İslam Dünyası, Batı ve Demokrasi - 2

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır
İslam

Pankarttaki yazı: "İslam, düşman değildir."

İslam Dünyası, Batı ve Demokrasi - 2

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle

Güncel olayların ve faaliyetlerin hay huyuna dalıp bunlara neden olan kaynak nedenleri çoğu zaman gözden kaçırıyoruz. Bir anlamda bilime ve teoriye değer vermeden kendi aklımızın erdiği kadarı ile dünyayı açıklamaya çalışmamız sıkça oluyor. Bakışımızı dünyaya çevirip daha geniş bir ufka bakabildiğimizde ise kimi zaman gerçeklerin farklı olabileceğini, bazı durumlarda ise görüntülerin bizi götürdüğü yerin gerçekler dünyası olmadığını fark ediyoruz.

İslam ve demokrasi tartışması

Zaman zaman geriye dönüp çok iyi kavradığımızı düşündüğümüz kavramları bir kez daha gözden geçirmekte yarar var. “İslam ve Demokrasi” tartışması sürecinde; bu geri dönüşü demokrasi konusunda da yapmanın yararlı olacağı kanaatindeyim. Antik çağlarda doğrudan demokrasinin geçerli olduğu kentlerde kararlar, yurttaşların katıldığı ortamlarda yapılan görüşmeler sonucunda ortak olarak alınıyordu. Son derece cazip görünen bu manzaranın arka planında ise bu sürece mülksüz erkeklerin, kadınların ve kölelerin katılamayışı yer alıyordu. Bir başka deyişle; o çağlarda mülksüzler, kadınlar ve köleler yurttaş kavramı içine alınmıyordu. Bugün ise yurttaş kavramını çok daha kapsamlı ve çok aktörlü olarak tanımlıyoruz. Ama buna karşılık demokrasiyi antik çağların kentlerinde olduğu gibi doğrudan yürütme imkânımız da kalmadı; bu nedenle insanlık, temsili demokrasi denen farklı ehven-i şer bir sisteme geçmek durumunda kaldı.

Daha önceki yazılarımdan birisinde; Collier ve Levinsky’nin yaptıkları sıfatlı demokrasi araştırmasında 550 demokrasi kategorisi tespit ettiklerinden söz etmiştim. Gerek yukarıda anlattığım örnek, gerekse bu iki araştırmacının bulguları bize demokrasi hakkında birkaç önemli ipucu veriyor. Bunlardan birincisi, demokrasinin sürekli gelişme özelliğine sahip olduğudur. Bu nedenle; demokrasi, en iyi yönetim biçimi olarak değil, en az kötü yönetim yaklaşımı olarak tanımlanır. Demokrasi kavramının ve uygulamalarının gelişim tarihi de bu tespitin doğrulanma örnekleri ile doludur.

Demokrasiye ilişkin ikinci önemli özellik, bu kavramın ilk ortaya çıkışından bu yana anonim bir nitelik sergilemesidir. Bir başka deyişle; demokrasinin yaratıcısı ve sahibi yoktur. Gelişmiş Batının bazı demokrasi havarilerinin, demokrasiyi sanki kendileri icat etmiş gibi bir tutum içinde olmaları, kendi hüsn-ü kuruntularından başka bir şey değildir. Özetle; demokrasi; bir kişiye, bir kurum veya kuruluşa, bir devletler topluluğuna veya bir siyasal söyleme ait bir kavram değildir; olabileceği yönünde iddiaları doğrulayacak izler yoktur.

Üçüncü olarak demokrasi, kendi gelişim tarihi içinde değişime uğramaktadır. Günümüzde ulaştığımız katılımcı ve çokkültürcü demokrasi anlayışı, tarihin bu dilimine özgü bir gelişmedir. Muhtemelen önümüzdeki dönemde toplumun değişimiyle birlikte yeni boyut ve nitelikler kazanacaktır. Bu çerçevede çoğu zaman demokrasinin kendisi ile eşdeğer tutma yanlışı yapılan oy kullanma, seçme-seçilme, temsil vb gibi demokrasinin araçları da -demokrasinin kullandığı teknolojiler de- değişime uğrayacaktır.

Neden demokrasi?

Demokrasi sözcüğü, eski Yunanca’da demos ve kratos sözcüklerinin birleşimi ile üretilmiştir. Demos sözcüğü halk anlamına gelirken, kratos ise egemenlik, güç, iktidar gibi anlamlar taşır. Demokrasinin antik çağlardan bu yana gösterdiği değişimin özünde demos’taki -halktaki, toplumdaki- değişim yer alır. Demos’un yere ve zamana bağlı olarak gösterdiği değişim, demokrasinin halkın egemenliği özü sabit kalmakla birlikte değişip gelişmesine neden olmuştur. Dolayısıyla demokrasi olgusu, kök salmaya çalıştığı toplumsal yapıya göre farklı özellikler geliştirebilmektedir. İslam ve demokrasi ikilisinin birlikte mevcudiyetinin ve sürdürülebilirliğinin mümkün olduğunu doğrulayan özelliklerden birisi, demokrasinin yukarıda saydığım nitelikleri ile değişime uyum sağlayabilen bu yanıdır.

