Kent, Katılım, Paylaşım ve Estetik
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Bir kentin gelişimi, birkaç yerel yönetici ile mimar ve plancının eline bırakılamayacak kadar ciddi ve kapsamlı bir iştir. Kentsel gelişim, öncelikle o yerleşimde yaşayan insanlar tarafından paylaşılmış bir vizyona uygun olmalıdır. Eğer kentin sosyal aktörleri ve halk tarafından katılımla üretilmiş ve paylaşılmış bir vizyon yoksa, o kentte ne yapılırsa yapılsın daima en az bir kesimin içine sinmeyecektir. Olmayan veya paylaşılmayan bir vizyon, makbul bulunmayan ve destek görmeyen kentsel projeler ve faaliyetler anlamına gelir. Bu arada; kentsel estetiğin oluşumu da öncelikle paylaşılmış kentsel vizyonu gerektirir.
Eskişehir’in basit gibi görünen ama 19’uncu yüzyıl sonlarından bu yana hâlâ üretilememiş olan ciddi bir kentsel vizyon sorunu olduğu kanaatindeyim. Bu nedenle şehrin geleceği, değişik kesimler tarafından eğitimden sanayiye, ticaretten turizme kadar çok farklı biçimlerde ifade edilebilmektedir. Eğer paylaşılmış bir geleceğe bakış yoksa, kentsel vizyonun varlığından kuşku duymak için yeterince nedenimiz var demektir.
Ortak vizyonda buluÅŸmak
Ortak vizyonda buluşabilmenin ilk adımı, bunun üretilebileceği ortamları ve mekanizmaları oluşturmaktır. Kentin sosyal aktörlerinin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, STK’ların ve meslek odalarının kentsel vizyon konusunun tartışılacağı ve üretilmesi için yaklaşımların deneneceği katılımcı ortamlar oluşturmak ve yürütmek gibi görevleri olduğu kanaatindeyim. Diğer yandan; yerel yönetimleri de plan ve programlarını böyle bir vizyondan indirgeyecek biçimde katılımcı ve paylaşımcı olmaya zorlamalıyız. Örneğin seçimlerde belediyelere aday olan kişi ve partilerin, yerel katılımı ve paylaşımı nasıl sağlayacakları ve ortak paydaya nasıl yönelecekleri konusunda açık, saydam ve programatik olmaya yönlendirmeliyiz. Sözün kısası; eğer kentten söz ediyorsak, yönetim pozisyonlarına talip olan herkes, öncelikle kentin geleceğinin tasarlanmasında katılım, paylaşım ve ortak payda sürecinin nasıl sağlanacağını açıkça ifade etmek zorundadır.
Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının devlet karşısındaki duruşları ile ilgili bir noktaya değinerek bitireyim. Bir rant kaynağı olan kent gibi bir karmaşık sistemin geleceği konusunda söz ve güç sahibi olabilmek, öncelikle görünürlük ve yayılımla ilgili bir konudur. STK’lar ve odalar, halkın gücünü arkalarına almadıkça devlet ve yerel yöneticiler karşısında zayıf ve etkisiz olmaktan kurtulamazlar. Aynen doğal ve kültürel korumada olduğu gibi; kentin gelişimi de halkın katılımına, sağlıklı ve adil gelecek konusunda bilinçlendirilmesine bağlıdır. Bu gerçek, STK’ların ve odaların önüne katılım ve paylaşımı artırma konusunda yeni görevler koymaktadır.
Kent ve estetik
Estetik; insanın duyular, duygular ve algılar yoluyla güzel olanı kavramasıdır. Güzelliğin insanı zihinsel veya duygusal olarak etkilemesidir. Kısaca; estetik, güzelliğin algılanmasıdır. Zaman zaman soyut ama genelde karmaşık yapısı nedeniyle estetik, felsefenin de önemli dallarından birisi olmuştur.
Estetik, sadece soyut anlamda güzel olanla ilgilenmez. Doğadaki güzel ve güzellik de estetiğin konusudur. Doğayı değiştirerek onu kent yapan insanı dikkate aldığımızda; kentsel çevrenin de bir estetik konusu olduğunu kolayca fark ederiz. Bilindiği gibi, estetik; ilişkiler, oranlar ve uyumluluk aracılığıyla bir bütünlüğün tasarımı konusuna özel bir ilgi duyar. İşte kentsel estetik kavramı kendi kaynağını bu ilgide bulur.
