Yalnızlık: Tek Ağaçlı Bahçe…

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır
Yalnızlık

“Yalnız doğuyoruz, yalnız yaşıyoruz, yalnız ölüyoruz. Sadece sevgi ve arkadaşlık ile yalnız olmadığımız illüzyonunu yaratabiliyoruz.” Orson Welles (1915-1985)

Yalnızlık: Tek Ağaçlı Bahçe…

Gürcan Banger

Bugün Pazar… Genelde dinlenme ile geçirmeyi düşüneceğimiz bir gün olabilir. Yaşamını devam ettirebilmek için tatil günlerinde de çalışmak zorunda olan insanlara saygı duymayı akılda tutarak yeni hafta için enerji biriktireceğimiz bir gün… Belki de bu nedenle hafta içinin hay huyu içinde aklımıza gelmeyebilen konulara değinmek için ideal bir fırsat diye düşünebiliriz. Hele pek çoğumuzun içine sinmiş işkolik yapıyı düşündüğümüzde, bu günü böyle değerlendirmek daha da anlamlı hal geliyor.

Kişisel gelişim

Kendimizi yalnız hissediyorsak ve boş zamanımız varsa; hobi edinmek, zamanı değerlendirmek için uygun bir seçenek olabilir. Beni tanıyan bir arkadaşıma “Sanırım; benim hobilerim yok” demiştim. O da; “Var ama sen onları iş haline getirmişsin” diye cevaplamıştı beni.

Hobi sahibi olmak, genelde yalnızlığın çaresi olarak gelir aklımıza. Ama yalnızlığı gerçek anlamda duyarak andığımızda; her zaman aklımıza bir hobi edinmek gelmiyor. Son yıllarda yalnızlık derdine deva olarak ilk akla gelen, karşı cinsten bir arkadaş bulmak üzerine kilitlendi. Yalnız olduğundan şikâyet eden bir kişi ile karşılaştığımızda; öncelikle evli barklı olup olmadığı ya da karşı cinsten bir arkadaşı olup olmadığını düşünmek adeta takıntı haline geldi.

Arkadaş olmak

İnsanın karşı cinsten yakın bir arkadaşı olması, muhtemelen eksik bir kutbun tamamlanması şeklinde algılanır. Bir kişinin bir eşi, bir arkadaşı, bir can dostu olması fikrine karşı çıkmak mümkün değil. Ama yalnızlık duygusunun altındaki faktörlere bir göz atmakta da yarar var. Eğer kişi, “Ben, madem bazı özelliklere sahibim, o halde neden yalnızım?” diye sormaya başladığında, bu unsurların üzerine gitmek daha fazla önemli hale gelir.

Bazı yalnız kalmayı, kendimizle olmayı severiz. Yalnızlık, iç konuşmalar için en uygun durumdur. Ama yalnızlıktan şikâyet ediyorsanız, öncelikle bir yalnızlık-sever olup olmadığınızı iyice anlamanız gerekir. Bazı insanlar kendileriyle olan iç konuşmalarını öyle bir noktaya getirirler ki, dertleşmek ve sorunları paylaşmak için bile bir arkadaşa ihtiyaç duymazlar. Bu ihtiyaç hissetmeme durumunda bir arkadaşınızın olup olmaması fazla önemli değildir. Siz yalnızlığı sevmektesinizdir ve bu nedenle yalnızlıktan şikâyetiniz konusunu yeniden ve dikkatle gözden geçirmeniz önerilir.

Karşı cins arkadaşlığı

Karşı cins açısından baktığımızda; konunun daha karışık olduğu durumlar da var. Örneğin bu sıralar olumlu ya da doğru elektriği alamamak diye ifade edilen aranan insanın bulunamaması iddiası var. Pek çok kişi, aradığı özelliklere sahip bir yaşam arkadaşı veya can dostu bulamamaktan şikâyet eder. Tabii ki; bütün eş, sevgili veya dost olabilecek iyi insanlar sizden öncekiler tarafından paylaşılmıştır ama yine de bu durum, seçim yapma özgürlüğünüzün elinizden alındığı anlamına…

Diğer yandan sizin dört dörtlük iyi olduğunuzu ve ötekilerin sizden daha az nitelikli olduğunu kim söyledi ki? Belki kendinizi biraz yakından dinlemek ve incelemek, bazı fikirlerinizin yeni ilişkilerin önünü tıkadığını ve bu nedenle seçim yapmakta zorlandığınızı gösterebilir. “Bu, iyi değil” demeden önce “Ben yeterince iyi miyim” diye yeniden sorabilirsiniz kendinize. Ayrıca gelecek vaat eden bir iletişimin ve ilişkinin, öncelikle iyi niyet ve içtenlik ikliminde oluştuğunu kavramak gerekir.

