Kim Demokrasi İster?

DemokrasiKim Demokrasi İster?

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle

Örneğin ağaç işleri ve marangozluk eğitimi aldığınızda; bu bilgi ile bir meslek ve iş sahibi olmayı hedeflersiniz. Edindiğiniz bilgi ile yapacağınız işten bir kişisel tatmin elde etmenin ötesinde, emeğinizin karşılığı olarak bir gelir elde eder ve geçiminizi sağlarsınız. Dolayısıyla marangozluk eğitimi almak için iyi bir nedeniniz var demektir.

Bu bağlamda şu soruları açıklık ve netlikle, başta kendimizi ikna edecek biçimde cevaplamamız gerekiyor: “Herhangi bir vatandaş demokrasi eğitimi almak ister mi? Onun demokrasi eğitimi alması için bir motivasyonu olabilir mi? Kendisinde bu yönlü bir yönelim oluşturulabilir mi?” Muhtemelen yıllar önce İdris Küçükömer, “Halk Demokrasi İstiyor mu?” isimli bitmemiş kitabı üzerinde çalışmaya başladığında da benzer soruları öncelikle kendine yöneltiyordu.

İhtiyacın tatmini

Sosyal, siyasal ve kültürel projelerde ilgilendiğimiz çözümün vatandaşların hangi ihtiyacını tatmin edeceği konusunda gerekli soruları kendimize sormakta başarılı değiliz. Konunun vatandaş yönüne bakmadan bir proje geliştirmek ve başarılı olmak istiyoruz. Eğer demokrasi, insan hakları ve yurttaşlık gibi alanlarda yaygın yetişkin eğitiminde başarılı olmak istiyorsak, vatandaş ile eğitim arasındaki somut sosyal bağı kurabilmek zorundayız.

Eğitim üretimle ilişkilendirilebildiğinde anlamlı ve değerli oluyor. Bu durumda her birey, eğitimine yeni katkılar yapmak için somut nedenlere sahip olabiliyor. Dolayısıyla demokrasinin ve eğitimin, yaşamın kendisi ile somut bağlarını kurabilmek önemli. Demokrasi ve sivil toplum geleneği yeterince gelişmemiş toplumlarda (muhtemelen düşük eğitimli) sıradan yurttaşların bu bağları kurabilmekte başarılı olamamalarını normal karşılamak gerekir. Toplumu oluşturan kurum ve kuruluşların bu bağların kurulmasında ve algılanmasında katkı ve destek mekanizma ve yöntemleri üretmeleri lazımdır.

Demokrasi için kime gitmeli?

Örneğin herhangi bir konuda elimde olandan daha fazla paraya ihtiyacım olsa ne yaparım? Muhtemelen aile yakınlarıma veya arkadaşlarıma başvururum. Bu seçenek, problemin çözümüne izin vermiyorsa; bir bankadan kredi almayı deneyebilirim. Yakınlarıma ve bankaya başvurmamdaki temel gerekçe, bu kişi veya kuruluşların benim sorunumu çözmemde katkı ve destek verebilecek olmalarıdır. Örneğin problemimle hiçbir ilgisi olmayan Sular İdaresi’ne veya Tapu Müdürlüğü’ne başvurmayı aklıma bile getirmem.

Demokrasi, insan hakları ve yurttaşlık gibi konular için de böyle bir akıl yürütme yapabiliriz. Vatandaşların bu konulara ilgi duymaları ve öğrenmeleri için bu bilginin onların sorunlarının çözümünde katkı ve kolaylık sağlayacağını bilmeleri gerekir. Bir başka deyişle; her gün sorunlarla boğuşan yurttaşların demokrasi ve yurttaşlık etrafında oluşmuş bilgi birikimini edindikleri zaman kendi yaşamlarının daha sağlıklı ve kolay olacağını kavramaları ve bu nedenle bu tür bilgi ve deneyimler için talep oluşturmaları beklenir.

Katılımcı demokrasi anlayışının, halkı seçilmiş yönetimlerin karar süreçlerine dâhil etmede sağladığı başarının kaynağı buradadır. Halk, katılımcı demokrasi (örneğin katılımcı bütçe) mekanizmaları aracılığı ile yönetim ve karar süreçlerine katılarak kendi sorunlarının çözümüne destek vermektedir. Katılımın başarısı, problem çözme performansını artırırken halkın çözümler konusunda ikna olmasını da beraberinde getirmektedir. Bu kavrayış, katılımı öğrenmek üzere demokrasi ve katılımcı demokrasi eğitimini meşru ve mümkün kılmaktadır.

Çatışmaya farklı bakış

1929 doğumlu Ralf Gustav Dahrendorf, ülkemizde sosyal bilimler alanında çalışanlar dışında yeterince bilinmeyen bir Alman kökenli İngiliz sosyolog, düşünür, siyaset bilimcisi ve politikacıdır. En ünlü eserleri arasında 1959’da yayınlanan “Sanayi Toplumunda Sınıf ve Sınıf Çatışması” çalışması yer alır. Bu kitabında Karl Marx’ın sınıf ve çatışma konusunu tarihsel bir zaman dilimine bağlı olarak dar kapsamda ele aldığını öne sürer. Ona göre; sınıflara ilişkin temel farklılıkları mülkiyette değil, sınıf farklılığının kendisinde aramak gerekir. Bana her zaman ilginç gelen bir yaklaşımı da; sanayi toplumunda çatışmanın sadece sosyal sınıflar arasında değil, bu toplumun her noktasında var olduğunu söylemesidir.