Kenti oluÅŸturan unsurlar
Kent pek çok farklı unsurdan oluşur. İnsanlar, kurum ve kuruluşlar, yapılar, alanlar, sokaklar, caddeler, anıtlar, dış mekân mobilyaları, bitki örtüsü ve o yerleşimde yaşayan hayvanlar ile bunlar arasındaki yoğun ve karmaşık ilişkiler kenti meydana getirirler. Kentsel estetik, bu karmaşanın yarattığı ‘pozitif veya negatif’ güzelliktir. Kentte ilişkiler düzeni, uyum ve orantılılık açısından gerekli birlik ve bütünlük oluşturulamamışsa; hiç kuşkusuz oluşan şey, bir güzellik değil, aksine bir ucubedir.
Kentsel estetiğe daha çok; arazi biçimi, bitkiler, yapılar, yer döşemeleri, doğal unsurlar, peyzaj yapıları ve su unsurları açısından bakarız. Estetiği oluşturan bazı öğeler doğal biçimde kendiliğinden oluşmuş iken bazı unsurlar insanlar tarafından üretilir. Doğal olanla insan yapımının bir araya gelerek bir bütünlük ve birlik oluşturması, kentsel estetiğin özüdür.
Kalıcılık
Bir kentli yurttaş olarak; özellikle kentin insan yapımı olan unsurlarının kalıcılık özelliğine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Kısa bir sürede yok olacak veya aşınarak özelliklerini hızla kaybedecek, sonuçta hurdaya dönüşecek malzeme kullanımının kentsel estetik fikrine uygun olmadığı kanaatindeyim. Kentin hurdalığa dönüşmesinin önlemi, özellikle malzemede daha baştan doğru seçimleri yapabilmektir.
Bir kent ne denli yeni olursa olsun; kendi geçmişinin izlerini taşır. Kent, daha önce orada yaşamış uygarlıkların izlerini günümüze aktaran yapılar ve anıtları bünyesinde bulundurur. O yerleşimde bugün çok farklı bir kültüre sahip insanlar yaşasa da, geçmişten gelen bu kültür unsurları bugünün de değerleridir. Dolayısıyla kentin insan yapımı unsurlarının, kentin nereden nereye geldiğini tanımlayan ‘süreklilik’ anlayışına uygun biçimde üretilmesi gerekir. Geçmişi yok ederek yaratılan tarihsel kopukluluk, kentsel estetik fikrinin içini boşaltmaktan başka bir şey değildir. Düne ait olanı yok eden anlayış, geleceğe ihanet eden anlayıştır.
Diğer yandan; kentin tarihsel sürekliliğini estetik uyumluluk ile birlikte düşünmek gerekir. Neyin ne ile yan yana geleceği kuralı, bu uyumu oluşturmanın koşullarından birisidir. Kentin değişik bölümleri arasında geçişin nasıl sağlanacağı ile ilgili estetik kaygılar önemsenmek zorundadır. Uyumluluk konusunu gözden kaçıran bir anlayış, sonuçta hamsili baklava tatlısı üretmekten kurtulamayacaktır.
Kullanışlılık
Son olarak; kentin insan yapımı unsurları, insan aklının ifadesi olan kullanışlılık fikri ile üretilmiş olmalıdır. Buna dikkat edilmediğinde; kent, neden orada olduğu anlaşılmayan ve sonuçta hiçbir işe yaramayan garipliklerle dolacaktır. Bugün kentlerimizi estetik olarak olumsuz etkileyen yaklaşımların başında, sadece olsun diye yapılmış ama anlaşılabilir bir amaca hizmet etmeyen, çoğu zaman kent mobilyaları türündeki uygulamalar gelmektedir. Ama en önemlisi, estetik kapsamında kabul edilemeyecek kentsel uygulamalara dur diyebilecek bir sivil güç henüz ortalıkta görünmemektedir.