Başarmamız Gerekenler

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır

Ortal payda ve uzlaşmaBaşarmamız Gerekenler

Gürcan Banger

Tekrar değişimden söz edeceğim. Ama önce farklılık yaratmış değişimcilerle ilgili bir alıntı yapmak istiyorum. Uzunca bir süredir elimde dolaşıyordu; kısıtlı zaman aralıklarında okuyabildim: Peter Fisk’in “Yaratıcı Deha” isimli kitabı… Elimde dolaşıp durmasının nedeni kitabın olumsuz özelliklerinden değildi. Aksine okunmasını hararetle önerebileceğim nitelikte bir çalışma…

İşte; kitaptan aktaracağım alıntı: “Yaratıcı insanlar mutlu ve olumludur, olasılıkları ve insanlarda en iyi olan şeyleri ararlar. ‘Ne değil’ yerine ‘ne’ ve ‘ne olabilir’ diye düşünürler. Kendi dünyalarını kendileri yorumlarlar ve başkalarının yorumlarına bel bağlamazlar. Yenilik [değişim] aramaktan, sorunları çözmekten ve yaşamı daha iyi hale getirmekten zevk alırlar. Kendinize şunlar sorun:”

“Van Gogh, tablolarını kimse satın almadığı için yeteneği olmadığını hiç düşündü mü? Edison 5 bin kez yanılmasına karşın fikrinden vazgeçti mi? Einstein bir patent inceleme görevlisiyken bir görelilik [rölativite] kuramı yazmakla aptal durumuna düşeceğinden korktu mu? [Walt] Disney gazete editörlüğü yaptığı ilk işinden atıldıktan sonra düşlerinden vazgeçti mi? Ford başkaları bu asla çalışmaz dediği için motorlu otomobil konusundaki fikirlerinden vazgeçti mi? Picasso bir keşiş gibi yaşayıp hiç kimsenin onu fark etmeyeceğini mi umdu? [Muhammed] Yunus az paraları olduğu için Bangladeşli çiftçilere sırt mı çevirdi? Madonna yıllara meydan okur bir biçimde bile olsa yaşlanmayı seçip yeteneklerini kullanmaktan vaz mı geçti?”

Yeni ihtiyaçlar ve yeni yönelimler

Musluğun altındaki bir bardağın tek tek damlalarla dolmakta olduğunu hayal edin. Neredeyse birbirinin tam kopyası olan damlalardan bir tanesine sıra geldiğinde bardak taşacaktır. Eğer toplumdaki küçük değişimlerden söz ediyorsak; o damla, toplumun ‘kırılma noktasıdır’. O damla ile birlikte toplum; ekonomik, sosyal, düşünsel ve kültürel yönlerden yepyeni bir eksene geçecektir.

Maddenin hal değişimine baktığımızda da; benzer bir durum gözleriz. Örneğin suyun buhar haline geçmesi için bu değişimi sağlayacak yeterli ısı enerjisini alması gerekir. Toplum da böyledir. Büyük değişimleri sağlayacak küçük sosyal sıçramaların sonucunda toplum, yeni bir yaşam modeline yönelir.

1970’li yıllarla birlikte başlayan teknolojik, ekonomik ve sosyal değişmeler, Dünyada yeni ihtiyaçların ve yeni yönelimlerin oluşmasına neden oldu. Örneğin yurttaşlar, yönetim ve karar süreçlerine siyaset dışı unsurlarla etki etmenin yollarını aramaya başladılar. Yerel, ulusal ve küresel boyutlarda siyaset dışı kuruluşlar oluştu ve politikalar üzerinde ciddi etkiler yapmaya başladılar.

Sanayi toplumunun farklı kesimleri arasında kalın çizgilerle oluşturulmuş keskin ayrımlar vardı. Diyalog yerine içe dönüklük tercih ediliyordu. Bugünün ihtiyaçları, toplumun değişik unsurları arasında uzlaşmayı gerektiriyor. Bu nedenle ‘ortak payda’ kavramının doğru anlaşılması gereği var.

Uzlaşma ve ortak payda

Eğer ya siyah ya beyaz şeklinde bir zorlayıcı ayrıma başvurursanız, grileri de ister istemez siyah veya beyaz lehine ya da aleyhine bir tercihte bulunmaya zorlarsınız. Dünün fikrî dünyası kişileri ve kuruluşları, siyah ve beyaz olmaya itiyordu. Uzlaşmadan, dayanışmadan veya birlikten anlaşılan buydu. Hâlbuki uzlaşma için kişilerin veya kuruluşların, birbirlerine yüzde yüz benzemeleri gerekmez. Önemli olan, her iki tarafın imkân dâhilindeki uzlaşma ve uyuşma noktalarını bulabilmeleridir. Özellikle Türkiye gibi çok fazla kimliğin bir arada yaşadığı bir ülkede ortak payda arayışından başkaca bir çözüm de yoktur.

Ortak payda, nutuk atmakla veya basına demeç vermekle olmaz. Ortak paydayı oluşturmanın ilk adımı açık iletişimdir. Toplumun farklı kesimleri, karşılıklı olarak birbirlerini anlayabilecekleri olanak ve ortamları oluşturup değerlendirdiklerinde ortak paydanın oluşumu yönünde adım atmaya başlamışlardır. Açık iletişim, ortak paydanın ön koşuludur.

