Değişmek ve Değişememek
Gürcan Banger
Kesin olan bir şey var. Eğer söz konusu olan iktidar ve o gücü elde tutmak ise değişim çok zor oluyor. Kamusal alanda da böyle oluyor ekonomik işletmelerde de… Demokratikleşme ve demokrasinin kurumsal bir nitelik kazanması için çok emek vermek gerekiyor. Belki emekten de fazlası… Sadece zamanın geçmesini beklemenin yeterli olmadığını görüyoruz.
Değişim zor iş…
Değişimin kendisi kadar değişim yönetimi de zor bir iş. Değişim yönetimi, her şeyden önce bir liderlik konusu. Değişimi yönetmek, kurumu ya da örgütü bugünden alıp yarına taşımak demek… Hem bugünü sağlıkla yaşatacaksın hem de yarına geçiş için gerekli hazırlıkları yapacaksın. Eğer bir kişiden söz ediyorsak, değişim yönetimi iki kişilik iş yapmak anlamına geliyor.
Değişimi yönetmek, iki farklı yanı olan madalyonu andırıyor. Olumlu yanıyla yarını yakalamak açısından bir heyecan yaratırken, diğer açıdan ‘değişimin kendi evlatlarını giyotine gönderebilecek’ kadar da yok edici özellikleri var.
Türkiye’nin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve demokratik süreçlerin etkin işleyişi ile yurttaşlık hak ve özgürlüklerinin kullanımının zenginleştirilmesi gibi acil sorunları var. Bunlar, kapsamlı bir değişimle yakından ilgili. Ama ne yazık ki; kurum ve kuruluş ne olursa olsun; iktidar erkini elinde tutanlar, değişim ihtiyacı ile ilgilenmiyorlar. Çoğu zaman değişim söylemi, kâğıt üzerinde kalıyor. Gerçek yaşamın nasıl ilerleyeceğini iktidarın istek ve rant beklentileri oluşturuyor.
Değişim zor. Değişimin yönetimi ise belirsizlikler içinde kaygan zeminde yürümeye benziyor. Değişimcileri ısırmak için bekleyen timsahlar ise her geçen gün biraz daha iştahlanıyor. Yaşadıkları ortamda değişimi ümit edenlere sabır ve dayanıklılık diliyorum; çünkü yol hayli uzun ve zor gibi görünüyor.
Değişen iş dünyası ve iş modeli
20’nci yüzyılın son çeyreğinden başlayarak ortaya çıkan bilişim ve iletişim alanlarındaki gelişmeler, yönetim ve iş yapma modeli kavramında çok önemli değişimlere neden oldu. Bu değişim, ilgili diğer kavramlarla etkileşimli olarak gelişti. Bu süreçte yönetim hiyerarşisi daha yalın ve sade bir hale geldi. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemi arttı. Dağıtık yönetim sistemi anlayışı genel kabul görmeye başladı. Yeni türde işletmenin odak noktası, müşteri olarak benimsendi. Müşterinin ve dolayısıyla kalitenin önemsenmesi, toplam kalite adı verilen yeni bir yönetim anlayışına yol açtı. Devamla başka modellere ilerleme kaydedildi. Böyle çalışanlar açısından sürekli eğitim ihtiyacı ortaya çıktı. Yaşam boyu sürecek iş kavramı yerine sürekli yenilenen geçerli iş kavramı ön plana geçti.
Diğer yandan küreselleşme ve merkezin ortadan kalkması, işletmeleri herhangi bir yönden gelebilecek rekabete açık hale getirdi. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler önem kazanırken bilişim ve iletişimdeki gelişmelere bağlı olarak hiper marketler aracılığı ile üretici ve tüketicinin yüz yüze geldiği yeni bir pazar anlayışı oluştu.
Eskişehir
Dünyada bu gelişmeler olurken Eskişehir, bu döneme biraz hazırlıksız biçimde yakalandı. Yöredeki devlet işletmeleri, yüzyılın ortasındaki üstün niteliklerini çoktan kaybetmişlerdi ve zamanın değişen ruhunun pek de farkında değillerdi. Geleneksel sektörlerde yığılmış olan sermaye, yeni işletme modellerine gerek duyacak yeni sektörlere hareket etmekte hevesli değildi. Ticaret ve sanayi konularında yol gösterme ve özendirme işlevlerini yerine getirebilecek toplumsal örgütlenmeler de atıl kalınca Eskişehir işletme modeli, 2000’leri tanımlayan gelişmenin biraz uzağında kaldı.
Eskişehir’in demografik olarak incelenmesi, kentimizin Antalya, Kocaeli, İstanbul, Diyarbakır, İzmir veya Gaziantep gibi Türkiye’nin önemli çekim merkezleri kadar göç almadığını ifade ederken bir gerçeği gözlerden saklamaktadır. Eskişehir önemli ölçüde göç alan ve aynı oranda göç veren bir ildir. Eskişehir’de göç çok yönlüdür. Kent dışından gelenler yanında köy ve ilçelerden kent merkezine yoğun bir akış vardır.
Öğrenci nüfusu
Kentte iki üniversitenin bulunması göç trafiğini daha karmaşık hale getirmektedir. Kentin nüfus yapısının sürekli değişikliğe uğraması, kentlilik kültürünü olumsuz yönde etkiler. Çağdaş işletmelerin önemli yapı taşları olan girişimcilik, diğer birey ve kuruluşlarla birlikte iş yapma becerisi ve takım ruhu, problem çözme performansındaki yükselme eğilimi kent kültürüne özgü kavramlardır. Kent kültürü, doğrudan örgüt kültürüne etki yapar. Kent kültürünün gelişmesi, işletme kültürünü de olumlu yönde etkileyecektir.
Çağdaş işletme anlayışı, e-ticareti de içine alan bilişim ve iletişim altyapısı ile ar-ge ve inovasyon alanına yatırım yapmayı zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla işletme içi bazı parasal kaynakların bu alanlara yatırılmak üzere ayrılması gerekmektedir. Ayrıca gerek donanım gerekse yazılım olarak bilişim ve iletişim altyapısı ile iş yapma modellerinin uygun biçimde yenilenmesi zorunluluğu da ortadadır.
Kaynak yetersizliği
Diğer yandan Eskişehir iş dünyasının temel sorunlarının başında (varlığı bilinmesine rağmen) yatırılabilir kaynak kıtlığı gelmektedir. Söz konusu kaynaklar ise ancak kent dışı potansiyellerden aktarılabilir. Kısaca söylenirse; Eskişehir işletmelerinin çağdaşlaşması, Eskişehir’in kendi sınırları dışından kazanacağı para ile çok yakından ilgilidir. Bu nedenle Eskişehir, değişen kente uygun yeni iş fikirleri üretmek zorundadır.
Son söz: İşin babadan çocuğa geçtiği devir sona erdi. Ayakta kalabilmek için her an canlı, heyecanlı ve girişimci olmak gerekiyor.