Sonuç olarak; demokrasinin önemli bir yüzdesi Müslümanlardan oluşan toplumlarda mevcudiyeti ve sürdürülebilirliği açısından bir sorun olduğu kanaatinde değilim. Bu anlamda Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları ülkelerde demokrasinin ve buna bağlı olarak sivil toplumun gelişemeyeceği fikrine de katılmıyorum. En azından; demokrasinin tarihinde bunu doğrulayacak veriler yoktur. İhtiyacı duyulan, farklı kesimlerin bir araya gelerek ortak paydayı üretecekleri düşünce, yol, yordam ve mekanizmalardır.

Demokrasi - İslam

Pankarttaki yazı: "Demokrasiye hayır. Sadece İslam istiyoruz."

Demokratik İslam mümkün mü?

Dünya siyaset literatüründe İslam ve demokrasinin bir arada varlığı ve sürdürülebilirliği sık tartışılan konulardan birisidir. Bu ikilinin birlikte var olamayacağını iddia edenlerin sayısı, İslam’ın özünde demokrasi ruhunun varlığını savunanlardan daha az değildir. Her iki kesim de tezlerini bazı tarihi ve sosyal, kültürel, hukuksal veya ideolojik temellere dayandırmaya çalışıyorlar. Bu yazıda İslam ve demokrasinin birlikte varlığını ve sürdürülebilirliğini olumsuzlayanların yaklaşımlarını ve gerekçelerini ana başlıklarıyla özetlemeyi deneyeceğim.

Olumsuzların dayanak noktaları şu unsurlarda toplanıyor: Birincisi; İslamiyet’in fundamentalist özü nedeniyle çoğulculukla uyumlu olmayan anti-demokratik özelliğinin olduğuna işaret ediliyor. Diğer yandan; şeriatın mükemmel ve ilahi kabul edilmesinin bir sonucu olarak demokratik tartışma yerine teokratik kabullerin ön planda yer alacağı iddia ediliyor. Gene; İslami düşüncenin müminlerle inançlı olmayanları ayırt etmesi nedeniyle demokrasinin eşit yurttaşlık ilkesinin gereklerini yerine gelmeyeceği savunuluyor.

İkinci olarak; olumsuzlar, gerçek dünya gözlemlerini öne sürerek İslam dünyasında demokratik yönetimin temel özelliklerinin bulunmadığını söylüyorlar. Örneğin pek az İslam ülkesinde özgür seçimlerin başarıyla gerçekleştirilebildiği iddiası var. İran gibi ülkelerden getirilen örneklerle buralardaki yöneticilerin tercihlerinin demokratik işleyişin önüne geçebildiğine dair örnekler veriliyor.

Sivil toplum

Bir ülkede demokrasinin varlığı tartışılırken, demokrasi için aranan ön koşullardan birisi sivil toplumun mevcudiyetidir. İslami özellikleri öne çıkan toplumlarda sivil toplumun eksikliği yanında eğitim ve sosyal kültür üzerinde tartışmaya ve sorgulamaya izin vermeyen baskılar olduğu tezi sıklıkla öne çıkarılıyor.

İslamiyet’in demokrasiyi dışlaması konusunda en çok tartışılan argüman, ABD’de 11 Eylül ile gündeme gelen İslami fundamentalizm ve şiddet üzerine kurgulanıyor. Yazılı ve görsel basın ile Internet ortamındaki dokümantasyon incelendiğinde; 11 Eylül sonrasına ait neredeyse bir külliyat meydana getirilmiş olduğu görülüyor. Hatta bu İslami terör odaklı olumsuzlama öyle bir uç noktaya gelmiş ki; İslam ve demokrasinin birlikte var olabilirliği üzerine yapılmış teorik çalışmalar önem ve değerini yitirmiş gibi görünmekte.

Kadın İslam Demokrasi

Toplumsal cinsiyet, İslam ve Demokrasi...

Toplumsal cinsiyet

İslamiyet’in demokrasi ile çeliştiği alanları gösterme çabasında olanların en önemli tezlerinden birisini toplumsal cinsiyet ve kadının toplumdaki yeri oluşturuyor. İslamiyet’te kadının ancak erkeğin tamamlayıcısı olabildiği, bu nedenle ikinci sınıf insan kabul edildiği üzerine tartışmalar aralıksız sürdürülüyor. Buna bağlı olarak erkekler açısından çok eşliliğe geçit verilmesi, demokrasi ile uyuşmayacak yanlardan birisi olarak öne çıkarılıyor. Daha katı kuralcı olan olumsuzlar; çarşaf, türban ve benzeri örtünme biçimlerinin kadını yaşamsal tercihleri açısından zorlayıcılık içerdiği görüşündeler.

İslam’a yönelen eleştirilerin ciddi bir bölümü, liberal demokrasi savunucularından geliyor. Bu nedenle İslamcı düşünce ve yaşam biçimi, siyasal liberalizm açısından olduğu kadar bazı ülkeler örnek gösterilerek ekonomik liberalizm yönünden de eleştiriliyor. Son olarak; İslami demokrasi gibi bir kavramın belirsiz ve iyi tanımlanmamış olması iddiasıyla demokrasinin kendisini ve bu yönlü idealleri olumsuz etkilediği savı etkin biçimde öne sürülüyor.

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Cinsellik, Demokrasi, Din, Erkek, Kadın, Sivil toplum, Toplumsal cinsiyet kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>