Gürcan Banger
Her bireyin güçlü veya zayıf bazı özellikleri var. Kişinin içinde yaşadığı yakın çevre koşullarından elde ettiği olumlu ve olumsuz nitelikleri de buna eklemek gerekli. Ama girişimcilik için kişinin veya ortamın özellikleri yeterli değil. Önemli olan, çevrede oluşan fırsat ve tehditleri görebilmek… Sanırım bu nedenle girişimcilik, bir fırsatı değerlendirmek için mevcut kaynakların –yani paranın, zamanın veya işgücünün– bir araya getirilip yeni bir değer yaratması olarak tanımlanıyor. Girişimcilik özelliğini yaratıcılık ve yenilikçilik özelliği ile donatmış olanlar, tehditlerden bile değerlendirilebilecek fırsatlar olarak yararlanıyorlar.
Girişimcilik, belli oranda kişinin kendi taşıdığı bir özellik olarak ortaya çıkıyor. Ama yaşanan kültür ortamı ile çok yakından ilgisi var. Bir girişimcilik kültürünün oluştuğu toplumlarda bu özellik, yazılı veya sözel olarak kuşaklar arasında taşınıyor. Girişimciliği ile öne çıkmış bazı il ve ilçelerin arka planında bu mantık olsa gerek…
Girişimcilik ve yaşam kültürü
Girişimcilik özelliğini içeren bir yaşam kültürü oluşturulabilir mi? Doğrusu; bu soruya ‘evet’ cevabı vermek istiyorum. Eğer uygun özendirme ve yönlendirme koşulları hazırlanırsa, yeterli koşulları bulunan bir toplum içinde girişimcilik yeteneğinin geliştirilebileceği inancındayım. Bu amaca yönelik olarak öncelikle kişilerin hangi özelliklerinin geliştirilmesi ve nasıl bir kurumsal kültür ortamı oluşturulması gereği bilinmelidir.
Girişimcilerde bulunması gereken özellikleri; teknik beceriler, yönetim becerileri ve kişisel girişim becerileri olmak üzere üç ayrı grupta toplayabiliriz. Teknik becerilerin mutlaka iletişim konusunu içermesi gerekir. İletişim konusunda içe kapalı bir kişi veya kuruluşun başarılı olma ihtimali düşüktür. Teknik beceriler arasında örgütleme, liderlik ile izleme ve raporlama özelliklerini de saymak gerekir. Özetle; girişimcilik ikliminin oluşmasında kişilerin bu yönlerinin geliştirilmesine özen göstermek gerekir.
Yönetim becerileri
Yönetim becerileri, kurumsal geleneğimizde olmayan özelliklerin başında gelir. Planlama, bütçeleme, finans ile nakit yönetimi ve denetim, işlerimizde önem vermediğimiz yönetim konuları arasında yer alır. Bu nedenle işe başlarken yüksek başarı elde eden bir girişimcinin, sürdürülebilirliği sağlayamadığı sıklıkla görülen bir durumdur. Girişimciliğin bir kurum veya fonksiyon haline dönüşmesi için yukarıda saydığım yönetim işlerinin önemsenmesi ve uygulanması gerekir.
Bir girişimci atılımla başlayan ve değişik faktörler nedeniyle büyüyen işlerde, çoğu zaman yönetim anlayışının büyümeye paralel bir gelişme göstermediği görülür. Örneğine ekonomik işletme hızla büyürken, yönetim modeli eski halinde kalmaya devam eder. Pek çok firmanın hızla yok olmasının arkasındaki nedenlerden birisi budur. Özetle; firma büyürken, işletme ve yönetim anlayışı da buna uygun olarak gelişmelidir.
Girişimciliğin gerekli kıldığı becerilerin üçüncü grubu, kişisel olanlardır. Bence bunlar arasında iş disiplininin özel bir önemi vardır. Diğer yandan kazancın kaynağının risk olduğunu hatırlayarak, girişimci kişilerde risk alma özelliğinin gelişmiş olduğunu hatırlatabilirim. Bu bağlamda risk yönetimi, bir girişimcinin iyi bilmesi gereken konular arasında yer alır.
Günümüzde yenilikçi özelliğe sahip kişilerin, daha başarılı girişim örnekleri oluşturduğu iyi bilinmektedir. Sıklıkla söylendiği gibi sağlam bir vizyona (geleceğe bakışa) sahip olmanın da önemini iyi kavramak gerekir.
Strateji
Türü ne olursa olsun; ister bir ekonomik işletme, ister bir sivil toplum kuruluşu; pek çoğunda plansızlık ve bütçesizliğin bir karakter unsuru haline gelmiş olduğunu göreceksiniz. Muhtemelen kuruluş, varlık nedenini unutmuş ve nereye varmak istediğini hatırlayamaz hale gelmiştir. İş sahipleri ve yöneticiler, sadece günlük olarak yaşar hale dönüşmüşlerdir.
Ayakta kalabilmek ve sağlıklı büyüyebilmek isteyen bir kuruluş, önce cesaretle şu an içinde bulunduğu durumu tespit edebilmelidir. Daha sonra da varmak istediği ufku önüne koymalı ve buna ilişkin stratejileri üretebilmelidir.
Strateji; izlenecek yol ve yordam demektir. Belirlenen hedeflere ulaşmak için kullanılacak yaklaşımları ve faaliyetleri ifade eder. Varılmak istenen noktaya ulaşmada, kullanılacak politika ve planları içerir.
Politika, kısaca yönetim tarzı demektir. Strateji kavramı da politika unsurunu içerdiğinden, stratejiden söz ettiğimizde bir ‘stratejik yönetim’ anlayışını dile getirmiş oluruz. Stratejik yönetim ile kuruluş içindeki unsurlar arasında, mevcut karışıklık ve çatışmalar aşılmaya çalışılır. Kuruluşun verimli ve etkin çalışması için gerekli seçimler yapılarak, bir kararlar bütünlüğü oluşturulur.
Strateji kavramının, kolay anlaşılabilir olmadığını biliyorum. Ama ilk elde şu bilinmelidir ki; stratejik yönetim, bir kuruluşun ayakta kalması ve gelecekte büyüyen bir varlık olmaya devam etmesi için önemli yaklaşımlardan birisidir.
Strateji ve gelecek
Strateji, gelecek ile ilgili bir kavramdır. Türü ne olursa olsun; bir kuruluşun gelecek tasarımının oluşmasına yönelik olarak kullanılır. Bugünün dünyasında, bir kuruluşun kendi geleceğini tasarlaması, sadece kendi koşullarına bağlı değildir. Sosyal, ekonomik ve teknolojik şartlar nedeniyle rekabet, yaşamın her alanını sarmış ve küresel nitelik edinmiştir. Bu nedenle her kuruluş, kendi geleceğini oluştururken, çok geniş ve sağlam bir bakış açısına sahip olmak zorundadır. Stratejik yönetim ve stratejik planlamanın, kuruluşlara sağladığı en önemli kazanım budur.
Ekonomik işletmeler açısından bakıldığında stratejik yönetim, bir firmanın bugünkü hedeflerini gelecekte başarmak istediklerine bağlamanın etkin bir yoludur. Müşterilerin, rakiplerin veya işletmeleri kuşatan mevzuatın gösterdiği değişiklikler karşısında akılcı, esnek ve doğru zamanlanmış tepkiler vermenin aracıdır.
Yakın geçmişe baktığımızda bir kuruluşun yapılanma şeması, organizasyon şeması adı verilen basit bir çizelgeydi. Gelişen koşullar, kuruluşların yaptıkları işleri değiştirdiği gibi, kuruluşları örgütsel yapılarını da değiştirmek üzere zorlamaya başladı. Ürün ve hizmet farklılaştırma konularındaki değişim ihtiyacı, bunları gerçekleştirecek olan kuruluşların daha esnek ve yenilikçi bir yapıya geçmeleri gerçeğini ortaya çıkardı. Stratejik planlama ve yönetim anlayışlarının, bizi ulaştırdığı başarılardan birisi de örgütsel stratejilerdir. Bu sayede, kuruluşun yapısının zamanın ruhuna uygun olarak yeniden yapılanması mümkün olabilmektedir.
Yönetim kültürü
Stratejik yönetim, her şeyden önce bir kültürdür. Geleneksel bir yapıya sahip olan kuruluşlarımızda, böyle bir planlama ve yönetim anlayışına geçilmesi kolay değildir. Öncelikle yeni bir kuruluş kültürünün -yeni bir örgütsel kültürün, oluşması gereklidir. Bunun ilk adımı ise, yeni yapılanmanın ve anlayışın oluşması için nitelikli insan gücüne sahip olmanın yanında, gerekli eğitim ve danışmanlık hizmetlerini alabilmektir.
Son söz: Pek çok alanda olduğu gibi; girişimcilik de stratejisiz, plansız, bütçesiz ve programsız olmaz.