Bir Kutlama Sonrasında Kadın ve Erkek
Gürcan Banger
Sevgililer Günü geride kaldı. Sevdiği olmayanlar yalnızlığı ya da bağlanacak gönül meselesini, sevdalılar ise gönül sarhoşluğunu bir başka vesileye kadar ertelediler. Ticaret dünyası da sevgililere yeni satışlar için yeni fırsatları gözlemeye başladı. Bu durgun sularda geriye dönüp Sevgililer Günü gibi bir kutlamanın arka planına, yani kadına ve erkeğe olabildiğince objektif olmaya çalışarak bakmayı deneyebiliriz.
Ekonomi
Kadınların ekonomik sektörlerde girişimci, kendi işinin sahibi veya işgören (başkasının işinde çalışan) olarak aktif olarak iş dünyasının içinde bulunmaları önemli… Bu dikkate almanın altında kadınları sosyal değişimin temel güçleri arasında görmemden kaynaklanıyor. Çünkü kadınların erkek egemen bozuk düzeni değiştirmek için çok fazla nedenleri var.
Ama bir yandan da; ekonomik etkinliklerde bulunurken bir erkek kimliğine bürünmelerini garip karşılıyorum. Bugün adeta kadının başarısı olarak algılanıyor. Bir kadının iş dışında sosyal ve duygusal alanlarda da özgün başarılara imza atabileceği unutuluyor. Bu zafiyette kadınlar hatanın büyük ortağı olmaya devam ediyorlar.
Arkadaş ve eş
Başka ilginç noktalar da var. Bir kadın için evlilik ve bir eş, en ciddi yaşamsal başarı göstergeleri arasındadır. En azından kadınlar, erkekleri ve evliliğin kendileri için ne anlama geldiğini fark edinceye kadar böyledir.
Çoğu kadın için bir erkek arkadaş ve bir eş olmadan sürdürülecek bir yaşam, hayal edilmesi dahi yasaklanmış olan bir durumdur. Hafta sonları bile böyle değil midir? Sosyal yaşam endeksi yüksek illere veya gelişkin üniversiteleri var olan kentlere bakarak yanılmayın. Öyle yerleşimler var ki; bekâr bir genç kız için kız arkadaşı ile sinemaya gitmek veya bir kafede oturup sohbet etmek zor bir seçenektir. İlla ki, evlilik ihtimali bulunan bir erkek arkadaş ile geçirilecektir hafta sonu.
Değerli olmak
Erkek kültürünün egemen olduğu toplumda; kadınlar kendilerini değerli ve önemli hissetmek için neden daima bir erkeğin bu değeri ve anlamı biteviye tekrar etmesini ve onaylamasını beklemeye şartlandırılırlar. Hiç kuşkusuz; bir kadının kendini değerli bulmasının yolu, herhalde bunu bir erkeğe onaylatmak olmamalıdır.
Bir kadının kendi benliğine değer vermeyi ve saygı duymayı öğrenmesi, piyasada sıklıkla bulunabilen bir kişisel gelişim kitabından öğrenilebilecek kolaylıkta değildir. Bunun için bir kitap okumaktan daha fazla emek harcamak gerekir. Eğer bir kadın, erkeklerin koyduğu kriterler dışında bir erkeğin onayına ihtiyaç duymadan kendini değerli ve anlamlı buluyorsa, bu durumda kendini geliştirmede önemli adımlar atmış demektir.
Aşk meselesi
Ne yazık ki; (erkekler için de benzer olmakla birlikte) kadınların yanıldıkları noktalardan birisi de ortalama kadın ile erkek duygu ve davranış modellerinin birbirlerinden farklı olduğunu unutmaları… Bir kadın, kendi etki-tepki modelinin bir yansısını erkekte görmek isteyebiliyor. Hâlbuki bir erkek, iyi parlatılmış bir ayna değildir. Genellikle kadının gönderdiği iletilerin büyük kısmını kendi iç dünyasında yutar ve pek az iletiye doğrudan cevap verir. Kadın cevapsızlık ve tepkisizlik modeline karşı istediği cevapları alabilmek için duygu taarruzunu artırır; bu da kadının kendini erkeğe göre tanımlama sürecindeki köleleşmesini hızlandırır.
