Seçime Günler Kala

Print Friendly

Siyasal seçimSeçime Günler Kala

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle

Toplumu dikkatle inceleyin; iki önemli noktayı gözleyeceksiniz: Birincisi; vatandaşın çevresinde olup biteni denetleme konusundaki ataletidir. Onu yönlendiren ve yöneten unsurları denetlemekte ya isteksizdir ya da korkak. Bilir ki; yöneten denetlenmekten hoşlanmaz. Denetlemeyi denediğinde büyük bir ihtimalle vatandaşın başı ağrır. Bugüne kadar giriştiği denetleme faaliyetlerinin pek çoğundan sonuç alamamıştır; bu nedenle sosyal olarak yorgundur. Arkasında bir yasa bulunmasına rağmen bilgi edinme hakkının ne denli işleyebildiği, vatandaşın ilgisizlik, isteksizlik ve kayıtsızlık davranışının haklılığını doğrulayan örneklerin başında gelir.

Vatandaşa değer vermeme, adeta genlerimize kodlanmıştır. Vatandaşa karşı işlenen suçlar konusunda yasa çıkarsanız veya ağır cezalar koysanız, sonuç değişmez. Bu sorun, ağır yürüyen bir değişime mahkûm olmaya devam eder. Zaten vatandaşın hak ve özgürlükleri konusunda devletin kendisi de ‘-mış’ gibi yaptığını iyi bilir. Sözün kısası; vatandaşa hak ve özgürlük vermek, bir ‘dostlar alışverişte görsün’ konusudur.

Ne zaman, nasıl olmuş; hatırlamıyorum. Ama bu ülkenin meclislerinde “Komünist partisi gerekirse onu da biz kurarız” diyen veya Anadolu köylüsünü ‘talim - terbiye etmek’ için yurtdışından göçmen getirip Anadolu’da iskân etmeyi düşünen kafaları duymuş veya okumuştuk. Özetle; merkez devlet, kendini vatandaşın yerine koymayı sever; vatandaşın kendi başına düşünüp özgür faaliyette bulunmasına fırsat bırakmaz. Düşünülecekse devlet düşünür; vatandaşa sadece dinlemek ve uymak düşer.

Ama bu durum, kendini vatandaş yerine koyanın sadece devlet olduğunu göstermez. Belki de devlet geleneğimiz nedeniyle bu özellik de bir sosyal alışkanlık haline gelmiştir. Dolayısıyla yukarıda sözünü ettiğim problemlerin ikincisi olarak; hem birey bazında hem de kuruluş temelinde kendimizi toplum yerine koymayı severiz. Örneğin bir sivil toplum kuruluşunun (STK’nın) üye sayısı 50’yi geçmez; onun da ancak onda biri etkin olarak çalışır. Yapılan faaliyetlere katılan vatandaş sayısı iki elin parmaklarından fazla değildir ama STK -sormadan, araştırmadan, emek vermeden- kendini toplumun tamamının temsilcisi sayar. Böylece kendinde halk adına hareket etme yetkisini bulur. Sanki bir dernek kurmak, tüm toplumun temsilcisi olmaya yetecektir!

Bu iki problem, bir tür yumurta-tavuk hikâyesidir. Her biri, diğerini yeniden üretir. Örneğin vatandaş, sistemi denetleyecek süreçlere katılmaz; bu nedenle sistem, vatandaşı dışarıda bırakarak kendi kuralları ile işler. Bir süre sonra sistem, kendini vatandaşın (yani halkın) yerine koymaya başlar. Bu kez de vatandaş, “Ey sistem, sen neden kendini benim yerime koyuyorsun?” demez. Bu hikâye de böyle sürer gider.

Kendini vatandaşın yerine koyan dar kadrocu anlayış, bizim gibi ülkelerde genelde devletin resmî ideolojisidir. Devletin baskın kimliği sayesinde özgürlük ve katılım karşıtı dar kadrocu anlayışlar, toplumun diğer kurumlarını da işgal etmiştir. Bugün pek çok sivil toplum örgütünde; vatandaşların katılımını zorlaştıran, engelleyen veya bu objektif ihtiyaca kayıtsız kalan anlayışın arkasında, daima devletin her şeyi çok ve yalnız kendisi bilen ideolojisinden yansıyan dar kadrocu anlayış vardır. Bu nedenle çoğu zaman sivil toplum çalışması, başkanlık veya yönetim kurulu üyeliği savaşının ötesinde bir şey değildir.

Seçime az kaldı

Sadece genel ya da yerel seçimlerde değil; pek çok vesile ile çoktan seçmeler yapıyoruz. Ama seçim yaparken kullandığımız kriterleri yeterince gözden geçirip üzerinde düşünüyor muyuz? Herhangi bir adaya oy verirken yaptığımız akıl yürütmelerin yeterince sağlam olduğuna inanıyor muyuz?

Bazılarımız oy kullanmaya bile gitmiyor. Gidenlerden bir kısmı, kendince uygun bir aday olmadığı için geçersiz oy kullanmayı tercih ediyor. Çünkü bazı yurttaşlar, seçilenin onun veya ailesinin yaşamını iyileştirecek değişikliklere vesile olacağı inancında değiller. Ülkedeki işsizlik sorununa veya geçim koşullarına bakıldığında, böyle düşünen vatandaşlara hak vermemek elde değil. Hele ki; geçmişte iktidarda olup da, geçmişte vatandaşın sorunlarını çözememiş olanların tekrar talip olmaları karşısında seçmenin kayıtsızlık ifade eden bu davranışına ne diyebiliriz ki?

