Sivil Dayanışma
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENİ ***
En önemli özelliklerimizden birisinin birlikte iş yapamamak olduğuna pek çoğumuz katılır. Bunu okuldan işyerine, ekonomik yaşamdan sivil toplum faaliyetlerine kadar her alanda örneklemek mümkün olur. Köyünde imece geleneği olan bir toplumun birbirine kadar bu denli inançsız ve güvensiz olduğunu anlamak zor…
İmece, öz olarak yardımlaşma ve dayanışma anlamına gelir. Geleneksel köy kültürünün bir parçasıdır. Bir köy içinde veya köyler topluluğunda kimi işlerin gönüllü ya da zorunlu olarak işbirliği içinde birlikte yapılmasına imece denir. Genel olarak köyün yerel sorunlarının çözülmesi amacı ile imece usulü kullanılır. Köy fırınının temizlenmesi, okulun ihtiyaçlarının karşılanması veya köye gelen misafirlerin ağırlanması gibi işler imece yoluyla yapılır.
İmece, toplumsal dayanışmanın en güzel örnekleri arasında yer alır. Herhangi bir yörede olabilen diğer imece örnekleri arasında mısır ayıklama, odun taşıma, çayır temizleme ve toplama, inşaat malzemesi taşıma gibi konuları sayabiliriz. İmece ortamı, bir işi yapmanın ötesinde eğlence unsurlarını da içinde taşır. İşlerin imece ile kolayca tamamlanmasından sonra halk çalgıları eşliğinde türküler söylenir, eğlenceli oyunlar oynanır.
Kimi yörelerde gece yapılan imece türleri de var. Örneğin Karadeniz Bölgesi’nde mısır soyma, fındık ayıklama en bilinen imece örneklerindendir. Gece imecelerinin bir özelliği, kız - erkek ayırımsız olarak yapılmasıdır. Böylece genç kızlarla genç erkeklerin birbirlerini tanımaları sağlanır. Örneğin genç kızlar mısır soyarlarken delikanlılar da onların karşısına oturarak söyleşi de bulunurlar. İşin bitimi ile birlikte yemek yenir ve gençler kendi evlerine dağılır. İmecenin başka örneklerini de bulmak mümkündür. Köyde yaşamış veya zamanının bir bölümünü köyde geçirmiş olan her kişinin gözlemleri arasında imece örnekleri vardır.
İmecenin yaygın olduğu dönemlerde genelde köylerin yol ve ulaşım sorunları vardı. Bu nedenle taşıma en yaygın imece örneklerinden birisi olurdu. Köye ulaşımın yaygınlaşması ve görsel medyanın geleneksel kültürü olumsuz etkilemeye başlaması ile birlikte imece usulü de yok olmaya başladı. Aslına bakarsanız; yerel kültür unsurların giderek kaybolması ve Batı kökenli kültürün baskısı altında kimi sosyal ve sivil geleneklerin unutulması, imecenin yok olmasından çok daha kapsamlı bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
İmeceyle ilgili bu genel hatırlatmayı yaptıktan sonra; şimdi bunu dernek, vakıf, kulüp, topluluk vb gibi kuruluşlarda yapılan sivil toplum çalışmalarına bağlamak istiyorum. Köyde imeceyi var eden mantık, öncelikle ortak bir sorunun var olması ve ikincisi tek elden yapılırsa söz konusu işin çok zaman ve kaynak gerektirmesidir. Diğer yandan sivil toplum alanındaki sorunlar da köyün sorunları gibi – çevre, ayrımcılık, haklar ve özgürlükler, kültürün korunup geliştirilmesi benzeri – ortak konular etrafında oluşmaktadır. Dolayısıyla sivil toplum çalışmaları da toplumun farklı kesimlerinin işbirliği ve dayanışma içinde birlikte çalışmalarını gerektirir.
Sivil toplum kuruluşlarının özelliklerine baktıklarımızda; bunların pek çoğunun ekonomik, insan gücü, alt yapı ve bilgi birikimi yönlerinden zayıf ve güçsüz olduğunu görürüz. Bu zafiyeti gidermenin yollarından birisi, sivil toplum alanda yapılacak çalışmalarda değişik kuruluşların bir araya gelerek imece oluşturmalarıdır. Bu yaklaşım, bu çağın ana fikirlerinden birisi olan ağ toplumu kavramına da son derece uygundur.
Ne yapmalı? Ortak payda ve uzlaşmaya daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günümüzde sivil toplum kuruluşları etkinliklerini başka kuruluşlarla birlikte yapmak fikrini, ilk planda tuttukları kriterler arasında bulundurmalı. Özellikle birbirine yakın çalışma alan ve konularına sahip kuruluşlar, imece usulünü bir iş modeli seçeneği olarak ciddiye almalı ve uygulamalı.
Sosyal imece usulü, sivil toplumu oluşturan unsurların gerçek anlamda sivil güç olmalarına – hiç kuşkusuz – çok ciddi katkılar yapacaktır. Bu nedenle sivil toplum kuruluşları faaliyet türlerini belirlerken başka kurum ve kuruluşlarla birlikte yapabilecekleri etkinliklere önem verebilirler. Birlikte çalışma, yalnız kaynak ve zaman tasarrufu ve verimliliği sağlamakla kalmayacak; aynı zamanda işbirliği ve güven konusundaki zayıflığını giderme yolunda adım atılmasını sağlayacaktır. Yaşadığımız çağın ağ toplumu olmasının gereği budur.