İlişkinin Sorunları
Gürcan Banger
Bir duygusal ilişkideki en ciddi zafiyet, tarafların karşısındaki insandan başka ‘birine’ duygusal olarak bağlanmalarıdır. Kimdir bu başka birisi? Çoğu zaman bir hayaldir. Kişiler, karşılarındaki insana bağlandıklarını düşündükleri halde gerçek böyle değildir. Karşıdaki sevgili sadece bir hayalin, bir başka deyişle zihinde oluşturulmuş bir hayalî sevgilinin yerini tutmaktadır. Bu durumda bağlanan kişi, karşısında duran gerçeği görmekte zorlanır. İlişki sorunlar yaşamaya başlayıncaya kadar karşısında duran kişinin, hayalindeki malum kişi olduğunu zannetmeye devam eder.
Bazı kişilerde bağlanma duygusu çok güçlüdür. Böyle bir durumda duygusal ilişkinin diğer ucunda kimin bulunduğu pek önemli olmaz. İhtiyaç duyulan tek konu, her kim olursa olsun, birisine bağlanma ihtiyacıdır. Bağlanma duygusu ile yanan kişi, gerçek bir sevgili ile iletişim kurmaz. Onun iletişimi kendisi iledir. Bu ilişki, tek kişilik bir aşktır. Bu da ona yeter. Ta ki; bir gün can acıtan gerçeklerin farkına varıncaya kadar…
Bir başka türde ise; bağlanmak isteyen kişi, karşısındakinin ona uygun olmadığının farkındadır. Bir anlamda gerçekleri görme yetisine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu yetiye rağmen onu yakacak olan iki ihtimalden birisi gerçekleşmektedir. Ya gerçekleri görmek, onu uzaklaşmaktan alıkoymamakta ya da karşısındaki insanı değiştirebileceğini düşünmektedir. Bu tür ilişkiler de, gerçeklerden kaçma veya onu değiştirme üzerine kurulmuş varsayımın yanlışlığı ortaya çıkıncaya kadar sürer. Bir arkadaşım sorunlu olduğu kadar süreksizliği de bence apaçık belli böyle bir duygusal ilişkisini devam ettirme mantığını açıklarken, “Denemeden ‘keşke’ diyeceğime, ‘ah aptal kafam’ demeyi tercih ediyorum” demişti. Ben de kırılmasın diye “Evet, sen ah aptal kafam” demeyi tercih etmelisin, diyemedim.
Yukarıda dile getirdiğim türden ilişkilerin olağan sonuçlarından birisi, genelde karşılıklı olarak mantıksız beklentilerin oluşmasıdır. Yanlış algılanmış bir ilişkide kişiler arası beklentilerin de aynı derecede yanlış olması iyi bilinen bir durumdur. Eğer ilişki yanlış ise buna son vermeyi, eğer sağlam ama sorunları olan bir ilişki ise beklentileri gözden geçirmeyi düşünmek gerekir. Bu konuda (eğer mümkünse) karşılıklı konuşabilmek, en etkin kolaylaştırma yollarından birisidir.
İnsan, daima hata yapar. Hatalar, insanın doğasının bir parçasıdır. Şarkının dediği gibi “hatasız kul olmaz.” Bir ilişkide de ‘kabul edilebilir’ hatalar bulunabileceğini baştan kabul etmek gerekir. Hatalarını sahiplenmeyi ve düzeltmek için çaba harcamayı benimseyen bir ilişki, uzun soluklu olmaya iyi bir adaydır.
Yine hatalar bağlamında olmak üzere; hatanın üzerine sert tepki vererek gitmemek gerekir. Önemli olan; önce hatayı fark etmek, sonra kabul etmek ve sonrasında düzeltmek için çaba göstermektir. Sert tepkiler ve aşırı olumsuz anlam yüklemeler, hataları onarılmaz noktalara getirebilir. Geçmişin romantik Türk sinemalarını hatırlayın. Kız ile has oğlan arasına ayrılığın girmesi temasında genellikle; erkeğin, gerçekte basit olan bir soruna sert tepki göstermesi ya da olumsuz anlamlandırması kullanılır.
Sadece duygusal bir ilişkide değil; ilişkinin her türünde en önemli dayanak noktalarından birisi, güvendir. Karşılıklı güven üzerine kurulmamış bir ilişkinin uzun soluklu olacağını ummak, bir başka hayal olur. Tabii ki; bu sözlerimle boş bir güven duygusundan söz etmiyorum. Güven duygusunun da yaşam içinde doğrulanması gerekir.
Bir duygusal ilişkide karşımızdaki insanı değiştirmeyi düşünmenin iyi bir fikir olmadığını söylemiştim. Ama bu türden bir ilişkide kendimizi olumlu yönde değiştirmeyi düşünmeliyiz. Duygusallığı gerçek anlamda yaşamak isteyen bir kişi, bunun karşılığında şefkat ve nezaket gibi özelliklerini geliştirmeyi istemelidir.
Bir duygusal ilişkide önemli olan pek çok faktör var. Sizin de benim saydıklarıma ekleyecekleriniz vardır. Ama bana sorarsanız, bunlar arasında en önemli olanı farkındalıktır. Kişi; kendinin, karşısındaki insanın ve bir bütün olarak ilişkinin farkında olmadan kesinlikle mutluluk adayı olamaz.