Tamamlayıcılık anlamında kadın ve erkek, siyah ile beyaz gibidir. Bir cinsi diğerinden ayırarak anlamak, algılamak mümkün değildir. Ama bir kadının öz değeri, kendi başına anlamı bir erkeğin onaylamasına ihtiyaç duyulmayacak bir niteliktir. Kadın, önce kadın olduğu için değerli olduğunu bilmelidir.
Çocuk ve anne
Cinsiyet ayırmadan bir insanı iyi tanımanın yolu onun çocukluğu hakkında yeterli bilgi sahibi olmaktan geçer. Korku başta olmak üzere insanı sürükleyen kalıcı temel duyguların büyük çoğunluğu çocukluk yıllarında oluşuyor sanırım. Hatta öyle ki çocuklukta edinilen pek çok yapısal özelliği sonraki yıllarda değiştirmek mümkün olmuyor.
Bir erkeğin ruhunun oluşmasının da en ciddi mimarlarının başında o kişinin annesi gelir. Onu besleyen, fiziksel ve ruhsal gelişiminin en ufak ayrıntılarına varıncaya kadar onunla ilgilenen ve onun bir erkek olarak yetişmesindeki en önemli etken annesidir. Bizim toplumumuzda (tüm sosyal değişime rağmen) baba, genelde para kazanan ve mekân olarak evin dışında olduğu bilinen kişidir. Genelde ev dışında olduğu için baba, çocuk için anneye oranla daha zor tanınabilen bir figürdür. Bildiğiniz gibi küçük çocuklar, bu durumun bir kanıtı olarak konuşmaya anne diyerek başlarlar.
Yine ilginç bir tespit olarak, kadınların erkekler hakkında en çok şikâyet ettikleri bazı özelliklerinin edinilmesinde annelerinin çok ciddi katkıları var. Yaşadığımız dönemde balarlar da çocukları ile eskiye oranla daha fazla ilgilenmeye başladılar; ama bu olgu bile çocukluk sürecinde erkekler üzerindeki anne veya bayan öğretmen olarak kadın etkisinin sonuçlarını değiştiremedi.
Anne ve çocuk
Müzik, notalardan oluşan bir demet değildir. Müzik, peş peşe gelen notaların yarattığı farklılık ve bazen de aynılık ilişkisidir. Bir başka deyişle müzik, notanın notayla ve sessizlikle iletişimidir. Bir erkek çocuğun karakterinin oluşumunda annesinin etkileri de çocuğun annesi ile ilişkisine, özetle iletişim mesafesine bağlıdır.
Bir erkek olarak annesinin etkilerinden kurtulamayan kişi, cinsel kimliğini geliştirmekte ciddi sorunlarla karşılaşabilir. Anne ile olan mesafe ilerleyen zamanda doğru ayarlanamazsa sonuç, kendini bir ana kuzusu olarak gösterir. Bir anne kuzu ise bu karakterini yaşamının tüm aşamalarında kadınlarla ilişkilerinde ortaya koyar. Annelerine benzeyen kadınlarla birlikte olmayı, evlenmeyi tercih eden erkeklerin davranışlarında bu özellik genelde egemendir. Hastalandığında eşinden bebek gibi bakılmayı bekleyen, ilk zor durumda annesini arayan, “Ağlarsa anam ağlar” diyen erkek ruh yapısının altındaki gerçek budur.
Anneye benzeyen kadın
Bir erkeğin karşı cinsle olan ilişkilerini anlamak isterseniz, sanırım buna iyi başlangıç yapmanın yollarından birisi onun annesini tanımaktır. Bir kadın ile ilişkisinde tutarlı davranamayan veya ilişkisinde süreklilik sağlayamayan erkeğin kafasında annesi bir mihenk taşı olarak daima durur. Erkekler için kadınları tanımanın yollarından birisi kendi annesi ile karşılaştırmaya çalışmaktır. Annesine benzeyen kadınlar genelde güven verirken, benzemeyenler hakkında değer yargılarını kolayca geliştiremezler.
Bu satırları bir ruh sağlığı uzmanı yaklaşımıyla yazmıyorum. Yaşamda dikkatimi çeken bazı gözlemlerimi aktarmaya çalışıyorum. Kadınların yaşamlarında babalarının rolü ne denli büyükse, erkeklerin yaşamsal seçimlerinde de annelerinin varlığı, öğrettikleri ve onunla olan ilişkileri o denli etkili oluyor.