Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle
Yazılı çalışmalarımın yer aldığı Duygu Güncesi olarak isimlendirdiğim İnternet günlüğümün (www.duyguguncesi.net) gördüğü yoğun ilgi, beni tekrar gazetecilik, medya, sosyal medya konularına ve vatandaşın bu ortamlar karşısında duruşuna götürdü. Yeni bir katılım türü olan yurttaş gazeteciliği yaklaşımını hatırlamama vesile oldu.
Vatandaşın katılımı
Yurttaş gazeteciliği, 1990’lı yıllarda ABD’de yaygınlaşmaya başlayan, fakat Türkiye’de henüz yaygın olarak bilinmeyen bir tür… Bu tarza; kamu gazeteciliği toplum bağlantılı gazetecilik gibi isimler de veriliyor. Yurttaş gazeteciliği, haberi ya da konuyu devletin veya yandaş medyanın yanıltma veya çıkarak uygun yönlendirme yaklaşımlarından kurtarıp doğrudan halkın bakışını yansıtmayı amaçlıyor. Haberin veya kamuoyu gündeminin oluşmasında vatandaşlara söz hakkı tanıyarak, bir kamusal alan oluşturmayı ve bu alanda çok aktörlü bir tartışma ortamı yaratmayı hedefliyor.
Genelde günlük kullanımda kamu kavramını devlet ile eşdeğer tutmak anlayışı gelişmiş. Bizans’tan bu yanda devleti merkeze alan bir yönetim anlayışının bu topraklarda yaşayanları başka türlü kodlaması da beklenemez. Her şeyin devlet veya devletle ilgili olduğu konusundaki ön kabul, sırasıyla Selçuklu’ya, Osmanlı’ya ve Cumhuriyet’e miras kalmış. Hâlbuki (devletin oluşturduğu siyasal alandan farklı olarak) kamusal alan, yurttaşların özgürce kamusal konu ve sorunları tartıştıkları ve kamuoyunu biçimlendirdikleri alandır. Bir fiziksel mekân olması gerekmez. Günümüzün bilişim - iletişim dünyasında medya veya Internet gibi olanaklar da kamusal alan yaratmak için uygun fırsatlar vermektedir.
Yurttaş gazeteciliği
Yurttaş gazeteciliği, bazı kamusal sorulara cevap ararken, bir kamusal yaşamın varlığını sorgular ve yoksa oluşumunu, varsa sürdürülebilirliğini destekler. İnsanların kendilerini de ilgilendiren konularda kamusal yaşama katılıp katılmadıklarını bulmaya çalışır. Sorunların ve çözüm yollarının toplumsal düzeyde, gerekli derinlikte tartışılıp tartışılmadığını ortaya koymayı amaçlar. Siyasetin toplum düzeyinde tartışmaya ve sorgulamaya konu olup olmadığını araştırır. Siyasetin ilgi alanının, halkın gerçek ihtiyaçları ile çakışma durumunu, muhatabının bakış açısından sergilemeyi hedefler.
Yurttaş gazeteciliği, kendisini yalnız bir karşıtlık ve muhalefet anlayışı üzerine kurgulamaz. Sadece karmaşa ve felaket haberlerine yönlenmez. İyi haberlerin, başarılı çözümlerin ve oluşabilen görüş birliklerinin de medya aracılığı ile topluma yansımasını amaçlar.
Medya okur-yazarlığı
Bu tarz bir gazetecilik anlayışı, vatandaşı sıradan bir okur olmaktan çıkarıp aynı zamanda haberin yazarı yapmayı da hedeflemektedir. Bu süreçte vatandaş, gazete okurluğundan medya okur-yazarlığına terfi etmektedir. Bir başka söyleyişle; yurttaş gazeteciliği ile birey, kendisine sadece tek yönlü haber ve yorum iletilen olmaktan kurtularak, medyanın gerçek anlamda bir iletişim ortamına dönüşmesini sağlamaktadır. Bireylerin medya konusunda bilinçlenmesi ve örneğin gazete ile TV ve radyo kanallarına eleştirel yaklaşmayı başarabilmesi, medyanın halk tarafından denetimi konusunda çok önemli bir adımdır.
