İşin Yolunda Gitmediğini Nasıl Anlarsınız?
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
İş sözcüğünün çok sayıda anlamı var. Benim ele almak istediğim anlamı ise “Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma veya meslek” şeklinde tanımlanmış olanı… Bir sınaî veya ticari işletme örneğin… Böyle bir işyerinin (işletmenin) sahibi veya üst düzey yöneticisinin “İşin yolunda gitmediğini nasıl anlarım?” sorusu için nasıl bir cevap verebiliriz?
Bu zor görünümlü sorunun kolay cevaplarından birisi “Ölçmüyorsanız yönetemezsiniz” sözünde saklı… Bizim firmalarımızın yaygın sorunlarından birisi, kuruluşun durumunun izlenmemesidir. Bazı büyükçe firmalarda izleme için gerekli takip ve raporlama yapılsa da; bu belgeleri çözümlemek ve buna uygun önlemleri almak firma faaliyetleri arasında nadiren bulunur. Örneğin muhasebe kayıtları firmalarımızda sadece devlet istediği için tutulur. Bu bilgilerin bir anlamda firmanın durumunu yansıtan ultrasonogramlar, EKG’ler ya da MR’lar olduğu farkındalığı asla yoktur. Özetle; firmanın borç – alacak, stok, finansman, sipariş, ciro ve kârlılık gibi göstergelerini izlemiyorsanız ya da değerlendirmiyorsanız ortada ciddi bir risk var demektir. Böyle bir durum karanlıkta fenersiz ve rehbersiz yol aldığınız anlamına gelir ki, böyle bir firma için riskler yakındır ve krizler beklenen durumlardır.
Şimdi biraz daha teknik detaylara girelim. Bir işletmenin iki yönü var: Üretim ve satış. 20’nci yüzyılın son çeyreğine kadar işletme için en önemli sorun alanı üretim idi. Genelde işletmelerde iyileştirme ve geliştirme çalışmaları üretim alanında yapılmaya çalışılırdı. Çünkü ürünlere olan kitlesel talep, üretim teknolojilerinin kısıtlılığı ve sınırları nedeniyle karşılanmakta zorluk çekiliyordu. Üretim teknolojilerinde sağlanan büyük atılımlar yanında bilişim ve iletişimdeki ciddi gelişmeler bu görüntüyü tersine çevirdi. Üretim bir sorun olmaktan çıkarken üretilmiş olanı satmak daha ciddi sorun olarak işletmelerin karşısında yer aldı.
Günümüzde mevcut duruma baktığımızda; herhangi bir kalitedeki bir ürünü dünyanın herhangi bir yerinden eşdeğer fiyatlarla sağlamak mümkün… Ortalıkta bir ürün bolluğu var; buna karşılık sanki müşteriler azalmış gibi duruyor. Ekonomi diliyle söylersek, ürün arzı ürüne olan talebi fazlasıyla aşmış durumda. Diğer yandan İnternet ve benzeri ortamlar ürünün bulunurluk, fiyat, kalite ve özellik bilgilerine ulaşımı da kolaylaştırmış olduğundan tüketiciler kolaylıkla kıyaslama yapabiliyorlar. Böylece ürün arz etmenin bir işletme için yeterli olmadığı onu satabilmenin (pazarlayabilmenin) çok daha önemli hale geldiği ortaya çıkıyor.
Bu çerçevede işin yolunda gidip gitmediğini anlamak isteyen bir iş sahibinin veya yöneticinin öncelikle ilgili sektörde arzın ve talebin hangisinin önde olduğunu bilmesi gerekir. Eğer ürün arzı, talebi geçmişse ve söz konusu işletme satış ve pazarlama konusunda yeterli yetkinlikte ve başarı düzeyinde değilse, “işin yolunda gitmediğini” söyleyebiliriz.
Bir başka teknik belirti, satışlarla kârlılığın ilişkilendirilmesi sonucunda ortaya çıkar. Örneğin son birkaç yılın satış ve kârlılık değerlerine bakıldığında satışlar değişmediği (veya azaldığı) halde kârlılığın da azaldığı gözleniyorsa, bu durum da bir ciddi sorunu işaret ediyor olabilir.
İşin yolunda gidip gitmediğini kavramanın kolay yollarından birisi, iş sahibinin veya yöneticinin şu soruyu kendi kendine sormasıdır: “Neden benim ürünümü alsınlar?” Kendinizi bir müşteri olarak kabul ettiğinizde kendi ürününüzü para verip almak için en az bir (muhtemelen birkaç) neden bulamıyorsanız, sizin dışınızdaki tüketicilerin de ürününüzü tercih edecek neden bulamamaları son derece olağandır. Buradaki sır, ürününüze katma değer sağlayıcı farklılıklar katabilmektir. Hiç kuşkusuz; katma değerli farklılık yaratmak söyleniverdiği kadar kolay değil (detaylı çalışmak lazım) ama sihirli kelimenin inovasyon (yenilikçilik) olduğunu belirtebilirim.
Yukarıda belirttiğim gibi dün işin odak noktası, işletmenin içinde yani üretimde idi. Günümüzde ise iş odağı işletmenin dışına kaydı. İşletmenin dışında ise ilk planda müşteriler, tedarikçiler ve rakipler var. İşin başarısı, işin geleceğinin kurgulanmasında bunlardan hangilerinin ön planda tutulduğu ile yakından ilgili. Eğer bir firma kendini ağırlıklı olarak rakiplerine göre konumluyor ise bu tercih de işin yolunda gitmiyor olabileceğine dair önemli bir veridir. Müşteriyi ve tedarikçiyi göz ardı ederek rakibe göre konumlanan bir firmanın başarı şansı yüksek değildir.
Artık iş yapmanın zor olduğu bir dünyayı yaşıyoruz. Muhtemelen böyle olmaya da devam edecek.