Dahrendorf’tan söz etmemin bir nedeni var. Sosyal bilimlerde çok geniş ilgi alanı olan Dahrendorf, demokrasi kültürünün yeni açılımlara yöneldiği 1990’lı yılları ‘yurttaşlığın on yılı’ olarak isimlendirir. Gerçekten reel sosyalizmin yıkılmasından sonra on yıl içinde yurttaşlık ve demokrasi için yurttaşlık eğitimi konusunda tarihsel gelişmelere bağlı ciddi çalışmalar yapıldı. Ama ne yazık ki; bu yeni yaklaşımların ve özellikle demokrasi için yurttaşlık eğitimi konusunun, ülkemize yeterince yansıdığını söylemek zor.

Demokrasi eğitimi

Yaptığım küçük araştırma sonucunda demokrasi eğitimine yönelik olarak üniversitelerimizde verilen tek bir ders bulabildim. O da; öğretmen yetiştiren bir eğitim bölümüne ait idi. İlköğretim ve lise düzeylerinde ise muhtemelen yurttaşlık ve demokrasi eğitimi, sosyal bilimler dersinin sınırlığı içinde veya sosyal kol çalışmaları gibi işlerliği yeterli olmayabilen ortamlarda geçiyor. Eğitimin, tümüyle bir sonraki sınavı kazanmak üzerine kurgulandığı bir sistemde, sınavda işe yaramayacağı düşünülen demokrasi ve yurttaşlık eğitimine ilgi gösterilmesi de beklenmez. Dolayısıyla demokrasi ile yurttaşlık bilgi ve deneyimi konusundaki zafiyetimiz, özellikle son 30 yılda geliştirdiğimiz kolaycı ve ucuzcu yaşam modelinden kaynaklanıyor. Bu nedenle; demokrasi eğitimi konusundaki sorunlarımızı aşmak için yaşam modelimizle ilgili iyileştirmeler ve geliştirmeler yapmamız gerekiyor. Gerçi bu tespit, biraz “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?” türünde bir yaklaşım oldu ama ne yazık ki, işin gerçeği bu…

Dünyada demokrasi eğitiminin, demokrasi için yurttaşlık gibi bir bağlamda ele alındığından söz etmiştim. Bu konuda çalışma yapan düşünürler, özellikle anayasal yurttaşlık kavramına vurgu yapıyorlar. Bu çerçeveyi ifade ederken de; sözü, yurttaşların hakları ve sorumluluklarını ifade eden bir ‘yeni sosyal sözleşme’ fikrine bağlıyorlar. Sonuçta; demokrasi için yurttaşlık eğitimi ile birlikte vatandaşların yeni sözleşmeyi oluşturmak için yeterli farkındalık, bilinç, birikim ve olgunluğa erişmesi hedefleniyor. Çünkü bir sözleşmenin yaratılmasından, varlığından ve meşruiyetinden söz edebilmek için tarafların bu konuda yetkinleşmiş olmaları gerekiyor.

Özel durumlar haricinde toplumun gelişimi, bir insan veya toplum mühendisliği projesi olarak görülemez. Çoğu zaman toplumda denetlenemeyen faktörlerin etkisiyle doğa gibi toplum da bizim sübjektif niyetlerimiz dışında bir ilerleme yolu seçer. Bu nedenle toplumun demokratik ilerlemesinin de büyük ölçüde kendi iç dinamikleriyle oluşması gerekir. Bireyler veya kurumlar olarak bizim yapabileceğimiz, bu süreçte yer alan aktörlerin kapasitelerinin artırılması ve süreçte yer almaları için teşvik edilmesi olabilir. İşte; demokrasi eğitimi tartışmasını var eden ana fikir budur.

Yeni sosyal sözleşme

Yeni bir sosyal sözleşme, toplumun yeni bir aşaması demektir. Böyle bir aşamayı hedeflemek bir hayal midir? Toplumda giderek sayıları artan öznelerin rekabeti, bir dayanışma ruhu ile birlikte hamur edilebilir mi? Bir sonraki sosyal aşamaya geçebilmek için demokrasi ve yurttaşlık eğitimi, bunu sağlayabilecek uygun bir araç mıdır? Eğer halkın karar ve yönetim süreçlerinde yer alabileceği bir katılımcı demokrasi modeli geliştirilebilirse, topluma ve geleceğe güvenmek ve bu hayali gerçekleştirmek için iyi bir nedenimiz var demektir.

Son söz: Katılımcı demokrasi en iyisi mi? Bu söylemek için katılımcı demokrasiyi yeterince yaşamadık. Ama konuşmaya ve tartışmaya başlasak iyi olur.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Demokrasi, Katılımcı demokrasi, Katılımcılık, Sivil toplum - STK, Vatandaş kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir