fazlasına ihtiyaç duyuyor.

EskiÅŸehir

Eskişehir tarihinden söz eden basılı kaynakların en belirgin özelliği, ilin tarihini adeta Frigler ile başlatmalarıdır. Bazen Frig dönemi öylesine abartılır ki, neredeyse bu bölgede bir kültürel sürekliliğin olduğu bile gözden kaçırılır. Yazılı kaynaklarda örneğin Eskişehir’in tarih öncesi (prehistorya) dönemi, genelde 1-2 cümle ya da paragrafla geçiştirilir. Gerçekten ilin prehistorya dönemi, zaten sayıları hayli az olan Eskişehir’le ilgili yazılı kaynakların önemli bir eksikliğidir. Yerel tarih, bu tür sorun ve nedenlerle kopuk kopuk ele alındığından, uygarlıklar arasındaki kültürel geçiş ve çağlar boyu oluşan sentez de yeterince anlaşılamaz.

Prehistorya dönemlerini iyi bilemesek de; Eskişehir’in antik çağlardan beri var olduğu konusunda yeterli ve ikna edici bilgiler var. Sakarya Nehri ile Porsuk Çayı yanında termal su kaynaklarının bulunması nedeniyle bu bölgedeki insan yerleşimlerinin çok daha eski tarihlere uzanıyor olması şaşırtıcı değildir. Buna rağmen Eskişehir’i ‘eski’ bir şehir olarak kabul etmek gerçeğin tam ifadesi olmaz. Eskişehir, belli dönemlerde kendini yenilemiş, farklı çağlarda değişik görünümlere sahip olmuş bir yerleşimdir.

Eskişehir’i Tanımlayan Kırılmalar

Eskişehir, tarih boyunca değişik dönüm noktaları yaşamıştır. Bunlardan önemli bir tanesi, Osmanlı Devleti’nin kurulmasıdır. Bir imparatorluğun ilk tohumlarının atıldığı bu yerleşim, daha sonraki dönemlerde Bursa, Edirne, Konya veya Kütahya gibi ilgi görmemiş, Osmanlı’nın unuttuğu küçük bir kaza olarak 19’uncu yüzyıla erişmiştir. 1800’lü yıllar ise Eskişehir açısından gerçek bir sıçrama noktasıdır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Eskişehir, ciddi anlamda dış göç almaya başlamıştır. Aldığı göçlerin önemli kaynakları olarak Balkanları ve Kafkasları saymak gerekir. Bu göçlerin etkileri, Eskişehir’in geleneksel yerleşimi olan Odunpazarı’nda mekânsal rötuşlar olarak görüldüğü gibi, (tarım tekniklerinde olduğu üzere) yerel ekonominin değişiminde de gözlenir. Eskişehir’e gelerek yerleşen göçmenler, şehirde sadece kültürel bir değişim yaratmamışlar; geldikleri yörelere ait üretim teknolojilerini de yerel ekonomiye taşımışlardır.

Diğer yandan 1894’te işletmeye alınan İstanbul-Bağdat Demiryolu, Eskişehir’in kaderini değiştiren olaylardan birisi olarak görülür. Bu hattın Eskişehir’den geçmesi, bu unutulmuş yerleşimin alınyazısını ciddi anlamda değiştirmeye başlar. Dolayısıyla 19’uncu yüzyılın sonları, Eskişehir’in gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır.

Kurtuluş Savaşı süresince Eskişehir, ciddi acılara ve yıkıma maruz kalır. Kentin pek çok bölümü, işgalci Yunan kuvvetleri ile işbirlikçileri tarafından yakılır, yıkılır. Fakat Eskişehir, Cumhuriyet’in ilk döneminde ciddi kamu yatırımları alarak önemli atılımlar yapar. Eskişehir Bankası, Şeker Fabrikası, demiryolu ile uçak bakım-tamir atölyelerinin kuruluşları 20’inci yüzyılın ilk yarısına damga vurur. Bu dönem, Eskişehirlinin kendini artık işgören (ücretli çalışan) olarak algılamaya başladığı bir zaman dilimidir. Bu dönemle birlikte devlete kapıkulu olmak, girişimci (kendi işinin sahibi) olmanın önünde gelir. Bir yandan ücretli çalıştırmayı özendiren bu gelişme, daha sonraki yıllarda ‘kamu işinde’ eğitilmiş ustaların, Eskişehir sanayisinin temellerini atmaları ile başka bir boyuta taşınır.

Eskişehir’in geleneksel sanayisi, taş-toprak ve gıda üzerine kurulmuştur. Yakın yıllara kadar bu yöre, un değirmen ve fabrikalarının göze çarpan sıklığı ve tuğla-kiremit atölye ve fabrikalarının çokluğu ile dikkati çekerdi. Eskişehir’in bir kent olarak yaşamındaki kırılmalarla sınaî ve ticari yaşamdaki değişimlerin birbirine eşlik etmesi dikkat çekicidir.

Bir diğer nitelik unsuru olarak Eskişehir’in ekonomik gelişmesinde öz sermaye kaynaklarının kullanılmış olmasına dikkat çekmek gerekir. Girişimcilikteki zafiyet ve yatırıma yönelik kredi kullanımındaki düşüklüğe rağmen, öz sermaye kullanımındaki yükseklik, Eskişehir ekonomisinin krizlerden korunmasında önemli bir etken olmuştur.

Eskişehir’in Tarihsel Büyümesi

Eskişehir’in mekânsal gelişimi, bir kâğıda düşmüş yağ damlasını andırır. Kent, yağ damlasının kâğıdın üzerinde yavaşça aynı odak etrafında büyümesi gibi gelişir. 20’nci yüzyılın ikinci yarısında plansız, programsız veya en azından vizyonsuz büyüme hızlansa da, görünen manzaranın odağı budur.

Eskişehir’de son olarak yaşanan kırılma noktası, 2000’lerin başıdır. Bu süreçte Eskişehir, pek çok Anadolu yerleşimine göre yeni bir yerleşim olsa da; geleneksel bir kentten Batı tipi bir tüketim kentine doğru evrimleşmeye başlar. Ama ne yazık ki; gerekli vizyona sahip olmadan büyümenin sıkıntılarını da yaşamaya devam eden bir kenttir artık.

Bugün kentin merkezinde yaşanan aşırı yoğunlaşma, bu yerleşimi kent rantı nedeniyle ‘imkânsız’ bir noktaya doğru sürüklemektedir. Eskişehir’in kent merkezinin daha fazla yoğunlaştırılmasıyla gidebileceği yeni bir açılım kalmamış gibi görünmektedir. Kent merkezindeki rantı artıracak her yaklaşım, Eskişehir’i biraz daha yaşanması zor bir habitat haline getirmektedir. Gözlediğim odur ki; kentin (yağ damlasının) dış çevresinde yapılacak kentsel dönüşüm projeleri de yoğunlaşmayı azaltıcı önlemler olarak gözükmemektedir.

Bundan sonra ne yapılacağı, cevabı kolay bir soru değildir. Ama yeni Eskişehir’in gelecek tasarımına etki edecek yeni sorunlarının ve vizyonunun bilimsel bazda konuşulup tartışılması gerekmektedir. Bu konuda girişimlere acil ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.

Zihnimizi yenilikçi çözümler yönünde zorlamalıyız. Bir örnek vermek isterim. Örneğin Mahmudiye-Çifteler yöresinde yeni bir üniversite kampüsü, at yarışlarının yapıldığı hipodrom ve ek tesisleri ile stadyum dâhil futbol endüstrisi kompleksi ile şekillenmeye başlamış yepyeni bir kent neden düşünmüyoruz? Böylece Eskişehir taşrasının gelişimi için de ciddi bir adım atmış oluruz. Unutmayalım ki; Eskişehir’i kurtarmak isteyen bir vizyon, Eskişehir kırsalını da birlikte düşünmelidir.

Çok Kültürlü Kent

Eskişehir halkının en çok şikâyet ettiği konular arasında, diğer kentlere oranla düşük bir hemşehrilik ilişki ve anlayışının olması gelir. Fazla gelişmemiş hemşehrilik ilişkilerinin başlıca nedeni, Eskişehir’in Marmara – Ege – İç Anadolu – Karadeniz bölgeleri dikkate alındığında bir kavşak özelliğine sahip olması yanında; değişik dönemlerde farklı yörelerden göç almasıdır. Alınan göçler, Eskişehir’de çok kültürlü bir kent toplumu oluşturmuştur. Bu durumun, çağdaş kentliliğin bir gereği olduğunu düşündüğümüzde, Eskişehir’deki (sermaye birikimi ve girişim sorunlarına rağmen) hızlı değişimi anlamak daha kolay olur.