Yurttaş gazeteciliğinin burada yaptığım kısa özetlemeden daha başka boyutları da var. Ama bu konunun, son yıllarda giderek daha fazla ilgi odağı haline gelen kamusal alan ve demokrasi tartışmaları ile yakından bağlantısı olduğuna kuşkum yok. Son olarak bir hatırlatma yapmak isterim. İnsan haklarının önemli bir parçası olan doğru ve eksiksiz bilgilenme hakkının ihlale uğradığı, manipülasyon ve/veya dezenformasyon ile yanlış yönlendirildiği bir toplumda medyanın demokratlığından söz edemeyiz. Yurttaş gazeteciliği, vatandaşların haber ve yorum karşısında nesne olmaktan çıkarak özne haline dönüştüğü konulardan birisidir. Günümüzde sosyal medya, yurttaş gazeteciliği için yepyeni sanal mekânlar oluşturuyor.
Sosyal medya
Eskiden günlükler ve hatıra defterleri vardı. İletişimin daha kısıtlı olduğu o yıllarda bu defterler iç konuşmaların en önemli aracı oldular. Şimdilerde ise İnternet ortamında günlükler var. İnternet jargonunda bu tür günlüklere blog (İnternet günlüğü) adı veriliyor. İnternet günlüklerinde insanlar duygularını, düşüncelerini yazıyorlar. Yazarlık konusunda daha hevesli ve deneyimli olanlar ise kendi günlüklerinde şiirlerini, öykülerini ve makalelerini yayınlıyorlar. Böylece her günlük, bir anlamda kişisel gazete haline dönüştü.
Diğer yandan farklı İnternet günlüklerinde yayınlanan şiir, öykü, makale, köşe yazısı ve haberleri derleyerek bunları okuyuculara sunan blog’lar da var. Böylece her bir günlük, farklı insanların bakış açılarını, görüşlerini ve düşüncelerini yansıtan bir çok-yazarlı gazete haline dönüşüyor. Sosyal sanal ortamda gazete kâğıdı, matbaa mürekkebi, kameraman ya da haber muhabiri gibi herhangi bir medya organında görebileceğiniz ayrı kadrolara ihtiyaç olmuyor. Çoğu zaman tek bir kişi ilgili günlüğün yaşamda kalmasını ve sürdürülebilir olmasını sağlıyor. Bu konuyu daha ileri noktalara götürerek birden fazla kişinin katılımı ile yapanlar da var. Böylece sosyal medya ortamında katılımcı, çok-kültürcü ve demokratik bir yayın olanağı doğuyor. Yeni türden bir yurttaş gazeteciliği adeta…
Kapitalizmin medyayı sömürgeleştirmesi
Kapitalizmin birkaç önemli özelliğinden birisi, her şeyi meta haline dönüştürmesidir. Bu bağlamda kamuoyu da bundan kendini kurtaramaz. Örneğin son yıllarda küresel, ulusal ve yerel medyanın kamuoyunu bir haber pazarı halinde görmeye başlamasının nedeni, kapitalist ekonomik sistemin bu genel özelliğidir. Bugün medya, 18’inci yüzyılda İrlanda kökenli İngiliz devlet adamı ve siyaset kuramcısı Edmund Burke’nin “Dördüncü Kuvvet” olarak isimlendirdiği özelliklerinden çok farklı bir yapıya ve güdülere sahiptir.
