Mühendislik, Ahlak ve Hukuk
Gürcan Banger
Her depremde yıkılan binalar konusunda (ya da sosyal ölçeği olan felaketlerin ardından) önce işin yüklenicisi akla geliyor. Daha sonra sırayla işin değişik bölümlerini yapan teknik elemanlar anılıyor. Mühendislerin ya da mimarların hataları ile eksiklikleri dile getiriliyor. Bu olumsuz ve ön yargılı olan yaklaşımlar bile mühendis ya da mimar olmanın sadece teknik yanı olmadığını gösteriyor. Teknik eleman olmanın, hiç kuşkusuz sosyal, ahlaki ve hukuksal boyutları var.
İnsan ve hata
İnsan olan her sistemde hata vardır. Hatta Latince bir atasözü, “Hata insanlar içindir” der. Gerçekten insan – makine sistemlerinde zor olan, insanla ilgili sorunları aşabilmektir. Teknik kişilerin fazlasıyla gözden kaçırdıkları unsurların başında gelir insan faktörü. Genel anlamda; bazı kişiler sistemin içindeki insanı dikkate almayı unuturken, pek çoğu da insanla ilgili konuları gereğinden fazlaca abartırlar.
Bir sistemde insan varsa, insanlar arası ilişkiler varsa; bu sistem, sadece bu özelliklerinin olmasından dolayı bazı zorluklar içerir. Bu nedenle insanlar arası ilişkiler söz konusu olduğunda, böyle bir iletişim sisteminde insan olmaktan kaynaklanan özel ve duyarlı noktalara özen göstermek gerekir.
Bugünün kişisel gelişim uzmanları, bazen ilgi alanlarını abartarak tümüyle bir mühendislik haline getirmeye çalışıyorlar. İnsanların makineler veya fizikî sistemler gibi istenilen biçimde düzenlenemeyeceği gerçeğini bilerek ya da farkında olmadan gözden kaçırıyorlar. Bugünün kişisel gelişim, danışmanlık ve eğitim uzmanlarının yaptıkları en temel hatalardan birisi budur.
İnsan mühendisliği
İnsan mühendisliği diyebileceğimiz bir dal, bize birtakım kolaylaştırıcı gelişim araçları sunabilir. Bunları kullanarak yaratıcılığın bazı sorunlarını aşabilir, eğitimde iyileşmeler sağlayabilir ve bazı problemlerimize daha kolay çözümler bulabiliriz. Ama insan mühendisliği, insanın bir bilgisayar gibi programlanması anlayışına dönüşmemelidir. Çünkü kişisel gelişim alanında pek çok durumda insanlar için bir bardak su ile yutulabilecek basitlikte ilaçlar üretmek mümkün değildir. Bana sorarsanız doğru da değildir. İnsan makineleşmemeli; insan, kendisini farklılaştıran kimi gizemli özelliklerini yitirmemelidir.
İnsanlar için tek ve standart çözümler olduğuna inanmıyorum. Bir toplum içinde yaşamanın aynılaştırıcı kuralları olmakla birlikte, her insanın kendi farklı doğruları olduğu kanaatindeyim. Bu doğrular, bir anlamda da onun farklılığının kanıtlarını oluşturuyor. Dolayısıyla seçilmiş bir insanla ilişkin konularla ilgilenirken, bir örnek olayın incelenmekte olduğumuz ayrıntısı gözden kaçırılmamalıdır. Özeli genelleştirmemek gerekir.
Hepimizin hataları var
Nasıl ki, her birimizin farklı fiziksel ve ruhsal özellikleri var; benzer biçimde hepimizin kendine özgü bir yaşam biçimi var. Yanlışlar ve doğrular konusunda başka insanlara nasihat verebildiğimiz halde, sözü edilen hataları kendi yaşamımızda tümüyle sonlandıramıyoruz. Hepimizin kendimize özgü hatalarımız olabilir ve bunlara ilişkin farkındalık geliştirebiliriz, ama çözmenin hiç de söylendiği kadar kolay değil. Terzinin kendi söküğünü dikemediği gibi; başka insanlara yönelttiğimiz öğütlere karşın, kendi sorunlarımızla gayet iyi ilişkiler içinde yaşamayı sürdürebiliyoruz. Böyle durumlarda öğütçülerin de başka öğütçülere ihtiyacı olabiliyor demek ki…
Her insan, bir deneyim hazinesidir. Olumlu veya olumsuz her deneyim, bizim için ışık veren, aydınlatıcı bir rehber oluyor. Önemli olan, kendi deneyimlerimizden doğru dersleri kendimizin çıkarabilmesi ve bu dersin değişime neden olabilmesidir. Eğer hocamızın söyledikleri, bizim daha iyi bir yaşama doğru yürümemiz için yardımcı oluyorsa, biz de onun hatalarını işaret edebilir ve ona katkı koyabiliriz. Çünkü yaşam iletişimdir.