Birlikte barış içinde ve sürdürülebilir bir yaşamı sağlama ve toplum için yararlı işler yapma ideali saklı kalmak üzere; şunu söylemeliyim ki, ortak payda, bir tane değildir. Farklı kesimler, bir araya gelişleri ile kendi grilerini yaratabilirler. Ortak paydanın oluşturulmasında dikkat edeceğimiz noktalardan birkaçı; insana ve insan haklarına saygı, yaşamın korunmasına özen gösterilmesi ve başka kesimlerin var olma hak ve özgürlerinin gözetilmesidir.

Ne yazık ki; sosyal bakışımızın ortalama değeri, bu çağda hâlâ kişi ve kuruluşları tek renkli ve farksız olmaya zorluyor. Hâlbuki farklıyız. Farklı düşünce ve duygular taşıyoruz. Etnik, kültürel ve inanç temelli farklılıklarımız var. Ama aynı çatı altında, aynı topraklar üzerinde yaşamak durumundayız. Bunun, bir zorluk veya zorunluluk değil; bir zenginlik olabilmesi için ortak alanlarda buluşarak ortak paydayı bulmada daha fazla bilinçli, gayretli ve verimli olmak zorundayız.

Farklı kesimler, farklı yapılar

Ortak payda, hamasî nutuklarla sağlanabilecek bir olgu değildir. Önce karşılıklı anlamanın ve devamında ortak paydanın oluşabilmesi için fiilen yaşamın içinde bir arada olmak gerekir. Bu yolun ilk adımı, her süreçte açık iletişimin gerekliliğini kabul etme ve uygulamaktır.

Uzlaşma ve ortak payda aramak, kişi ve kuruluşların kendi ilkelerinden ödün vermeleri anlamına gelmez. Gereğinde taraflar geri adım atsalar bile; burada önemli olan ortak noktaları bulabilmektir. Ortak payda fikri, toplumun farklı kesimlerinin özgünlüğü ve farklılığına saygı duyarak başlamalıdır. Her farklılık, yasal ve etik çerçeve içinde kalmak üzere kendi isteğine bağlı olarak varlığını koruyabilir ve geliştirebilir.

Yönetişim

Toplumda farklı kesimlerin oluşturdukları farklı örgütlenmeler var. Bunlar arasında merkezî devlet örgütlenmesini, bunun yerel temsilcilerini, yerel yönetim birimlerini, aileleri, ekonomik işletmeleri ve sivil toplum kuruluşlarını sayabiliriz. Geçtiğimiz yüzyılda toplumun farklı kesimleri arasında kalın çizgilerle oluşmuş ayrımlar vardı. Bu çağ ise farklılıkların açık iletişimini öngörüyor. Toplumun değişim kesimleri birbirleri ile iletişim kurdukları sürece, ekonomik ve sosyal sorunların çözümü daha kolaylaşıyor. Sorunların ve çözümlerin konunun paydaşları tarafından birlikte ele alınması ve yönetilmesi olgusuna yönetişim adını veriyoruz. Yönetişimi ‘etkileşimli yönetim’ olarak düşünebiliriz.

Aynen ortak payda konusunda olduğu gibi; yönetişimin fiilen uygulanması, bu konuya niyetlenmek veya bunun sözünü etmekle olmuyor. Bu konuda yol, yordam, yöntem ve teknikler geliştirmek gerekiyor. Bu dönemde özellikle yerel yönetimlerle sivil toplumun birlikte çalışmasının yolunu açan yönetişim önerileri hayli ilgi çekiyor. Ülkemizde olduğu gibi; devletin hâlâ tutucu olmayı sürdürdüğü toplumlarda merkezî devlet ile sivil toplumun yönetişim ufkunda buluşmalarında ciddi sorunlar ve engeller olmaya devam ediyor. Ama kısaca şunu söylemeliyim ki; bu çağı tanımlayan önemli kavramlardan bir diğeri yönetişimdir. Ama yönetişim olgusu da aynen ortak payda kavramında olduğu gibi, farklı toplum kesimlerinin özgünlüklerini ve farklılıklarını koruma ve geliştirme haklarını ellerinden almaz.

Katılımlı demokratik yaşam

Yaşadığımız yüzyıl, sivil topluma yeni bir anlam kazandırarak öne çıkaran bir zaman dilimidir. Bu nedenle dernekler, vakıflar veya sivil topluluklardan sıkça söz edilmeye başlanmıştır. Sivil hareketlenmenin yeni olması, bu konuda yazılı belge, geliştirilmiş yöntem ve tekniklerden oluşan kültür ihtiyacını da ortaya koymaktadır. Bugün sivil toplum alanında kullanılan yaklaşımlar, genel olarak devletin ve özel sektörün kullandığı iş kültürünün yansıması olarak görünmektedir. Henüz sivil toplum kendisine özgü yaklaşımları yeterli ölçüde geliştirebilmiş değildir. Ama hiç kuşkusuz; bugün kamudan veya özel sektörden ödünç alınarak kullanılan iş modellerinin yerini sivil toplum tarafından geliştirilmiş olanlar alacaktır.

Sivil toplumun kendine özgü örgütlenme ve iş yapma modellerinin bir arada oluşturacağı bütünü demokratik kurumsallaşma olarak isimlendirebilirim. Bu olgu, bu çağın üzerinde düşünmemiz ve yeni açılımlar geliştirmemiz gereken alanlarından birisi olarak önümüzde duruyor.

Son söz: Daha geniş ve yaygın katılım, birlikte kaynak yaratma, yaşamın her alanında demokratik kurumsallaşma ve siyasetin sömürgeleştirme çabalarına karşı durma… Bunları başarmak zorundayız.

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Ortak payda, Uzlaşma kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>