Toplumsal Uzlaşma ve Toplumsal İlişki

İletişim

Sosyal Uzlaşma ve Sosyal İlişki

Toplumsal Uzlaşma ve Toplumsal İlişki

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle

Çok aktörlü ortamlarda uzlaşmayı aramak temel başarı faktörlerinin başında gelir. Özellikle çok kültürlü ve çok paydaşlı yaşam çevreleri olan kentler, bu ihtiyacın yakıcı önem ve değerde ortaya çıktığı yerlerdir. Diğer yandan siyasal mücadelenin ve rant / makam kavgasının öne çıktığı ortamlarda bu konunun dikkate alındığını söylemek zordur. Örneğin kentin bazı yöneticilerin kendi aralarındaki gerilim ve kurumsal despotik yönetim uygulamaları uzlaşma ve ortak paydanın ancak olumsuz, karşıt ve kötü örneklerini –yani olmaması gerekeni– sergiliyor.

Toplumsal uzlaşma

Toplumsal uzlaşma, hiç kuşkusuz pek çok boyutu olan bir konu. Ama öncelikle malzemesinin insan olduğunu iyi bilmek gerekli… İnsanın bireysel ve içinde bulunduğu topluluğun sosyal kültürü, toplumsal uzlaşma düzeyini önemli ölçüde etkiliyor. Ama önce insan… Onun iyi niyet, hoşgörü, saygı ve empati yaklaşımı toplumsal uzlaşmanın önünü açabiliyor ya da oluşmasına engeller koyabiliyor; çünkü toplumsal uzlaşmanın ilk adımı, insanın insanla ilişkisiyle başlıyor.

Hepimizin geçmişte veya bugün taşıdığı statüler ve etiketler var. Bunların bazılarını ise geçmişte taşımışız ama bugün farklı bir algı modeline sahibiz. Yaşam hepimizi az ya da çok değiştiriyor. Ama ısrarla geçmişe sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışanlar da var.

Geçmişte farklı görüşlerde olduğumuz ama bugün yakın mekânlarda yaşadığımız insanlar var. Sokakta karşılaştığımızda birbirimize selam vermekte çekinceli davranıyoruz. En azından yolda yürürken karşılaştığımızda gülümseme “Merhaba” demek isterim. Belki bana yönelik olarak böyle düşünen başkaları da vardır. Ama geçmişteki örneğin siyasal algımız hala birbirimizi rakip olarak görmemize neden oluyor.

Geçmişte yakın tanış olduğumuz insanlar var. Bugün farklı konumlardayız ya da görüşlerimiz farklılaşmış. Bunu insanca bir selam vermenin önünde engel kabul ediyoruz. “Merhaba” demekten, ayaküstü birkaç cümle konuşmaktan kaçınıyoruz.

Kişisel iletişim

Toplumsal uzlaşmanın ilk adımı, kişisel iletişimdir. İletişim kurduğumuz için görüşlerimizden ya da yaşam biçimimizden vazgeçmemiz gerekmez. Bu ülke iletişim kurmamanın sonuçlarını çok acı biçimde yaşadı. Özgür yaşamda diyalog kurmakta çekince yaratanlar, baskıcı rejimlerin hapishane koğuşlarında konuşmak durumunda kaldılar. Birbirimize kıyasıya rakip hatta düşman olmanın zararlarının doğrudan doğruya kendimize olduğunu fark etmenin zamanı gelmedi mi?

İnsanların birbirinden farklı düşünce tarzlarına ve yaşam şekillerine sahip olmaları olağan karşılanması gereken bir durumdur. Herkesin birbirinin kopyası gibi benzer veya özdeş olmasını bekleyemeyiz. Zaten yaşamın güzelliğini yaratanlardan birisi, farklılıkların yarattığı uyum değil midir? Çevremize baktığımızda hiçbir ağacın bir başkasının, hiçbir bulutun bir diğerinin ya da hiçbir akarsuyun bir ötekinin aynısı olmadığını görmüyor muyuz?

Herkes kendi farklılığına sahip çıkabilmeli, koruyabilmeli, geliştirebilmelidir. Buna karşılık farklılıklar arasında da iletişim ve ilişki olmak zorundadır. Bu yapı da iyi niyet, hoşgörü, saygı ve empati temelleri üzerine kurulmak durumundadır.

Çevremizdeki yaşam

Çevremizde canlı bir yaşam ve onun bir parçası olarak insanlar var. Yakın veya uzak; bu insanlarla zamanın dilimlerini paylaşıyorsunuz. Her gün selamlaştığınız tanışlardan veya alışveriş yaptığınız esnaftan müşterilerinize, iş veya okul arkadaşlarınıza kadar yaşamınızda şu ya da bu biçimde yer alan çok sayıda insan mevcut. Zaman, insanın en değerli kaynaklarının başında geldiğine göre, bunu tüketmek üzere paylaştığımız insanlarla ilişkilerimiz üzerinde düşünmek önemli olmalı.