Yaşanmış ve olumsuzluklar içeren bir geçmiş hikâyeyi aşmak zor olabilir. Eğer geçmişte olumsuz bir ilişki yaşamış isek, ikinci kez girişimde bulunurken geçmişin acı izlerini silebilmek gerekir. Bu konuda önerebileceğim yaklaşım, yaşamınızın öncelikle size ait olduğu ve herhangi bir girişimden geri durarak kaybettiklerinizin de sizin kayıplarınız olduğudur. Unutmayın ki; tüm olumsuzluklara karşın Güneş, Doğudan doğmakta ve yaşam her sabah bir şekilde yeniden başlamaktadır. Yitirdiğimiz anları geri kazanmak mümkün değil. Şu anki zamanı, gelecek için depolayıp saklamanın mümkün olmadığı gibi…

Yalnızlık, bağımsızlık ya da özgürlük

Yalnızlık ile bağımsızlığı sıklıkla karıştırırız. Yalnızlığı özgürlükle eş tuttuğumuz olur. Bu özgür yalnızlık yanılsaması, bir gerçek olabildiği gibi bir derin duygusal yalnızlık gerçeğinin, beynimizin haylaz oyunlarından birisi olarak kamufle edilmesi de olabilir. Sağlıklı bir iklimde ve doğru geliştirilmiş birlikteliklerin kişisel bağımsızlığı ve özgürlüğü engelleyeceğini söylemek, ilişkiye haksızlık olur. Yaşadığımız sevginin gerçeği ise özgürlük ve bağımsızlık da bizimle birlikte demektir.

Velhasıl; Adonis’in dediği gibi: “Yalnızlık: Tek ağaçlı bahçe…”

Sevgi ihtiyacı

“Hepimiz bilmediğimiz bir şeyden dolayı yalnızız. Yoksa hiç tanımadığımız birini arama duygusunu nasıl açıklayabiliriz ki?” David Foster Wallace (1962-2008)

Siyahtan beyaza, ışıktan gölgeye savrulmalar…

Apartmanın bodrum katında yaşamış olanlar, sonrasındaki evlerinin üst katlarda olmasını isterler. Bir müzik yarışmasında gürültülü bir müziğin kazandığı bir yıldan sonra sakin ve huzur veren bir şarkının kazanma ihtimali yüksektir. Yoksulluk çeken bir aileden gelen insanların maddiyata sahip olmayı isteyen bir ruh geliştirmeleri şaşırtıcı değildir. Özetle; çoğu zaman siyahın ardından beyaza ya da beyazın ardından siyaha savruluruz. Yalnızlık olgusu da bu savrulmalardan kendini ayrık tutamaz. Yalnızlıklar, olumlu durumda derin ve sadık sevgileri, olumsuz durumda ise yedeklenmiş sevgiyi onaylayan ruh halini beraberinde getirebilir.

Sanırım; insanın en önemli yaş dönemi çocukluk çağına denk düşenler oluyor. İyisiyle kötüsüyle… Karakter özelliklerimizin pek çoğunu bebeklikten başlayarak çocukluğumuzda ediniyoruz. Bu dönemde donandığımız çok sayıda beceri de var. Tabii ki, öğrenmeyi ve edinmeyi atladıklarımız da…

İnsan olmak

İnsan olma yetkinliği, her bireyin değişik düzeylerde edinebileceği değerli bir özelliktir. Yaşamdan gerekli dersleri çıkarıp kendini geliştirmeyi başaran birey ise bilgeliğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Kanımca; bilgeliğin ilk koşulu, hoş görüp bağışlayıcı olabilmektir. İnsan, başkalarınınkileri olduğu kadar kendi hatalarını da bağışlayabilmeyi ama bunlardan ders alarak tekrar etmemeyi öğrenebilmelidir. Hatalar konusunda doğru zamanda doğru önlemler, hata yapmanın bir alışkanlık haline gelmemesini sağlar.

