“Sivil” Sorunlar

Sivil Sorunlar

Sivil Sorunlar

“Sivil” Sorunlar

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi - Ana Sayfa
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
LinkedIn’de izle

Siyaset alanındaki şikâyetleri bilirsiniz. Bu konuyla ilgili yasalardan başlayıp siyasette yer alan insan kalitesine kadar değişik tartışmalar sürüp gider. Biraz dikkat ederseniz, bu sorunların sadece siyaset alanına özgü olmadığını görürsünüz. Dernekler, vakıflar, kulüpler, topluluklar gibi sivil toplum kuruluşlarında da benzer sorunlar sürüp gitmektedir.

STK olarak kısalttığımız bazı sivil toplum kuruluşlarını gözümüzün önüne getirelim. Buralarda işaret edilen ilk sorun, halkın katılım eksikliğidir. Genelde ismi, örgütle bitişik hale gelmiş Az sayıdaki insan (genelde bir başkan), yıllar yılı etkinlikleri kendi başına götürmeye çalışır. Bir açıdan bunun söz konusu kişi(ler) tarafından yapılan bir özveri olarak kabul edilebilir. Adeta bir sosyal ve sivil sorumluluk duygusuyla (örneğin) bir başkan, çalışmaları sürdürmektedir.

Acaba öyle midir? Özveriyle çalışmalarını sürdürdüğümüz az sayıdaki kişinin ve “ezelden ebede” başkan olan kişinin, örgütün önünü tıkıyor olması ihtimali yok mudur? Belki de malum işgüzar yönetici, başka insanların yetki ve sorumluluk almalarını, katılımda bulunmalarını engelliyordur.

Ne yazık ki; STK’larda gördüğümüz ana sorunlardan önemli bir tanesi budur. Kendisini “ehil ve duayen” sanan bazı kişilerin STK’ların önünü tıkamaları gerçeği gün gibi ortadadır.

“Hep ben, daima ben” anlayışının devamında bir başka hastalık daha vardır. Bu tür kişilikler, örgüt içinde katılıma (özellikle yönetime katılıma) tahammül edemedikleri gibi, sivil toplum içinde örgüt çeşitliliği olmasını da kabul edemezler. STK içindeki monarşik (tekçi) anlayışlarını, sivil toplum içerisinde de sürdürmek istemezler. Onlar için benzer konularda çalışan örgüt sayısı, birden fazla olmamalıdır. Özetle; sivil toplum ruhunun, çoğulculuk, katılım, birliktelik ve ortak çalışma olduğunu anlamaktan çok uzaktırlar. “En iyisini ben bilirim” veya “benden iyi kimse yönetemez” anlayışının gideceği iki nokta vardır. Sonunda ya o örgüt yok olur; ya da malum “çok bilen” kişi.

Sivil toplum örgütü çalışması, başlı başına bir projedir. İş planı, paydaşları, insan kaynakları ve bütçesi ile ciddi boyutları olan bir projedir. Ama STK’ların andığım bazı kalemlerde ciddi sorunları vardır. Bu sorunlar ise genelde sadece başkan olmayı gözeten, kimseye yaşam hakkı vermek istemeyen kişi(ler) tarafından çözülemez. Çünkü proje sorunlarının çözülmesi, esastan katılımı ve paylaşımı gerektirir.

Çözülemeyen sivil toplum örgütü sorunları, örgütün önünü tıkayan “kişisel ikbâl” arayıcılarını sırtını devlete yaslamaya yöneltir. Gösterişe dayanan bazı faaliyetlerle kamu birimlerinin veya belediyelerin desteğini almaya çalışırlar. Alamadıkları zamand a saldırılarından, bu kuruluşlar da “nasiplerini” alırlar. Örneklerini sivil, sosyal ve kültürel çevrenizde kolaylıkla bulabilirsiniz.

Sorunlu yöneticileri olan sorunlu örgütlerin yaşadıkları gerçekleri kısaca sıralayabilirim. Birincisi; bunlar, halktan uzaktırlar. Mesajlarını halka iletmesini bilmezler. Genelde halkın kullandığı dilden çok farklı bir dil ile konuşurlar. İkincisi; iletişim konusunda ciddi eksiklikleri vardır. Halkla iletişim kurma konusunda eğitim görmeleri gerekir. Bu bağlamda faaliyetlerinin duyurulması genelde ilkel yöntemlerle yapılır; başarısız uygulamalardan ders alınmaz. Üçüncüsü; ciddi katılım sorunları vardır. Kariyerizm (“hep ben, daima ben”) kronik hastalık düzeyindedir. Jakobenlik (“Ben bilirim”, “Ben yaparım”), örgütün önünü tıkayacak düzeydedir.

Bunları yazıyorum ama bundan beklentim, söz konusu “hep ben’cileri” eğitmek değil; örgütlerin içindeki sağlıklı üyeleri, demokrasiyi işler hale getirmeleri konusunda bilgilendirmek. Dilerim; gereğini yaparlar.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Sivil toplum - STK, Siyaset, Sorun / Çözüm, Toplum kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir