Milletvekili Neyi Bilmeli?

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır

Milletvekili Neyi Bilmeli?

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş

2011 genel seçimiyle birlikte yeni milletvekillerimiz olacak. Parlamento önemli oranda değişecek. Vekil adayları partilerini ve kendilerini tanıtmak için yollara düştüler. Genelde halka ve özelde basına kendi yaklaşımlarını anlatmak için faaliyetler düzenliyorlar. Her ne kadar verilen sözler seçim sonrasında hızla unutulsa da, adaylara birkaç noktayı hatırlatmakta yarar görürüm.

Küreselleşme olgusu herkesin dilinde olan bir kavram. Muhtemelen eski veya yeni, deneyimli veya bu ‘işe’ ilk kez soyunan bir vekil adayının da bu konuda fikri vardır. Ama genelde konunun bir yönü gözden kaçırılır. Küreselleşmenin getirdiği olgulardan birisi, kentler arası rekabettir. Bu süreçte hem ulusal hem de küresel düzeyde her kent, bir ekonomik ve sosyal figür olarak ayakta kalma ve hızlı büyüme çabasına girdi. Artık şirketler gibi şehirler de tüm Dünyada birbirleri ile yarışıyorlar.

Kentler arası yarışı gözden kaçırmak, (Dünyada ve Türkiye’de örneklerini gördüğümüz gibi) bir kentin hızla pozisyon kaybetmesine neden oluyor. Tökezleyen, doğru atılımları yapamayan veya gerekli kentsel vizyonu oluşturup doğru stratejileri uygulayamayan kentler silinip yok olma sürecine giriyorlar. Türkiye’ye baktığımızda; kentler yarışını doğru biçimde kavrayan Antalya, Kayseri veya Konya gibi yerleşimlerin hızla mesafe aldıklarını görürüz.

Bu yarışta mevcut durumda bazı kentlerin görece geride olmasını, (yarışan kentlerden birisi olarak) bir ‘rahatlama’ vesilesi yapmamak gerekir. Yarışta başladığınız nokta kadar hızlanma yeteneğiniz (yani ivmeniz) de önemlidir. Fırsatları iyi kullanabilen (veya kendine yeni fırsatlar yaratabilen) kentler, artan ekonomik ve sosyal büyüme hızları nedeniyle diğerlerini geçme başarısını elde edebilirler.

Bir kentin Ankara’da siyaseten güçlü temsili, kentler arası yarış için önemli avantajlardan (hızlandırıcılardan) birisidir. Kaynakların çok büyük kısmının devlette toplandığı ve yerelden yönetilebilecek çok fazla olanağın bulunmadığı bir ülkede başkentte siyasi temsilin (ve dolayısıyla ağırlığın) önemli olması doğaldır. Milletvekilleri, malum kentin Ankara’daki bağlantı noktalarıdır. Parlamentoda yasama ve eğer olanak bulurlarsa hükümette yürütme görevleri dışında, seçildikleri kenti Ankara’da temsil etmek (ve konjonktür gereği savunmak) gibi vazgeçemeyecekleri bir görevleri vardır.

Şimdi şunu soralım: “Eskişehir açısından geçtiğimiz dönemin vekilleri, yukarıda çerçevesini çizdiğimiz görevlerin yerine getirilmesi açısından başarılı olmuşlar mıdır?” Buna “Evet, başarılıdırlar” demek kolay değil. Belki kendi partililerinin kişisel işlerini takipte başarılı (!) olmuş olabilirler. Ama geçtiğimiz dönemde Eskişehir’in olması gerekenin altında destek ve katkı aldığı açık bir gerçektir. Şehre veya ilin geneline ciddi oranda katma değer sağlayacak yeni bir fırsat da yaratılmamıştır.

Sıklıkla Teşvik Yasası’nın yanlışlığından şikâyet ediyorum. Bunu gündeme getiren başkaları da var. İktidar ortağı siyasetçiler ise daha az gelişmiş başka bölgelerin durumunu işaret ederek, Teşvik Yasası’nı haklı göstermeye çalışıyorlar. Öncelikle kişi başına düşen gelir gibi tek bir kritere dayalı teşvikin hatalı olduğunu henüz fark edemediler. Ayrıca bazı illerin geliştirilmeye çalışılmasının, diğerlerinin kentler arası yarışta dezavantajlı hale getirilmesini anlamak hiç mümkün değil. Büyüyebilecek, ulusal ve küresel yarışta yer alabilecek kentlerin önünün açık tutulması gerekir.

Geçtiğimiz seçim kampanyası döneminde nerdeyse tüm adaylar, kentteki sosyal ve ekonomik aktörlerle periyodik toplantılar yapılacağının ve sorunların tespit edilip çözümlerinin takipçisi olunacağının sözünü vermişlerdi. Ama ne yazık ki, dedikleri gibi olmadı. Aynı partiden seçilen vekilleri bile sorun tespiti ve çözüm arayışları için bir arada göremedik.

Kentler arası yarışın hızlı kentlerinde değişik görüşler arasında uyum ve uzlaşma aranırken, Eskişehir’de gündem çatışma ve uzlaşmaz tartışmalar üzerine kuruldu. Sorunlar, yerel aktörler tarafından ziyaretçi bakanlara ancak 3-5 dakikalık ortamlarda aktarılmaya çalışıldı. Ankara’ya giden heyetleri karşılayıp üst düzey görüşmelerde önayak olan vekilleri (-ki tamamını destek ve katkısını isterdik) göremedik. Başka illerin vekilleri, ilden gelen heyetlerle toplantılar yapıp çözümler ararken, bizimkilerin ne hikmetse daima ‘Meclis’te yoğun çalışmaları oldu.’ Özetle; genelde Eskişehir’e gelmediler; Ankara’da da bulamadık.

Vekillerin daha özverili olanı vardı; haklarını yemeyelim. Ama bazıları var ki; ancak 2011 seçimi ufukta görüldüğünde meydana çıktı(lar). Yeni aday listelerine girebilmek için isimlerini ‘bazı faaliyetlerle’ duyurma gayreti içine düştüler. Şimdi onlara sormanın zamanı değil mi? “Sayın vekil; sen ekende yoktun; biçende yoktun; harmanda yoktun. Şimdi sofrada ne işin var?”

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Eskişehir, Seçim, Siyaset kategorisine gönderilmiş ve , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>