Geleceğe Yürürken
Gürcan Banger
Türü ne olursa olsun, bir birlikteliğin ilk koşulu karşılıklı güvendir. Güven duygusu olmayan bir birlikteliğin sağlıklı sonuçlar sağlayabileceğini düşünmüyorum.
Güven
Güven oluşumu için, sanırım önce bireylerin bu konuda iyi niyetli ve açık olmaları gerekir. Saydam olmayan tarzlar, karşımızdaki kişi de belirsizlik yaratır, birtakım sorular oluşturur. Hele ki sorular cevaplanamadığında (veya değişik nedenlerle cevapsız kaldığında) bir kuşku kemirgeni birlikteliği içten içe çökertmeye başlar.
İki ayrı bireyin bir birliktelik oluşturabilmesi için (bireysel özgüven konusunda da olabileceği gibi), önce kendi özellikleri açısından sağlıklı ve sağlam olmaları gerekir. Bu bağlamda kişisel korkularımızdan söz edebiliriz.
Her birimizin farkında olmadığımız veya bilincinde olduğumuz değişik türde korkularımız olabilir. Ama güvene dayalı sağlıklı bir birlikteliğe doğru yürüyebilmek için önce korkularımızı tespit etmek, sonra da (çözme anlamında) onların üzerine yürüyebilme cesaretini göstermemiz gerekir.
Çözüm cesareti, basit anlamda risk alma ile eşdeğer tutulmamalıdır. Tabii ki, pek çok anlamda kazanmanın kaynağında risk alabilmek vardır. Ama korkularımızın üzerine yürüme cesareti, risk almanın çok öncesinde başarılı olmamız gereken bir olgudur.
Yaşamda değişik türde amaçlarımız vardır. Ama bunların hepsini her istediğimizde elde etmemiz de mümkün değildir. Bizi engelleyenlerin başında yaşamın önümüze koyduğu engeller (kısıtlar) gelir.
Kimi zaman maddi engellerimiz vardır. Bilgi eksikliği önümüzü kesebilir. Ve tabii ki, aşamadığımız korkularımız. Var olan kısıtlarla birlikte belli bir amaca ulaşmaya çalışırız. Bazen de kısıtlara takılır kalırız.
Yaşama ait gözlemlerim insanları, ister istemez kategorize etmemi sağlıyor. Her ne kadar insanları sınıflara ayırmayı sevmesem de. Bazı bireyler var ki, sınırları (kısıtları) fazla dikkate almadan amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Bunların sonu, genellikle toplumun dışına düşmek, marjinalleşmek biçiminde oluyor. Toplumun dışına düşmüş bir kişinin tekrar sosyal sisteme entegre olması da pek kolay gerçekleşmiyor.
Bazı örnek kişiler var ki (bunların sayısının pek fazla olduğunu söylemeliyim), bunlar sadece sınırlara (kısıtlara) göre davranıp yaşarlar. Bunlara orta yolcular da diyebiliriz bir anlamda. Toplumun sınırlarına uğramayan, kendini yeterince sorgulamayan, risk almayı aklına bile getirmeyen bilinçte insanlardır bu kişiler. Başkaları tarafından ayıplanmamak, açık düşmemek, geleceğin muhtemel sorunlarını akla bile getirmemek başarı elde etmek, yeniyi yakalamaktan çok daha önemlidir bu kişiler için.
“O değil”, “Bu değil” deyiverince söylenmesi gerekenin ne olduğunu da belirtmek bir kaçınılmaz görev oluyor. Bir amacımız var ve bu amaca ulaşmamızı sınırlayan kısıtlar kümesi. Başarılı kişi odur ki, amacına ulaşmaya çalışırken kendi sınırlarını da öteler. Kendini geliştirir kısıtlarını aşmak için.
Yaşam, engin bir dersler manzumesidir. Olumlu veya olumsuz bir anı yaşamak kadar, o andan sonrakiler için doğru dersler çıkarmak da önemlidir. Çünkü yarın, bugünün deneyimleri ile kuruluyor.