“güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden”
Gürcan Banger
Kentte dolaşırken sıkça gördüğünüz tabelalardan birisi şudur: “Feşmekan Belediyesi çalışıyor.” Ya da şöyle bir pankart görebilirsiniz: “Bu sokağı Filan Belediyesi yapmaktadır.” Şimdilerde ise Van’a ya da Erciş’e kamyonların önünde şu türden yazılar var: “Bilemem-ne Belediyesi Van Depremi Yardım Kamyonu”.
Önümüz Kurban Bayramı… Yoksullara yardım imkânının öne çıktığı zaman dilimlerinden birisi… Ramazan’larda olduğu gibi gene yemek yardımı çadırları kurulacak muhtemelen. Önlerinde kocaman tabelalar: “Filan-yer Belediyesi Yardım Çadırı”. Kurban etleri dağıtılırken torbaların üstünde ilgili kurumun renkli resimli reklam yazıları olacak. Torbaların için siyasi broşürler ve o belediyenin başkanının gülümsemeye çalışan resmini içeren ilanlar doldurulacak.
Behey siyasi mahlûk!… Bu halk seni çalışasın diye o makama getirmedi mi? Bir de “Feşmekan Belediyesi çalışıyor” diye ilan etmeye çalışmanın âlemi nedir? Seçildin diye tembellik içinde oturacak mıydın? Siyasetin anlamı nedir? Siyaset, halka ve vatandaşa hizmet demektir.
Şu sokağı, bu caddeyi ya da şuradaki kaldırımı ben yapıyorum diye övünüyorsun. Bu işi kim yapacaktı ki? Tabii ki sen, senin kurumun ve senin çalışanların yapacak. Kaldırım yapmanın veya asfalt dökmenin siyaseti mi olur? Belki seni bir başkasının asla yapamayacağı bir kamusal hizmeti yaptığın için takdir edebiliriz ama onun değerlendirmesi bırak da biz, vatandaşlar düşünelim. Bunu reklam yaparak senin hatırlatman gerekmiyor. Ayrıca kendi siyasi reklamını kimin parasıyla yapıyorsun? Milletin, vatandaşın, kamunun parasıyla; değil mi? Oraya seçilmiş olman, kamunun kaynaklarıyla kendi kişisel veya siyasal reklamını yapmanı haklı ve meşru gösterir mi?
Sadece belediyeler değil
Yukarıda ön sırada onlar bulunduğu için ağırlıklı olarak belediyeleri saydım. Buna meslek odalarını, sivil toplum kuruluşlarını ve kamunun kendisini de ekleyebilirsiniz. Kamusal hizmetin reklamının yapılmasını, bir de bunun halkın parasıyla yapılmasını asla içime sindiremiyorum. Olağan karşılamam hiç mümkün değil.
Bu kötü örnekler; siyasal yozlaşmanın geldiği noktayı ve siyasetin çürümüşlüğünü defalarca ve açıklıkla ortaya koyuyor. Sıklıkla siyasetin bozulmasından söz ederken aklımda taşıdığım örneklerden birisi olarak bu “çalgılı çengili” kişisel ve siyasal reklamlar ile kamunun parasıyla “gerdeğe giren” siyasetçiler oluyor.
Geleneğimiz
Bizim geleneğimizde ve kültürümüzde yardımın özel bir yeri var. Özellikle yoksula yapılacak yardımlar neredeyse kültürün genetik kodlarından birisi haline dönüşmüş. Örneğin yardım konusunda “Bir elin verdiğini diğer el duymamalı” denir.
Bu konunun en seçkin örneklerinden birisi Osmanlının yükselişe geçtiği dönemin seçkin padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından verilmiştir. Fatih, vasiyetinin bir bölümünde şunları söyler:
“… Ben ki İstanbul fatihi abd-i aciz Fatih Sultan Mehmed bizatihi alınterimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık mevkiinde kain ve malumu’l-hudud olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahih eylerim.”
“Şöyle ki: Bu gayr-ı menkulatımdan elde olunacak nemalarla İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim… Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim. Bunlar ki ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar, bila istisna her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar; var ise şifası şifayab olalar. Değilse kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Darülaceze’ye kaldıralar, orada salah bulduralar.”
“… Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın kavimleri ve medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendüleri gelemeyenlerin yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle…”
Bu vasiyetnamede en anlamlı cümle parçalarından birisi, “güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden” tamlamasıdır. Diyor ki; yoksulu, yoksulluğunu yüzüne vurarak taciz etmeyin… Yardım yapın; deryaya attığınızı düşünün… Bundan yarar ve çıkar elde etme peşine düşmeyin.
Son söz: İyilik, karşılığı beklenmeden yapılana denir.