Mühendislik ve hukuk
Mühendislik konusuna geri dönelim. Mühendislik camiası, hukukun kendi iş alanlarında artan öneminin her geçen gün biraz daha bilincine varıyor. Artık mühendisler hukuksal, sosyal, kültürel ve insanî değerler açısından yeni profiller çizmeye başladılar. Diğer yandan iş güvenliği mühendisliği gibi yeni konular da mühendislik çalışma alanları arasında yer alıyor.
“Bizde böyle değil” itirazlarına rağmen artık mühendislerin çevre, doğal ve kültürel varlık ve özürlüler gibi konularda eskiye oranla çok daha duyarlı olduklarını görmemek mümkün değil. Karmaşıklaşan toplum içi ilişkiler yanda gelişen küresel bağlantılar hukukun önemini göz önüne çıkardı. Mühendislerin eğitiminde görev alan akademik ve tüzel birimler de bunu kendi çalışma konularına yansıtmaya baladılar.
20’nci yüzyılın son çeyreğinde hızlanan değişim süreci ile birlikte insan yaşamında yer alan kavram ve kurumlarda ciddi değişimler gerçekleşti. İnsanlar; ihtiyaçlarını keşfetmeye, ihtiyaçları doğrultusunda taleplerini sıralamaya, beklenti ve isteklerini yaşamının içine yerleştirmeye yöneldi. Bu anlayış bir bakıma yaratıcılık diye tanımlanan süreci demokratikleştirdi. Paralel bir anlayış içinde; günümüz insanının mühendislik eğitimine yönelik talep ve beklentileri değişti ve çeşitlendi. Şimdi mühendisliğin gerekleri önceki dönemlere göre çok farklı.
Mühendislik teknikten ibaret değil
Artık mühendislikten; bilimsel verilerin ışığında matematiksel prensipleri kullanma ve tecrübe ile zenginleştirmenin ötesinde bir performans beklenmekte. Eğitim sürecinde edinilen bilgi ve emeğin salt meslekî tecrübe ile zenginleşmesi yerine işe hâkimiyetten farklı yeni disiplinlerin katkısı aranmakta.
Genel yaklaşım içinde değerlendirildiğinde; kişiler veya kurumlar arası iletişim ve bu amaçla kullanılan araçlar, yetki ve sorumluluk paylaşımı, kaynakların etkin ve verimli kullanımı, iş tanımı, zaman kullanımı, sözleşme prensip ve modelleri, yeni projecilik yöntemleri, sözleşmelerinin yönetim esasları, alt sözleşmeler, maliyet kontrolü, risk analizi, risklerin dağılımına ilişkin bağlayıcı unsurlar, proje sürecinde beliren çelişkiler, çelişkileri giderme yöntemleri, uzlaşmazlıklara yönelik çözüm önerileri, sektör bazında yasal çerçeve, iş süreçlerinde uyum gibi konular mühendislerin çeşitli vesilelerle karşılaştıkları bugünün sorunları arasında yer almakta.
Örneğin; inşaat yönetim ve uygulamasında, ticaret sözleşmeleri karşılıklı hak ve sorumlulukları belirleyen nitelikleriyle, mühendislerin uzağında tutulamayacağından; hukukî donanıma ilişkin temel bilgilerin mühendislik eğitimine dâhil edilmesinin yerinde olacağı düşünülmekte.
Yürürlükteki Kamu İhale Kanunu’nun karmaşık mevzuatı bile hukuk bilgisinin gereğinin ilk göstergesi sayılabilir. Rekabetin ulusal sınırları aşması ile küreselleşmenin uzantısında kurumsallaşan hakemlik müessesinin giderek daha fazla konuşlanması durumunda, uyuşmazlıkların çözümünde tek ve temel ölçü taraflar arasında yapılmış sözleşmelerin koşulları olacağından, mühendislikte hukuk bilgisine duyulan ihtiyaç vazgeçilmezler arasında sayılabilir.