Oyunla Öğrenmek
Gürcan Banger
Kişisel gelişimi konu alan yazılarımda zaman zaman empati kavramından söz ediyorum. Basit olarak söylenirse; empati, kendini bir başkasının yerine koymak demektir. Daha içerikli bir tanım istenirse; empatinin bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyması, olaylara onun açısıyla bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, onun gibi hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Bir beyazın kendini siyah yerine koyabilmesi, bir erkeğin bir kadın gibi hissedip düşünmeyi denemesi veya bir büyüğün bir çocuğu daha iyi anlayabilmek için kendini onun yerine koyması gibi çok sayıda örnek üretebiliriz.
Empati kuracak kişi, öncelikle kendisini karşısındakinin yerine koyabilmeli ve olaylara onun bakış açısından bakabilmelidir. İkincisi; empati için karşımızdaki kişinin duygu ve düşünceleri ile algı modelini doğru kavramış olmamız gerekir. Empatinin üçüncü kuralı ise zihnimizde oluşturduğumuz empatik yaklaşımın, karşımızdaki kişiye iletilmesi gereğidir. Bu iletişim sağlanmadığında empati süreci de tamamlanmış sayılmaz.
Empatik olmak, kolay kazanılan bir özellik değildir. Dengeli bir karakter yapısı olmayanlar için empati, karamsarlığa veya yaşama küsmeye bile neden olabilir. Ama empatiyi bir oyun haline getirip kendimize zaman ayırdığımızda bize kazandıracağı pek çok ruh zenginliği olduğundan da hiç kuşkum yok.
Dillendirmeye çalıştığım ‘Empati Oyunu’, bir tür iç hesaplaşmadır. Yaşamın aynasında kendini görmeye çalışmaktır. Aynı zamanda kişisel değişim için bir başlangıç adımıdır.
Aşağıda size bazı örnekler vereceğim. Siz kendiniz de bu örnekleri çoğaltabilir ve geliştirebilirsiniz. Oyunun ince noktası, bu süreçte olabildiğince tarafsız olabilmeyi başarmaktır.
Aynı evde kalmak için bir arkadaş aradığınızı düşünelim. Siz bir başkası olsanız kendinizle aynı evde yaşamayı ister miydiniz? Böyle bir ortak ev yaşamı için neden kendinizi seçeceğinizi yazarak anlatabilir misiniz?
Bir ekonomik ortaklık kurmayı düşündüğünüzü hayal edin. Bir başkası olsaydınız kendinizle bir ortak işe girişir miydiniz? Cevabınız ‘evet’ ya da ‘hayır’ olabilir; her durumda nedenlerinizi bir kâğıda yazabilir misiniz? Kendinizi ortak olarak seçmede veya seçmemede olumlu veya olumsuz gerekçeleriniz nelerdir?
Herkes iyi ve candan bir arkadaşa sahip olmak ister. Eğer siz bir başkası olsaydınız, kendinizle içten ve uzun soluklu arkadaş olabilir miydiniz? Bu soruya cevabınızın nedenlerini bir kâğıt üzerine yazabilir misiniz?
Kim kendisini yürekten seven, ruh ve düşünce güzelliği ve güven ile bağlı bir sevgilisi olsun istemez? Kim bir aşk ilişkisinin o görkemli lezzetini tüm hücrelerinde hissetmek istemez? Peki; siz karşı cinsten birisi olsanız, kendinizi sevgili olarak seçer miydiniz? Bir başkası olsanız, kendinizi sevgi dünyasının kapılarına sonuna kadar açar mıydınız? Neden bir sevgili olarak kendinizi seçip seçmeyeceğinizin gerekçelerini bir kâğıda yazıp sıralayabilir misiniz?
Yukarıda sözünü ettiğim örnek oyunlarda kâğıda listelediğiniz neden veya gerekçelerin doğruluğu, tarafsızlığı ve inanılırlığı konusunda emin misiniz? Bunları yazarken kendinizi kandırmadığınız konusunda başta kendiniz ikna oldunuz mu? Eğer bu son iki soruya ‘evet’ cevabı veriyorsanız, yukarıda listelediğiniz olumsuz nedenleri nasıl ortadan kaldırabileceğinizi düşünmelisiniz. Kendinizi nasıl geliştirmelisiniz? Yine; olumlu yönlerinizin zayıf özelliklerinizin giderilmesinde nasıl yararlı olabileceği konusunda fikirler üretmelisiniz. Bu arada kişisel gelişiminiz amacıyla yapacaklarınız için bir öncelik listesi yapmanız gerektiğini de unutmamalısınız.
Herkes, kendi ruhunun doktoru olabilir. Ama önce doğru teşhisi yapmak gerekir.