Eskişehir’i iyi tanıyan kesimlerin iyi bildiği bir noktadan daha söz etmek isterim. O da; Eskişehir’in il nüfusunun yaklaşık yüzde 70-75’inin kent merkezinde yaşıyor olmasıdır. Bu açıdan Eskişehir, komşusu olan illere göre farklı bir özellik göstermektedir. İl temelinde kent nüfusunun baskın olması, Eskişehir’in kentlilik özelliklerinin neden gelişkin olduğunu açıklayıcı bir diğer unsurdur.

Eskişehir’de kentliliği açıklarken, bir noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Başta kent merkezi olmak üzere Eskişehir’de okullaşma ve okur-yazarlık oranı son derece yüksektir. Cumhuriyet’in erken yıllarında eğitim alanında yatırımlar yapılması ve üniversiter yapıların erken dönemde kurulması, Eskişehir’e farklı bir kimlik kazandırmıştır. Bu süreçte Eskişehirli ailelerin çocuklarının kolaylıkla yüksek öğrenim görmeleri mümkün olmuştur.

Bugün Eskişehir’de Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden iki tanesi (Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) bulunmaktadır. Bir milyonu aşan yaygın öğretim öğrencilerini bir yana koyarsak; yılın 10 ayı boyunca 50 bin dolayında genç insan Eskişehir’de yaşayarak ekonomiye ve sosyal yaşama katkılarda bulunmaktadır. Eskişehir’i farklılaştıran önemli unsurlardan birisi de budur.

Eskişehir’in çok kültürlülüğünün, Kurtuluş Savaşı sonlarına kadar bu yörelerde yaşamış olan azınlıklarla da yakından ilgisi vardır. Henüz yeterince araştırılmamış olan (ve elde yeterli kaynak bulunmayan) bu konuyu, birkaç satırla geçiştirmek yerine bir başka yazıya ertelemek daha hayırlı olur.

Yenilenen EskiÅŸehir

Eskişehir, 2000’li yıllarla birlikte önemli bir değişim ve dönüşüm dönemine girdi. Pek çok insan Eskişehir’de bu değişimi hissediyor. Ama bunun, şehrin kalabalıklaşmasından veya kent merkezinde görsel iyileştirmelerden oluştuğunu düşünenlerin sayısı pek az değil. Bu görsel değişim, bu şehirdeki gerçek değişimi ifade etmiyor. Örneğin uzun süre kendi yavaş gelişimi içinde ilerleyen yerel ekonomide de değişiklikler gözlenmeye başladı.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi; Eskişehir; Marmara, Ege, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri dikkate alındığında bir kavşak noktasıdır. Eskişehir’in 1894’te İstanbul-Bağdat demiryolunun işletmeye alınmasından sonra kamudan ciddi bir ulaştırma ve lojistik desteği aldığını söyleyemeyiz. Bu bağlamda demiryollarının ve Tülomsaş’ın uzun süre ‘mazhar olduğu (!)’ ilgisizliği ve kayıtsızlığı hatırlatmayı da doğrusu bir borç bilirim. Bu atalet ile fikrî ve amelî hareketsizlik durumu, Eskişehir’in kavşak olma avantajını değerlendirememesine neden oldu. Eğer Eskişehir-Gemlik demiryolu, ulusal ve uluslararası hava bağlantısı ve Eskişehir-İstanbul karayolu, daha önceki yıllarda gerçekleşebilseydi, şu an Eskişehir’i çok farklı bir noktada görebilirdik. Bir örnek vermek gerekirse; Devrim otomobilinin başına gelenler, adeta Eskişehir’in kaderi gibidir.

Öyle anlaşılıyor ki; 30-50 yıl öncesinin sorunları, önümüzdeki 1-10 yıl içerisinde çözülecek. Ama bunların ‘düne ait sorunlar’ olduğunu unutmamak lazım. Hâlâ geçmişte çözüme kavuşturulmamış sorunlarla ilgileniyoruz.