Hiç kuşkusuz; başka insanları bağışlayabilmek yapısal bir bilgelik özelliğidir. Bağışlamanın hatalı davrananı ezmeden, onun insani yanına zarar vermeden olması önemlidir. Bağışlama, çocuklukta öğrenilmesi unutulmuş bir dersin biraz gecikmiş olarak öğrenilmesini hedeflemelidir. Karşımızdakini bağışlama, onun gelecekteki davranış modelini olumlu yönde etkilediği sürece çok daha değerli olacaktır. Bağışlayabilmek ve ezmeden, kırmadan karşımızdakinin bunu hissetmesini sağlamak, karşımızdaki insan kadar bizim için de nice değerli bir derstir.

İnsanla yaşamın arayüzü

İnsanın yaşamla yüz yüze durduğu yer, bir iletişim noktasıdır. Türü ne olursa olsun iletişimin yer alacağı ortamın saygı unsurunu içermesi gerekir. İnsan, öncelikle kendi değerlerine saygı gösterebilmeyi bilmelidir. Kendine saygı duymayan bir kişinin çevresine saygı duymasını beklemek hayal olur. Saygı denen olgu, önce kendi değer ve özelliklerine saygı duyabilmekle başlar. Çünkü bu süreç, insanın kendisini iyi ve doğru tanımasını sağlar. Kendini tanımayan insan, başkalarını da bilip tanıyamaz.

Çevremize, karşımızdaki insana saygı beslemek, ona ilişkin değerleri ve anlamları önemsemek demektir. İnsanlar önemsenmedikleri bir ortamda bulunmak istemezler. Saygı içermeyen bir iletişim ortamında yer almaya hevesli olmazlar. Saygı, bir arada barış içinde yaşayabilmenin ve çok kültürlülük ortamında ortak paydayı bulabilmenin ön koşuludur. Yukarıda özetlediğim nedenlerle saygı, sevginin de vazgeçilmez önkoşuludur. Eğer biten sevgilerden söz edeceksek; genelde sevgi bitmeden çok önce saygı bitmiştir zaten.

Paylaşım

Paylaşmak da çocukluğumuzda öğrendiğimiz temel dersler arasındadır. Ama bazılarımız, paylaşım isimli dersten kopya çekerek geçeriz adeta. Bu haylaz davranış, yaşamımızın daha sonraki yıllarında bize olumsuz gerginlikler ve hırslar olarak döner. Kariyerizmin, koltuk sevdasının, iktidar hırsının, ben-bilirimciliğin altında hep çocuklukta iyi öğrenilmemiş paylaşım dersleri vardır.

Paylaşım deyince; illa ki, maddi zenginliklerden söz ettiğim sanılmaya… İnsan, duygularını, düşüncelerini de paylaşabilmeyi bilmelidir. Bir paylaşım hukuku içinde yer almış taraflar, birbirlerine taahhüt ettikleri gibi zamanlarını da paylaşabilmelidirler.

Maddi olmayan konularda paylaşımın ilginç bir özelliği vardır. Örneğin sevgi paylaşıldıkça çoğalır. Sevgiyi kendinize saklamaya çalıştığınızda onu daha hızlı kaybedersiniz. Genel anlamda paylaşımın çoğaltan etkisi vardır.

Sevgiyi yitirmek kolay olabilir

Bazen sevgiyi bir avuç dolusu ince kuma benzetirim. Onu kaybetmemek için sıktıkça daha fazla kayar gider avucunuzdan. Sevgiyi korumak için biteviye sıkmak ve onu boğmaya kalkmak iyi bir yol olmayabilir. Sevgi, paylaşarak korumamız gereken bir değerdir. Eğer zaman içinde sizin sevginizde bir kayıp veya zedelenme olursa, sevgiyi paylaşmış olduğunuz insan, sevginizi yenilemenize yardımcı olacaktır. Bir kalbin yedeği, diğer kalptedir.

Mevlâna Celaleddin Rumî ile bitireyim:

“Mest etti beni gözlerinin nergisi,
Kovdun çağırıp, doğru olan hangisi?
Kanmam dudağım ıslanarak ben öyle,
At sen beni ırmağında boğ en iyisi.

Ziyaretiniz için teşekkürler:↓

hatice ugurlutepe Nadir Çopur

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Arkadaşlık, Aşk, Erkek, İlişki, Kadın, Sevgi, Yalnızlık kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>