Çalışma - İş Ahlakı, Artan Bilgi İhtiyacı

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır

İş dünyasıÇalışma - İş Ahlakı, Artan Bilgi İhtiyacı

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle

Yaşadığımız kentin iş dünyası çerçevesinde yapılan çalışmalarda karşılaşılan sorunlardan bazıları yoğunluk gösteriyor. Bunlar arasında sıklıkla şikâyete konu olanlardan birisi çalışma ve iş ahlakı… Bazı konuları üzerinde fazla düşünmeden ön kabullerimizle ilerliyoruz. Farklı alanlarda farklı standartlar uyguladığımızın farkında bile olmuyoruz. Sanırım, ahlak konusu da yaşamın değişik alanlarında farklı uyguladığımız olgulardan bir tanesi.

Geleneksel yaşam değerlerimiz açısından bireye baktığımızda; örneğin kanun karşısında yoksul veya zengini birbirinden ayırt etmeyiz. Sosyal ilişkilerimizde cinsiyetin de ayırım noktası olmaması gerektiğini ifade ederiz. Örneğin insanların etnik, kültürel kimliklerinin sosyal yaşamımızda eşitlik ve hakkaniyet ölçüsüne göre yer almasını savunuruz. Ama konu, işle ilgili alanlara gelince durum aynı mıdır? Ayırım göz etmeyen bakış açımızı, iş alanlarında da aynı biçimde uyguluyor muyuz? Muhtemelen hayır.

Kültürel ve sosyal ilişkilerimizde hakkaniyet ölçülerine dikkat ederken; konu, iş yapmaya, para kazanmaya gelince, birden kuralların kurtlar sofrası kuralları olduğu fikrine döneriz. Diyelim ki; büyük bir kuruluşta yönetici olarak çalışıyoruz. Eğer bir başka şirkette çalışan bir tanış ve yakınımız işten çıkarılırsa, onun yöneticisinin haksız bir davranış içinde olduğunu düşünür, yakınımızı korumayı, en azından haksızlığa uğradığını düşünmeyi deneriz. Ama kendi alt kadromuzda çalışan bir personel hakkında olumsuz sicil vermekte ya da işten çıkarmakta aynı hakkaniyet ölçüsünü göstermez, muhtelen tereddütsüz zorbaca davranırız.

Özetle; dinin, sosyal ahlak kurallarının geçerli kıldığı anlayış, iş konularında çoğu zaman geçerli olmaz. Adaletsiz davranmak, adeta işin kaçınılmaz ilkelerinden birisi olarak benimsenir. Kişisel ahlak anlayışımızla iş ahlakı yaklaşımımızın birbiri ile paralel olması gereğini ya gözden kaçırır ya da aklımıza getirmek istemeyiz.

Bugün kabul gören iş ahlakı anlayışı, kuralları işine geldiği gibi anlayıp çıkar ve beklentilerine uygun olarak yorumlamaktır. Bu davranış modelinin arkasına da dayanak olarak örneğin ticari akıl gerekçesi konur. Adeta sosyal ilişkilerimizde duygusal, iş ilişkilerimizde akıllı olmamız gereği önerilir.

Dinsel açıdan bakalım. İş alanları dışında dinsel olarak makbul bir birey olmak için özel bir özen gösterilir; dinin gerekleri eksiksiz yerine getirilmeye çalışılır. Ama konu örneğin ticarete gelince; adeta dinî kurallar gevşer ve farklı ticaret kuralları işlemeye başlar. Din adına yapılan iyilik, iş alanında uygulanan iyilik ile bazı zamanlarda paralellik göstermez.

Bu anlattıklarımın, sadece hatırlatıcı örnekler olarak kabul edilmesini dilerim. İş alanında görev almış tüm bireylerin bu olumsuzlukları yansıttığını iddia edemem. Ama günlük yaşam ile iş ortamı arasında ahlak kabul ve uygulamaları açısından farklar olduğu da açıkça ortadadır.

