Zihnimize Şekil Veren Medya
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle
İletişim olgusunun boyutları büyüdükçe zihnimizin şekillenmesinde medyanın rolü hızla büyümeye başladı. Bir zamanlar halkları futbolla yönetme ve denetleme (bir başka deyişle şekillendirme) anlayışı içinde olan iktidarlar şimdi iletişim araçlarının ve medyanın keyfini sürüyorlar.
Kim önde?
Kurum ve kuruluşların içinde bulundukları toplumdan daha ileride olmaları sıkça görülen bir durum değildir. Genel olarak toplumun temel değerler açısından yüksekliği veya düşüklüğü, onu oluşturan kişi, kurum ve kuruluşlara yansır.
Hepimiz bir kültür ortamına doğarız. Bu ortamdan etkilenerek büyürüz. Bu durum kişiliğimizin oluşmasında önemli ölçüde etkili olur. Bunu kurum ve kuruluşlar için de tekrar etmek mümkündür. Örneğin hukuk, ilgili toplumun aynasıdır. Eğitim her ne kadar toplumu değiştirip dönüştürmeyi hedeflese de, doğru stratejilerle kurgulanmadığı sürece toplumu yeterli ölçüde etkileyemez. Çoğu zaman mevcut durum (statüko) galip gelir ve kendi egemenliğini sürdürür.
Medya
Yukarıda belirttiğim etkilenme süreci medya (yazılı ve görsel basın) için de geçerlidir. Demokratik niteliği düşük bir toplumda medyanın da demokratik olması beklenemez. Toplumun ön yargıları ve toplumda etkili olan güçler, medyanın biçimlenmesinde etkili olur.
Bu genel kurala rağmen medya konusunda şehir efsanesi diyebileceğimiz bazı ön yargılar insanların zihinlerini tutsak almış gibidir. Bu tür efsaneleri, toplumdaki konumlarını koruyup geliştirebilmek için medya dünyasının kendisinin servis ettiğini söylemek de yanlış olmaz.
Örneğin medyada izlediğimiz haberlerin bağımsız ve araştırması gazeteci kimliği ile yapıldığı efsanesi bunlardan biridir. Medyanın ideolojik, siyasal veya çıkarsal niyet ve bağlantılarının olduğu gözden ırak tutulmaya çalışılır.
Medya objektif mi?
Bir diğer ilginç efsane, haber yazanların ve yayınlayanların, haberin yorumu ve haberden sonuçlar çıkarma ile ilgilenmeyip sadece objektif olayları yazdıkları şeklindedir. Bu efsane konusunda yapılan medya araştırmaları, acı gerçeğin hiç de böyle olmadığını söylemektedir. Medya organlarında haber diye sunulanların ciddi bir bölümünün yazanın veya medya sahipliğinin görüş ve yaklaşımlarını yansıttığını biliyoruz.
Bir medya organında haber ve düşünce bir arada yer alır. Genelde haberlerin onu yazanların düşüncelerini içermediği gibi –genelde yanlış olan- bir varsayım yapılır. Hâlbuki yorumlanmış, izleyicileri yanıltıp yönlendirmenin en bilinen yollarından birisidir. Ama medya konusundaki efsane, haber ile düşüncenin her zaman ayırt edilebileceği gibi bir başka efsaneyi yurttaşlara aşılamaya çalışır.
Medya gerçekçi mi?
Efsanelerle ayakta durmaya çalışan medyanın cevaplama gayretinde olduğu sorulardan bir diğeri, gerçek haberin ne olduğudur. Burada yaratılmaya çalışan efsane, medyada yer alan haberin gerçek ve objektif olduğudur. Çevremizden oluşmuş diğer bilgi kaynaklarından gelene karşılık doğru haberin medyada yer aldığı gibi bir algı oluşturulmaya çalışılır. Bu algı oluştuğunda ise medya kendini daha güçlü bir etkileme aracına dönüştürmüş olur.
Medyanın misyonu
Medya hakkında aktarmak istediğim son efsane, medyanın haberi tanımlama konusunda biçtiği misyondur. Medya için haber, iyi bilinen bir örnekle bir insanın köpeği ısırmasıdır. Bir köpeğin insanı ısırması sıradan bir olay kabul edildiğinden haber sınıfından da sayılmaz. Böylece medyanın belirlediği bu haber tanımı, onun etki alanının kalıcılaşması sonucunu oluşturur; çünkü haberin ne olduğunu ve halka ne yansıtılması gerektiğini medya bilmektedir.
Sözün kısası; bizim medya hakkında pek çok yanlış algımız olabilir. Medyanın bizi manipüle etmek için ürettiği pek çok efsane ortalıkta gezinmektedir. Kanımca yurttaşların medya hakkında yapabileceği en büyük yanlış, medyanın özü açısından demokrat, yansız ve objektif olduğu yanılgısıdır. Unutulmamalı ki; medya, toplumun aynasıdır. Her ne var ise olumsuz olan toplumda, suretidir medya da…
Kapitalizm ve Medya
Kapitalizmin birkaç önemli özelliğinden birisi, her şeyi meta haline, bir başka deyişle maddi, düşünsel veya duygusal olan her şeyi alınır satılır hale dönüştürmesidir. Bu bağlamda kamuoyu da bundan kendini kurtaramaz. Örneğin son yıllarda küresel, ulusal ve yerel medyanın kamuoyunu bir haber pazarı halinde görmeye başlamasının nedeni, kapitalist ekonomik sistemin bu genel özelliğidir.
Günümüzde gazeteden radyo yayınlarına, televizyon kanallarından İnternet sitelerine kadar medyanın en belirgin özelliği, neredeyse tümüyle kâr güdümlü bir yapıya dönüşmüş olmasıdır. Medyanın doğru bilgi verme ve yürütme erkini denetleme gibi kamusal görevlerini yerine getirmede öncelikli davranmaması, halkın gözünde meşruiyet ve güven kaybına neden oldu. Bu nedenle; yapılan kamuoyu anketlerinde halkın, medyayı en az güvenilen kurumlar arasında görmesi hiç şaşırtıcı değildir. Yurttaşlar kendilerini manipüle edilme potansiyeline sahip haber tüketicileri olarak gören medyayı, artık inanılır ve güvenilir bulmamaktadır. Kamusal gazetecilik kavramının doğuşunun nedenlerinden birisi, medyada gözlenen bu meşruiyet ve güven kaybıdır.
Kapitalizmin Küresel Çağ’daki önemli bir diğer özelliği, mal ve hizmetlerin yeniden üretmenin yanında sürekli olarak yeni ihtiyaçlar üretme eğilimidir. Kapitalizm için ar-ge ve inovasyonu (yenilikçiliği) anlamlı kılan güdülerden birisi, bu özelliğe bağlı olarak yeni kâr kaynak ve modelleri geliştirebilmektir. Yeni ihtiyaç üretimi ve halkın bu ihtiyacın tatmini yönünde ikna edilmesi sürecinin önemli aktörleri arasında medya ilk sıralarda yer alır. Magazin ve spor gazeteciliği, bu kâr ve rant güdümlü sürecin en etkin ve verimli işlediği alanlar için “seçkin” örneklerdir.
Son söz: Bu sıralar yapabileceğiniz büyük bir hata, medyayı demokrat ve objektif kabul etmek olacaktır. Neden derseniz; medya önce büyük sermaye gurupları ile onların çıkarlarının ve kirli siyasetin işgali altındadır. Günümüzde medya, her boyut ve unsuruyla alınıp satılan bir meta haline dönüştü.