Şehrin geleceğini tasavvur edebilme yetisine sahip kişi ve kuruluşlar, Eskişehir’de bir girişim, yatırım ve sermaye birikimi sorunu olduğunu söylüyorlar. Ama ne yazık ki; işbirliği içinde ortak çalışma önerileri, daima akametle sonuçlandı. Bugüne kadar büyük düşünüp büyük sermaye birikimleri ile yapılması düşünülen yatırımlar sonuçsuz kaldı. Öyle anlaşılıyor ki; Eskişehir’deki sermaye birikimi ve girişimcilik sorunu ‘bir başka şekilde’ çözülecek.

Eskişehir, gecikmiş ulaşım projelerinin tamamlanması ile birlikte öncesine oranla daha yüksek çekim özelliğine sahip bir yerleşim haline dönüşüyor. Özellikle sınaî yatırım açısından İstanbul ve Kocaeli bölgesi doldu. Buna Bursa yöresini de ekleyebiliriz. Doluluğun yanında Marmara Bölgesi’nde yeni yatırım yapmanın birim maliyetinde de olağanüstü artışlar var. Diğer yandan bu bölgenin yüksek oranda deprem riski taşıması, yatırımcı sanayilerin kendisine yeni alanlar aramalarına neden oluyor. Bu açıdan bir bölge merkezi olarak Eskişehir, yerli ve yabancı yatırımcıya mükemmel seçenekler sunuyor.

Eskişehir, iki üniversitesi ve yüksek okullaşma oranı ile yetişmiş insan gücü yanında, yüksek sosyal yaşam ve insani gelişmişlik endeksleri ile de bir çekim merkezidir. Tüm bu gelişmeler dikkate alındığında; Eskişehir’in yeni bir şafağın eşiğinde olduğunu söylemek mümkündür.

Diğer yandan; Türkiye’nin ekonomik yönden hızlı gelişmiş illerini incelediğimizde; bazı çok ciddi sorunların ekonomik ve sosyal büyümeye eşlik ettiğini fark edersiniz. Bugün Eskişehir’de yaşanan ve ilk elde göze çarpan sorunların başında trafik gelmektedir. İşin ilginci, trafik sorununun çözümü yönünde ciddi bir girişim de görülmemektedir. Aslında bu durumu olağan karşılamak gerekir; çünkü trafik sorunu, trafiğin dışındaki kapsamlı nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Diğer yandan; kent merkezindeki sıkışma ve rant oluşumu, çok hızlı gelişmektedir. Kentin merkezini daha fazla yoğunlaştırıp sıkıştıracak yaklaşımlar, Eskişehir’in de kötü örneklerden birisine dönüşmesi sonucunu oluşturacaktır. Keza elektrik, su, doğalgaz ve diğer yerel servisler konusunda da hemen kapı ardında bekleyen (ve biteviye birim maliyetleri artan) pek çok aday sorun bulunmaktadır. Kent merkezinde hızla yükselen rantın, kentin geleceği açısından bir bataklık yaratma potansiyeline sahip olduğunu ifade etmeliyim.

Eskişehir, ‘tek merkezli bir kent’ olmaktan hızla kurtulmalıdır. Eskişehir’i çepeçevre saran (saracak) yeni konut topluluklarının, kentin merkezindeki yoğunlaşmayı ve sıkışmayı artırmaktan başka bir işe yaramayacağını da bu vesile ile belirtmek isterim. Çözüm, çok fonksiyonlu alt-kentlerden geçmektedir.

GeleceÄŸe DoÄŸru

Tarihin bir anında birkaç hane ile başlayan bir insan topluluğu, zamanla büyüyerek büyük bir insan yerleşimine dönüşür. Yıllar ilerledikçe anayollar üzerindeki küçük köy ve kasabaların nasıl büyüdüklerini gözlemişsinizdir. Eskişehir-Ankara karayolu üzerinde yer alan Temelli’nin gelişimini gözleyenler, bu duruma işaret eden güzel bir örnek olarak hatırlayabilirler.

Yerleşimler her zaman kendi dinamikleri ile gelişmez. Kimi zaman bilinçli ve planlı faaliyetler; köylerin, ilçelerin veya kentlerin oluşumuna neden olur. Dünyada planlı ve programlı olarak yaratılmış çok sayıda kent örneği bulunmaktadır.