İnternet
Günümüzde gazeteden radyo yayınlarına, televizyon kanallarından Internet sitelerine kadar medyanın en belirgin özelliği, neredeyse tümüyle kâr güdümlü bir yapıya dönüşmüş olmasıdır. Medyanın, doğru bilgi verme ve yürütme erkini denetleme gibi kamusal görevlerini yerine getirmede öncelikli davranmaması, halkın gözünde meşruiyet ve güven kaybına neden oldu. Bu nedenle; yapılan kamuoyu anketlerinde halkın, medyayı en az güvenilen kurumlar arasında görmesi hiç şaşırtıcı değildir. Yurttaşlar kendilerini manipüle edilme potansiyeline sahip haber tüketicileri olarak gören medyayı, artık inanılır ve güvenilir bulmamaktadır. Kamusal gazetecilik olarak yurttaş gazeteciliği kavramının doğuşunun nedenlerinden birisi, kapitalist veya iktidar yanlısı medyada gözlenen bu meşruiyet ve güven kaybıdır.
Kapitalizmin Küresel Çağ’daki önemli bir diğer özelliği, mal ve hizmetlerin yeniden üretmenin yanında sürekli olarak yeni ihtiyaçlar üretme eğilimidir. Kapitalizm için ar-ge ve inovasyonu anlamlı kılan güdüleyicilerinden birisi, bu özelliğe bağlı olarak yeni kâr kaynak ve modelleri geliştirebilmektir. Yeni ihtiyaç üretimi ve halkın bu ihtiyacın tatmini yönünde ikna edilmesi sürecinin önemli aktörleri arasında medya ilk sıralarda yer alır. Magazin ve spor gazeteciliği, bu kâr / rant güdümlü sürecin ‘en etkin ve verimli’ işlediği alanlar için “seçkin” örneklerdir.
Ignacio Ramonet
Ignacio Ramonet, 1943 doğumlu bir İspanyol gazeteci ve yazardır. 1991 yılından bu yana aylık bir yayın olan Le Monde diplomatique isimli derginin editörlüğünü yapmaktadır. Aynı zamanda Küresel Medya İzleme (Media Watch Global, MWG) isimli bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olan Ramonet’nin medyaya ilişkin şu sözleri çarpıcıdır: “Medya, uzun süre tüm yurttaşlar için yardım ve destek amaçlı önemli bir başvuru kaynağı oldu. Bu nedenle Dördüncü Kuvvet olarak bilindi. Böyle denmesinin nedeni, hükümetlerin halk üzerindeki zarar veren uygulamalarına karşı çıkan görüşler geliştiren bir kuvvet olmasıydı. Dördüncü Kuvvet, artık bu güce sahip değil.”
Ramonet, uygulamalarının Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü tarafından yürütüldüğü liberal küreselleşmenin etkisiyle medyanın karşı güç olma özelliğini yitirdiğini tespit ediyor. Her düzeydeki gözlemler, genel anlamda Ramonet’yi haklı çıkarıyor. Bu nedenle kâr güdümlü hale gelmiş, küresel / ulusal / yerel sermayenin etkisi altına girmiş ve kendi içinde bir rantiye medya sınıfı oluşturmuş olan Dördüncü Kuvvet medyanın, bir Beşinci Kuvvet tarafından denetlemesi gerekiyor. Bunun da medya üzerinde halkın denetimi olması öngörülüyor. Hiç kuşkusuz doğru kullanıldığında; yurttaş gazeteciliği, Beşinci Kuvvet sürecinin önemli unsurlarından birisi olabilir.
Enformasyon kaynağı olan her unsur, aynı zamanda bir dezenformasyon ve yanıltarak yönlendirme kaynağı olarak da görev yapabilir. Bu nedenle medyanın, olumsuz etkilerine açık olan halk tarafından denetlenmesi, bu çağın öncelikli hedefleri arasında yer almak zorundadır. Son olarak; demokratik olmayı hedefleyen her siyasal söylemin bu konuda ortaya koyacağı bir vizyonu ve programı olmalıdır.
Buzdağının görünen kısmı
Sosyal medya hızla kendini geliştiriyor ve yeniliyor. Bu yeni ortamın yaşamımızda daha pek çok şeyi değiştireceğine dair ciddi ipuçları var. Geleneksel medyanın yok oluşuna sızlanmak yerine gelişip serpilene dikkat etmek lazım. Sosyal medyanın bugünkü görünümü, sadece gelecekte alacağı yeni biçim ve içeriklerin habercisidir.