İş yaptığımız insanlarla olan ilişkilerimizde ister alıcı ister satıcı olalım, hiç kuşkusuz birbirimizin müşterisiyiz. Mal, hizmet, fikir alıyor veya veriyoruz. Bu ilişkilerde iş ahlakı kuralı, bilerek ve isteyerek zarar vermemek olmalıdır. Bazı iş alanlarında bir satıcı olarak müşterinize iyilik sözü veremeyebilirsiniz. Örneğin bir sanığı yasalar önünde koruyan bir avukat veya bir hastayı tedavi etmeye çalışan bir tıp insanı iseniz, yapacağınız çalışma sonunda kesinkes iyilik oluşmayabilir. Ama müşteriniz, sizin ona isteyerek ve bilerek zarar vermeyeceğinizin güvencesini almış olmalıdır.

Toptan alıyor perakende satıyorsanız ve sattığınız bir mal ayıplı çıktı ise, müşterinizin hukukunu sanki müşteri siz imişsiniz gibi koruyabilmelisiniz. Böyle yaptığınızda yaşamınızda uyguladığınız ahlak anlayışı iş ahlakınızla çakışacaktır. Ahlak dediğimiz her ne ise, o da bu çakışmayıve yaşamsal bütünlüğü gerektirir.

Bilgi ihtiyacı

Günümüzde eğitim, süreklilik gösteren bir unsuru oldu yaşamın. Sınaî ve ticari işler, işgücünün her an daha nitelikli hale gelmesini zorunlu kılıyor. Bu nedenle insanların eğitimini, okul sonrasında da sürdürmesi bir zorunluluk haline dönüştü. Okul sonrası eğitim, bir olmazsa olmaz durumuna geldi.

Küreselleşmenin etkisiyle, örneğin şirketler ve kurumlar sınırlar ötesinde büyüdüler. Çoğu çok uluslu olan şirketlerin birden fazla ve değişik uzaklıklarda şubeleri, bölümleri var. Bu nedenle farklı bölgelerdeki şirket personelinin benzer eğitimleri alması gibi yeni bir sorun oluştu. Bu nedenle bilişim ve iletişim araçlarından eğitim amaçlı olarak daha fazla yararlanılması gerekiyor.

20’nci yüzyılın ilk yarısına kadar öğrenciliğin bir yaşı vardı. Yaklaşık olarak 20-23 yaş dolayında insanlar eğitim - öğretim ihtiyaçlarını karşılamış ve kendilerince yaşama hazırlanmış oluyorlardı. Bugünün dünyasına baktığımızda; eğitim ihtiyacının insanlar 40’lı yaşlara gelseler bile sürdüğünü görüyoruz. Neredeyse yaşamın tamamı bir eğitim süreci haline dönüştü.

Sadece bilgi ihtiyacı değişmiyor; bu ihtiyacın karşılanmasında da farklılıklar oluştu. Eskiye oranla hayli farklı eğitim - öğretim teknikleri kullanılıyor. Bu dönemde çalışma koşulları giderek esnekleşiyor. Esnek üretim sistemlerine geçiş bu değişimin ifadelerinden bir tanesi. Özellikle fikir işçilerinin çalışma koşullarındaki esneklik dikkati çekiyor. Bu değişim nedeniyle fikir işçilerinin bilgi ihtiyaçlarının karşılanmasının da esnek modellerle yapılması isteniyor. Uzaktan öğretim, Internet ortamında öğretim gibi yeni dallar, bu nedenle daha fazla ilgi görüyor.

Eğer bilgiye ulaşamıyorsanız, onu yok sayabilirsiniz. Bu dönemde bilgiye erişim yollarında da işleri kolaylaştıran bir değişim gözleniyor. Çünkü okuyucular, araştırmacılar, fikir işçileri, ihtiyaç duydukları bilgiye daha hızlı, daha kolay erişmeyi talep ediyorlar. Çünkü insan kaynaklarının, zamanın ve finansın verimli kullanılması bugünün önemli yönelimlerinin başında geliyor.

Günümüzde gerek iş dünyasında gerekse sosyal yaşamda okullarda alınan bilgi yeterli olmuyor. Okul dışı yaşamın tamamında eğitimi vazgeçilmez bir unsur haline getirmek lazım. Özellikle çalışanların kendilerini iş ve meslek açısından geliştirmelerine imkân verecek yeni açılım ve mekanizmalara gerek var.

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Bilgi, İş dünyası, İş kültürü kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>