Bir Zamanlar Eskişehir ve Eğitim
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Eskişehir ile ilgili olarak övündüğümüz özelliklerin başında yüksek okullaşma oranı ile iki üniversitenin varlığı gelir. Önümüzdeki yıllarda kentteki üniversite sayısı ile birlikte diğer öğretim düzeylerinde nitel ve nicel artış bekleniyor. Bu yönüyle Eskişehir, başka özelliklerinin yanında bir ‘eğitim kenti’ olarak da gelişiyor.
Porsuk Çayı ve termal su kaynağı ile Eskişehir, her zaman ilgi gören bir yer oldu. Ama 1800’lü yılların son çeyreğine kadar büyük bir yerleşim değildi. 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar Konya ya da Bursa kentlerinin gelişkinliğine erişemedi. Osmanlı’nın kuruluş döneminde Eskişehir bir sancak merkezi idi. Osmanlı’da sancaklar vilayetleri oluşturur ve kazalara ayrılırdı. Birden fazla ili bünyesinde bulunduran yapılara ise eyalet adı verilirdi. Tanzimat’ın ilanından sonra Anadolu Eyaleti’nin kaldırılması ile Eskişehir, Hüdâvendigâr Eyaleti’nin Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza haline dönüştü. Bu durum, Eskişehir’in kuruluş döneminden Tanzimat’a kadar nasıl (ağır aksak ve ilgi görmeyen) bir ekonomik ve sosyal gelişme gösterdiğinin işaretidir.
Eskişehir’in gelişimine eğitim açısından baktığımızda; Osmanlı’nın kuruluşundan Tanzimat’a kadar olan döneminde Anadolu’nun başka yerlerine oranla hayli gerilerde kaldığını görürüz. 1869’da yürürlüğe konan Maarif Nizamnamesi, Osmanlı’da eğitim açılımının başlangıcı sayılır. Özellikle 19’uncu yüzyılda Balkanlar, Kafkaslar ve Kırım’dan gelen göçlerle Batı tarzında eğitim veren kurumların sayısında bir artış görülür.
Sıklıkla belirttiğim gibi; Anadolu Demiryolu’nun yapımı ve Eskişehir’den geçmesi kentte önemli değişikliklere neden olur. Bu hattın yapımında Fransız, İtalyan ve İsviçreli mühendis ve işçilerin bulunması, yabancılar için bir okulun açılmasını sağlar. 1891 yılında (muhtemelen misyonerlik çalışmaları için) Eskişehir’e yerleşen Saint Augustin de I’Assomption rahipleri bir okul açarlar.
Osmanlı tarihi, büyük ölçüde saray tarihidir. Bu nedenle Anadolu hakkındaki bilgilerin ciddi bölümünü (çoğunlu yabancı olan) seyyahların yazdıklarından öğreniriz. Sözünü ettiğim bu okul hakkında da birkaç seyahatname dışında fazlaca bilgi yoktur. Bir bölüm bilgi de salname adı verilen yerel / bölgesel resmî yıllıklardan elde edilebilir. Gene Eskişehir ve civarında Ermenilerin, Rumların ve Yahudilerin açtıkları okullar, bunların müfredatı, eğitimin niteliği ve ders verenlerin kimlikleri hakkında yeterli bilgiye ulaşmak zordur.
Tanin Gazetesi yazarı Ahmet Şerif, 1900’lü yılların başlarında Anadolu’ya yaptığı seyahatlerde bu toprakların gerçeğini ortaya koyar. Yazılarında çözümün eğitimden geçtiğini belirtir. Bu geziler sırasında ziyaret ettiği eğitim kurumlarından birisi de Eskişehir’de 1909’da Ermeni vatandaşların açtığı okuldur. Hükümet yardımı olmaksızın Ermeniler tarafından açılan okulun başarılı durumu Ahmet Şerif’in dikkatini çeker ve yazılarına konu olur.
Ahmet Şerif’in daha sonra ziyaret ettiği Numune-i Terakki isimli ilkokuldaki izlenimleri de anlamlıdır. Bir hayırsever tarafından bağışlanan konakta kurulan okuldaki eğitimi (kıyaslamalı olarak) beğenmediğini ifade eder.
Eskişehir’in geçmişini çok fazla seyahatnamede bulmak mümkün değil. 1554’te Busbecq, 18’inci yüzyılda Paul Lucas, gene 18’inci yüzyılda Piton de Tournefort Eskişehir’de söz ederler. 19’uncu yüzyılın başlarında Charles Texier, 1864’te Perrot, 1882’de Humann ve Puchstein, Eskişehir ve civarına seyahat yapan gezginlerdir. 1893’te Georges Radet ve 1894’te Vital Cuinet Eskişehir’de söz ederler. Bunlara Körte, Amsverdh, Tchihatcheff, Heimmer ve Naumann gibi başka isimleri de ekleyebilirim. Ama genelde Eskişehir’in ekonomik, sosyal ve eğitsel yaşamının ayrıntılarını bulmak pek mümkün olmaz.
Eskişehir eğitim alanındaki atılımını Cumhuriyet ile birlikte yapar. 1935 yılında Türkiye’nin eğitimli insan ortalaması yüzde 17 iken bu oran Eskişehir’de yüzde 29’a ulaşmıştır.
Eskişehir’in eğitim tarihinin diğer detaylarına bir başka yazıda değinme dileğiyle bir tespitimi ileterek bitirmek isterim. Bugün (Türkiye şartlarına oranla) Eskişehir, eğitimli bir nüfusa sahiptir. Ama çağın gereklerini yerine getirmek için mevcut eğitim düzeyi ve kalitesi yeterli değildir. Kent sanayisindeki gözlemlerim bu durumu net olarak ortaya koyuyor. Bu nedenle Eskişehir’in eğitim içeriği, çeşitliliği ve kalitesi konusunda yeni atılımlara ihtiyacı var.