Bir kenti, plan dışı tutarak kendi başına büyümeye bırakırsanız; karşımızda iki ihtimal var demektir. Ya kent, zaman içinde küçülür ve yok olur ya da aşırı ve şekilsiz bir büyümeye uğrayarak bir sorunlar yumağı haline dönüşür. Bir kentin, bir sorun üreteci haline gelmesinin yollarından birisi, o kentin yöneticilerinin yerleşimle ilgili geleceği görmekteki zorlukları ve zafiyetidir. Ülkemizde görme ve tanıma imkânı bulduğum pek çok kentin, gerçek anlamda yönetim sorunları yaşamış olduğunu biliyorum. Geçmiş yönetim dönemlerinde alınmayan önlemlerden ve kentsel vizyon eksikliğinden dolayı bazı yerleşimlerimiz tıkanma noktasına gelmiş durumda. Böyle bir kentsel sorun yığılması, ilerleyen zamanda problemlerin çözülmesini çok pahalı veya imkânsız hale getiriyor.

Kendi adıma; aşırı büyümüş bir kentte yaşamaktan yana değilim. Bunu anlatırken, ‘kentin insan ölçeğini aşmaması’ gerektiği biçiminde ifade ediyorum. Bu bağlamda; Dünya üzerinde dengeli ve sağlıklı gelişmiş pek çok kentin (aşırı ve dengesiz biçimde büyümenin aksine) belli büyüklük sınırları arasında kalmış olduğunu hatırlatmak isterim.

Bir yurttaş veya bir kuruluş olarak yaşadığımız kentle ilgili bir konuda kesin tercihimiz olmalı. Kentin gelişim süreci hakkında fikrimiz ve öngörülerimiz olmalı ve bunu gerekli biçimde yansıtmalıyız. Çünkü bu kent, onu yönetenlerden daha fazla, burada yaşayanlara aittir.

Türkiye’de başta İstanbul olmak üzere çok veya hızlı gelişmiş kentlere baktığımda; hiç de iç açıcı manzaralar görmüyorum. Konut kalitesinden içme suyuna, trafikten enerji şebekelerine kadar pek çok sorun yoğun biçimde yaşanıyor. Bazı sorunlar var ki; onlar da yakın bir gelecekte kapıya dayanmaya hazırlanıyorlar. Örneğin bazı kentlerin kimi semtlerinde oluşacak köhneleşme bölgelerinin yaratabileceği sorunlar hakkında yeterli öngörümüz henüz yok.

Kentlerimizin tek merkezli olarak aşırı büyümesinin önüne geçmek zorundayız. Kenti oluşturan fonksiyonların da dağıtılacağı yeni alt-kent yaklaşımları konusunda öngörüler, yaklaşımlar ve programlar geliştirmeliyiz. Böyle daha planlı yaklaşımların, toplam mal olma maliyetlerinde de ciddi düşüşlere neden olacağını kanıtlamak çok zor değil.

Genelde kent merkezinin aşırı yoğunlaştırılması ile çılgın biçimde artan kent rantı, önümüzdeki dönemde ‘kentsel yaşamın bataklığı’ olmaya adaydır. Aşırı artan kent rantı ile baş etmek; ne kişilerin, ne yerel yönetimlerin, ne de merkezî devletin baş edemeyeceği noktalara gelebilir. İstanbul’un gidişatı, bu konuda ders niteliğinde bir örnektir.

Yaşadığımız kentin bireyleri ve kuruluşları olarak, şehrimizin ne kadar büyüyeceğine, büyüme biçiminin nasıl denetleneceğine, büyümenin nasıl planlanacağına ve bu sürecin hangi aktörlerin katılımı ile gerçekleşeceğine karar vermemiz gerekiyor. Bu kararı da birkaç yöneticinin ya da üç beş uzmanın kişisel tercihlerine bırakamayız, asla bırakmamalıyız.

duyguguncesi hakkında

http://www.gurcanbanger.com http://www.duyguguncesi.net
Bu yazı Eskişehir, Kent, Kent ve Kentleşme, Kentleşme, Kentsel dönüşüm, Tarih, Yerel tarih kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>