Yukarıda dile getirdiğim tarzda bir yaklaşım dile getirildiğinde, çok iyi tanıdığımız bir itiraz geliyor. “Ama” deniyor “o zaman ötekiler iktidara gelirler.” İşte, bu mantıkla oy verenlerimizin büyük bir bölümü, “Ötekiler gelmesin” diye kötünün iyisi bir seçimde bulunmaya çalışıyorlar. Bizim ihtiyaç ve beklentilerimize uygun davranacak bir seçimde bulunacağımız yerde, ehven-i şer bir seçim yapmaya çalışıyoruz. Bunun da akıllıca bir davranış olduğunu iddia ediyoruz.

Günlük basında partiler ve muhtemel adaylar arası çekişmelere bir göz atalım. Tartışmalar daha çok karşı tarafın başarısızlık ve beceriksizlikleri üzerine kuruluyor. Eleştiri ve karalama esaslı bir siyaset dünyası içinde yaşıyoruz. Vatandaşlar olarak bizden oy isteyenlerin konuşma ve yazılarına dikkat ediniz. Ne yapacaklarından daha çok, başkalarının yapmadıklarından şikâyet ediyorlar. Şikâyet ettikleri için de bizlerin onlara oy vermesini bekliyorlar. Sanki en çok şikâyet eden, en çok oy almayı hak edecek gibi…

Bizden oy isteyenleri, alıcı bir gözle inceleyin. Onlara oy vermemiz için haklı bir neden bulabilecek misiniz? Geçmişte veya bugün için seçilmiş olanları bir elekten geçirin. Sizin için, aileniz için, şehrimiz, toplumumuz ve ülkemiz için hangi hayırlı hizmetleri yapmışlar? Ondan önceki dönemle bu dönem arasında ilgilendiğiniz bakış açısından hangi iyileşmeler sağlanmış? Gerçekleştirdiklerini söyledikleri değişiklikler, sizin ihtiyaç ve beklentilerinizle uyuşmakta mıdır? Siyasetin aslî görevi vatandaşa hizmet olduğuna göre, aldığınız hizmetlerin sayı ve kalitesinde iyileşme olmuş mudur?

Çoğu zaman seçtiklerimizi, seçim kampanyaları dışında kesinlikle yakınımızda göremiyoruz. Seçilenlerin tümü, siyasî işlere ayırdıkları zamanlarının tamamını mahallemizde, semtimizde veya şehrimizde geçirmek zorunda değiller. Seçtiğimiz siyasilerin bazılarının başka ülke, bölge veya şehirlerde görevleri olabilir. Parti genel merkezinde veya parlamentoda ciddi görev ve fonksiyonlar yüklenebilirler. Ama bu genel doğrunun, bizim seçtiklerimiz özelinde geçerliliğini sınayabildik mi? Ortalıkta görünmeyen seçtiklerimiz, başka noktalarda ülkeye, topluma veya siyasete doğru hizmetler yapmaktalar mı? Örneğin parti genel merkezinde çalışan bir siyasetçi, hangi teorik, örgütsel veya proje başarılarını gerçekleştirmiş? Parlamento yoğun çalıştığını iddia eden bir seçilmiş, acaba halk yararına olan hangi yasanın yapılmasına temel taşı görevini yerine getirmiş? Bu kriterleri göz önüne aldığımızda, gerçekten doğru bir seçim yaptığımıza inanıyor muyuz?

duyguguncesi hakkında

http://www.gurcanbanger.com http://www.duyguguncesi.net
Bu yazı Seçim, Seçim - Tercih, Siyaset kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Seçime Günler Kala için 1 cevap

  1. görkem der ki:

    Hocam peki neden demokrasi iyi bir yönetim sistemi? yada neden öyle olduğu bizlere ezberletildi kabul ettirildi?
    hatırlarsınız ilkokul klişesi:
    “-demokrasi halkın kendikendini yönettiği sistemdir . yani halk yönetimde olacak kişileri kendi seçer v.s”

    sistem; kurnazlık yapmak isteyen, azcık diğerlerine göre uyanık olan(pazarlamaya dayalı kişisel gelişim seminerlerinde bu tipe lider derler), kendi menfaati dogrultusunda 3-5 insanı yönlendirmek isteyen kişiliklere karşı okadar savunmasız ki.. bu yüzden bu sistemin kullanılması eğer her bir birey ,birey olmanın, insan olmanın farkında aydın ve eğitimli değil ise asla ve kat-a mümkün değil.

    öyleyse neden? bu cahil toplumu cahil cogunlugun sectiklerinin en iyi şekilde yönetmesi eğitmesi gözetmesi beklenir. yada bu cahil toplumun cehaletinin farkına varması beklenir. bu durumda kendini doguran bir durum dediğiniz gibi yönetim eğitim vermez eğitilmemiş adam aynı yönetimden farklısını secemez. yeni yönetim gene cehalet ister kolay idare için ….diye gider

    cevabı belli soruları sormamın sebebi kendime yandaş aramam değil ait oldugum yeri bulma çabamdan ötürü. belki burdada yukarda yazdıgınız gibi sivil toplum da örgütlenmek ve birşeyleri değiştirmek için 2-3 kişi cıkarda bende bu boşlugu 1 gün lük umut paketiyle doldururum ..

    bu döngüler birinin “break” komutu koyması lazım :) ) virüs yazmayıda azcık gösterseydiniz bize ne olurdu :) )

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>