Yukarıda saydığım insanlarla -derinliği, yoğunluğu ve içeriği açısından- ne tür bir ilişki kurabileceğinize ya da kurmaya izin verebileceğinize ancak siz karar verebilirsiniz. Onayladığınız ilişkinin özelliklerini, hiç kuşkusuz ona verdiğiniz önem ve değer ortaya koyacaktır. İlişkiye verdiğiniz anlam, sizin kadar karşı taraf için de ayırt edicidir. Karşınızdaki insan, sizin yaklaşımınıza bakarak paylaşımın ufku açısından bazı değer yargılarına sahip olacaktır. Dolayısıyla kendimizle ilgili ve kendi ilişiklerimiz hakkında bir karar verirken, başka insanların karar ve yargılarını da etkiliyoruz. Ama zaman size ait olduğu için, önce sizin zamanınızı nasıl değerlendireceğiniz konusunda kararlı olmanız gerekir.

Değerli ilişkiler

Değeri zamanla ölçülemeyecek ilişkileriniz olabilir. Ama buna karşılık yaşamınızı sürdürmenizi sağlayan zorunluluklarınız da var. Örneğin çalışıyorsanız işinize, öğrenciyseniz okulunuza zaman ayırmalısınız. Bedensel ve zihinsel dinlenme için zaman öncelikleriniz olmalıdır. Zorunlu ve öncelikli zaman kullanımını belirledikten sonra, hiç kuşkusuz kalan zaman kaynağını da hovardaca harcama eğiliminde olmamalısınız.

Bir insanın zaman kullanımı açısında katı programlarla “organik robot” haline dönüşmesi hoş bir şey değil. Özellikle katı kuralcı zaman kullanımının yaratıcılığı azalttığını ve yaşamdan tat almayı zorlaştırdığını düşünülürse, esnek zaman kullanımı cazip gelir. Ama zaman önemlidir. Biriktirilmesi, geri kazanılması veya yeniden kullanılması mümkün değildir. Bu nedenle zamanınızın kullanımında istismara açık olmamalısınız.

Besleyen ilişkiler

Bazı besinlerin tadını sevmeyebiliriz. Ama içerdiği yararlı unsurlar veya bize katkıları nedeniyle yemeyi tercih ederiz. Lezzetini beğendiğimiz besinler içinde fazla miktarda kullanıldığında zarar verenler olabilir; bunlar konusunda denetimli olmalıyız. Zehirli mantarlar veya bozuk maddeler gibi kimi gıdalar vardır ki, bunlardan kesinlikle uzak durmamız gerekir.

İnsanların ilişkileri de gıdalara benzer. Bazı kişilerin bize olumlu katkı ve destekleri vardır. En azından; iyi yolda olmamız ve kendimizi doğru biçimde geliştirmemiz için bizi teşvik ederler. Bazıları sadece kendi çıkarları için adeta zamanımızı çalarlar. Bilinçli ya da bilinçsiz tehlikeli yollara girmemizi veya bizi darboğazlara sokabilecek riskler yüklenmemizi isteyenler de olur. Bu nedenle ilişkilerimizi sınıflandırmak, kaçınılmaz olarak ele almamız gereken bir konudur. Böyle davranmadığımız zaman geri dönülmez kayıplarla karşılaşmamız muhtemeldir.

Davranış modeli

İnsanlara nasıl davranmanız gerektiğini veya kime hangi nedenle ne kadar zaman ayırmanızın doğru olduğunu belirten bir reçete vermeyeceğim. Ama bir düşünme pratiği oluşturmanız açısından bir alıştırma önerebilirim. Örneğin günlük yaşamınızda yer alan insanların size olumlu katkı ve destekleri açısından bir liste yapabilirsiniz. Size katkısı olan kişilerin nasıl olumlu etkilediklerini düşünebilir ve bu katkılarla ilgili notlar alabilirsiniz. Aynı çalışmayı sizi olumsuz etkileyen, yaşamınıza olumsuz katkılar yapan kişiler için de geliştirebilirsiniz. Her iki alıştırma da zamanınızı nasıl paylaştırmanızın daha yararlı ve başarılı olacağı konusunda size ipuçları verecektir.

Son söz: İlişkinin iki ucu var. Bir yanında siz dururken, diğer yanında sizinle aynı hak ve özgürlüklere sahip bir başka insanın olduğunu unutmamalısınız. Siz değer verdiğiniz insanla daha fazla zaman geçirmeyi isterken, bu konu da onun ne düşündüğü ve hissettiği de önemlidir.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Business philosopher. Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net'te proje koordinatörüdür. Düzenli olarak bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete, dergi ve bloglar var.
Bu yazı İlişki, Toplum, Uzlaşma kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir