Cesaret, Sevgi ve İlişki

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır

Cesaret Sevgi İlişkiCesaret, Sevgi ve İlişki

Gürcan Banger

İnsanın risk almadan kazandığı örnek çok fazla değil; bu nedenle böyle gelen kazanımlara şans deniyor. Risk almadan ya da oluşabilecek tehlike ihtimalini yüklenmeden kazanmak, ancak şanslı insanların tesadüfler sonucu elde ettiği bir sonuç. Bazı insanlar kendilerini şanssız bulur. Şanssızlık zincirlerini kırmak adına zincirlenmiş vahşi bir ata döner ve isyan ederler. Kimileri ise prangalarına razı olur, içe dönüp derin bir suskunluğu benimser.

Acıyı ve mutluluğu akılla karşılamak gerekir. Sevgide de akıllı olmak gerekir. Ama aklı kullanmak adına biteviye temkinli ve ihtiyatlı olarak bir duygu seline sahip olmak mümkün değil. Duygusal girişimin ihtiyaç duyduğu cesaret akılla terbiye edilmek zorundadır. Duygularını risk etmeyen kişi, gönül hoşluğunu yakalayamaz. Elde etmiş olduğu sevgiyi ve mutluluğu, doğru değerlendiremeyen ise kolayca onu yitirmenin eşiğine gelebilir.

Cesaret, sevginin ikizidir

Sevgi için gerekli cesaret, duygusal körlükle eşdeğer değildir. İnsan ilişkileri her ne kadar o ilginç gizemini çağlar boyu barındırmaya devam etse de; iki insanın duygu işletişimi, körü körüne atlanacak bir bataklık olamaz. Uzun soluklu ve gelişerek kalıcı olması istenen bir duygusal ilişkinin bazı şartlar barındırması gerekebilir.

Kanımca; bir ilişkinin içermesi zorunlu birinci ilke, karşılıklı saygıdır. İkinci olarak; kişi, bir ilişkide öncelikle kendisi olabilmelidir. Kendinden farklı davranarak bir ilişkinin kalıcılığı ve sürekliliği yakalanamaz.

İlgi duyulan insana karşı farklı görünme ihtiyacı sıkça karşılaşılan hatalı bir davranış türüdür. Bu davranış biçimi sürdürüldüğünde kişi, bir müddet sonra bu ‘aşk piyesinin’ içinden kendisi de çıkamaz hale gelir; böylece gelecek vaat edebilecek bir ilişki de hatalı temeller üzerine kurulmuş olur. Sonuçta gerçekler acıtan yüzünü gösterdiğinde, yeniden başlamak neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Bir diğer büyük yanlış ise sevdiği insanın niteliklerini, hayalinde oluşturduğu sanal görüntüyle karıştırmasıdır. Pek çok durumda gerçekten ilgi duyduğumuzu sandığımız kişi, zihnimizde yarattığımız hayalden çok farklıdır. Karşımızdaki kişiyi doğru algılamaya ve anlamaya başladığımızda, yanılmış olmanın acısı içimize tüm ağırlığıyla çöker. Ne yazık ki, durumu düzeltmek için artık zaman çok geçtir. Kırılan hayaller, ne denli hassas onarılırsa onarılsın, eskisi gibi olmayacaktır.

Önemli bir nokta da; aşkın iki kişilik özel bir ilişki olduğudur. Özel olanın özelliğine zarar verecek her davranış, aşkın mevzi kaybetmesine neden olur. Aşk, arkadaşlarımıza övünerek reklam edebileceğimiz eşya değildir. Aşk, rakiplerimizle yarışmanın bir aracı da değildir. Özel olanın güzelliği özel olmasındandır; bu nedenle onu ‘dile düşürerek’ ya da ‘dedikodusu yapılacak bir hale getirerek’ düzeysizleştirmemek gerekir. Aşk, kişinin duygusal zenginliğidir; ne biçimde olursa olsun maddileştirmek, onu yitirmenin en iyi bilinen yollarından birisidir.

“Sevgi, cesaret işidir” sözü ile kastedilen, çoğu durumda bir ‘gözü karalık’ ya da ‘duygusal kahramanlık’ beklentisidir. Kanımca bir duygusal ilişkide cesaret, karşılıklı olarak gerçekleri görme konusunda akıllı, ısrarlı, açık ve içten olmaktır. Böyle bakıldığında; gerçeklerle yüzleşebilecek cesurlar, kaderi teslim alırlar.

Sonu olmayan bir ilişkiyi önceden tahmin etmek mümkündür. Ne istediğini bilen, doğru zaman ve ortamlarda bunu açıkça ifade edebilen insanlar bir duygusal ilişkinin zorlu geçitlerini aşabilirler. Yanlış bir ilişki içinde olabilirsiniz. Ama unutmayın ki; suya düşerek boğulmazsınız; sizi boğacak olan, orada kalmaktır. Sevgide neyin yanlış olduğu ise sizin, yalnız sizin bilmeniz gereken bir konudur.

İlişkilerimiz

Aile bireylerimiz veya arkadaşlarımızla bir yaşamı paylaşıyoruz. Günlük yaşayışımızda yer alan çok sayıda insan mevcut. Zaman, insanın –geri dönüşü olmayan– en değerli kaynağı olduğuna göre, bunu harcarken kimlerle paylaştığımıza özen göstermek zorundayız.

Çevrenizdeki insanlarla ne tür ve derinlikte bir ilişki kurabileceğinize ancak siz karar verebilirsiniz. İlişkinin niteliğini, ona verdiğiniz anlam ve değer ortaya koyacaktır. İlişkiye verdiğiniz ağırlık, sizin kadar karşınızdaki kişi için de önemlidir. Karşınızdaki insan, sizin yaklaşımınıza bakarak paylaşımın ufku açısından bazı değer yargılarına sahip olacaktır. Bu nedenle kendimizle ilgili bir karar verirken, başka insanların karar ve değer yargılarını da etkiliyoruz.

Değeri, zamanla eşdeğer tutulamayacak ilişkileriniz olabilir. Unutmayın ki; yaşamınızı sürdürmenizi sağlayan zorunluluklarınız da var. İşinize, dinlenmenize veya kendinizi geliştirmeye zaman ayırmalısınız. Bedensel ve zihinsel –hatta duygusal– dinlenme için zaman planınız olmalı.

Bir insanın zaman kullanımı açısından kuralcı programlarla bir robot haline dönüşmesi hoş bir şey değil. Özellikle aşırı planlı zaman kullanımının yaratıcılığı azalttığını ve yaşamdan tat almayı zorlaştırdığını düşünülürse, esnek zaman kullanımı cazip gelir. Fakat geri dönüşü olmayan zaman önemlidir. Biriktirilmesi, geri kazanılması veya yeniden kullanılması mümkün değildir.

Lezzetler

Tadını sevmediğimiz gıdalar olabilir; bazılarımız acıya, kimilerimiz tatlıya tahammül edemeyiz. Ama bunların içerdiği yararlı maderler nedeniyle yemeyi tercih ederiz. Lezzetini beğendiğimiz besinler arasında ise fazla miktarda tükettiğimizde zarar verenler olabilir; bunlar konusunda denetimli olmak zorundayız.

İnsanların ilişkileri de gıda kullanımına benzer. Bazı kişilerin bize olumlu katkı ve destekleri vardır. Doğru insanlar, iyi yolda olmamız ve kendimizi geliştirmemiz için bizi teşvik ederler. Bazıları sadece kendi çıkarları için adeta zamanımızı çalarlar. Bilerek ya da farkında olmadan tehlikeli yollara girmemizi veya bizi darboğazlara sokabilecek riskler yüklenmemizi isteyenler de karşımıza çıkabilir. Dikkatli ve özenli davranmadığımız zaman geri dönülmez kayıplarla karşılaşmamız muhtemeldir.

Günlük yaşamınızda yer alan insanların size olumlu katkı ve destekleri açısından bir liste yapabilirsiniz. Size katkısı olan kişilerin nasıl olumlu etkilediklerini düşünebilir ve bu katkılarla ilgili notlar alabilirsiniz. Aynı çalışmayı sizi olumsuz etkileyen, yaşamınıza olumsuz katkılar yapan kişiler için de geliştirebilirsiniz. Her iki alıştırma da zamanınızı nasıl paylaştırmanızın daha yararlı ve başarılı olacağı konusunda size ipuçları verecektir.

İlişkinin iki ucu

Unutmayın ki; bir ilişkinin iki ucu var. Bir yanında siz dururken, diğer yanında sizinle aynı hak ve özgürlüklere sahip bir başka insan yer alıyor. Değer verdiğiniz insanla daha fazla zaman geçirmeyi isterken, bu konu da onun ne düşündüğü ve hissettiği –özetle durumunun ve önceliklerini ne olduğu– önemlidir.

Amerikalı yazar Suzanne Moarny’nin ilginç bir deyişi ile bitireyim: “Gençliğimizde, yalnızlığımızı utanarak düşünürüz. Yaşımız ilerledikçe, başkalarının da bundan şikâyetçi olmuş olduklarını görürüz.”

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Cesaret, Duygusallık, İlişki, Sevgi kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>