Gürcan Banger
Marx’ın Manifesto’da dediği gibi; kapitalizm her şeyi alınır satılır hale getiriyor. Sanırım, bir Hıristiyan geleneği olan St. Valentine Günü’nün başına gelen de böyle bir metalaşma süreci.
St. Valentine
Sevgililer Günü’nün geçmişi, 4’üncü yüzyılda Roma’da kutlanan Çobanların Tanrısı Faurus Lupercus’a kadar uzanıyor. O zaman bu amaçla yapılan şenliklere Kurt Bayramı adı veriliyor.
O dönemde genç Romalılar her yıl 15 Şubatta içinde Tanrı Kurt’un yaşadığı düşünülen bir mağaranın önünde toplanıyorlar. Bu törenin önemli unsurlarından birisi içinde kız isimleri bulunan bir küp. Delikanlılardan (seçilmiş / belirlenmiş) birisi küpün içinde isim yazılı levhalardan birisini çekiyor. Böylece erkek ve kız, sevgili olmak konusunda toplumun onayını almış oluyorlar. Bu onay, sonraki yılın 15 Şubatına dek sürüyor. Roma’nın ilk yıllarında başlayan bu gelenek M.S. 500’lü yıllara kadar sürdürülüyor.
Hıristiyanlığın yaygınlaşması Roma’da rahatsızlık yaratmaya başlamış ve Roma İmpararatoru II. Claudius döneminde papaz Valentine kafası kesilerek idam edilmiş. Aradan geçen uzun zaman sonrasında Vatikan, Valentine’i aziz ilan ederek onun ölüm günü (14 Şubat 273) olan 14 Şubat’ı Sevgililer Günü ilan etmiş. 15 Şubat’taki Kurt Bayramı ile Valentine’in ölüm günü olan 14 Şubat bir anlamda aynılaştırılmış.
Kültür egemenliği
Görüldüğü gibi; ne Roma’nın kuruluşunu ifade eden Kurt Bayramı’nın ne de Aziz Valentine hikâyesinin bize yakın bir yanı yok. Eğer “Dünya’nın kültürü benim kültürümdür“ diyorsanız, tabii ki bana diyecek bir şey kalmaz.
Bu Sevgililer Günü konusunda beni asıl düşündüren nokta, sevginin bile bir ticari meta haline dönüştürülmesi merakı.
Sevginin insanlar arası yakınlaşma, arkadaşlık, dostluk olduğunu unutup bir ticaret vesilesi olarak algılanması garip. Medyadaki reklamları izlediğimizde sevginin bu duygusal ve insani yanı rafine edilip yerine cep telefonu kampanyaları, hediyelik eşyalar konuyor. Ardı arkası araştırılmadan…
Bu arada pazarlanan sadece hediyelik eşyalar değil tabii… Bir kültür de bu vesile ile pazarlanıyor. Yerel, ulusal ve toplumsal farklılıkları olan kültürler erozyona uğrarken bir kültürel monotonlaşma ve aynılaşma yaşamaya başlıyoruz.
Küreselleşmenin ulusal kültür üzerindeki olumsuz etkilerinden birini de Sevgililer Günü vesilesi ile yaşıyoruz. Sevgi yok oluyor, yerini ticaret hırsı alıyor. Sevgi kültürü ortadan kalkıyor, yerini meta kültürü işgal ediyor.
Medyada izlediğiniz Sevgililer Günü, görüntüleri, tüm aksi iddialara rağmen eğitim sistemimizdeki bozulmanın ve kalitesizleşmenin bir göstergesidir. Yıllardır yabancı dizilerle, başıboş eğitim ve kültür politikaları ile toplumumuzun getirildiği haldir.
Sevmek
Artık sıradan TV dizileriyle, ekonomik krizlere yetişebilmek için daha fazla çalışma çabası ile, yaşamımızı denetim altına almış bilgisayarlar, cep telefonları, otomobiller ile o kadar meşgulüz ki; sevgiyi, sevmeyi, arkadaşlığı hatırlayabilmek için kendi bayramlarımızı unutup elin St. Valentine Günü’nden medet umuyoruz. Her gün “Seni seviyorum” demek için harika bir özel fırsattır. Neden özel bir günü beklemeli ki…