Yalın Üretim
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle
Son iki köşe yazımda TPS olarak kısaltılan Toyota Üretim Sistemi’nden söz ettim. TPS’den söz edip bunu yalın düşünce ya da yalın üretime bağlamadığımız zaman hikâyenin tümünü dile getirmiş olmayız. Toyota’nın üretim ortamından öncelikle ABD’ye ve ardından tüm dünyaya yayılan bu üretim ve yönetim yaklaşımının eriştiği noktayı kısaca özetlemekte yarar var.
TPS’den Yalın Üretime
Daha önceki yazılarımda Toyota Üretim Sistemi’nin (TPS’nin) 1948 ile 1975 arasındaki yaklaşık 30 yıllık dönemde geliştirildiğini belirtmiştim. Sistem, 1980’li yıllarda olgunluk dönemine erişti. Toyota’nın Ford’la işbirliği sürecinde (o dönemki yayınlarla birlikte) ABD’ye taşındı. Bu konuda çalışan bilim insanlarının ve mühendislerin çabalarıyla bir dünya sistemi haline dönüştü.
Sistemin ilk kez ortaya çıktığı yılların Japonya konjonktürü, felsefenin anlaşılması açısından yararlıdır. O dönemde ABD’nin seri üretim yaklaşımı, savaştan çıkmış Japon ekonomisi için uygun değildi. Bu nedenle TPS, yavaş büyüyen ekonomilerde düşük talepleri karşılamak için çeşitliliğe sahip ve israfı azaltmayı hedefleyen bir anlayışla geliştirilmiş. Bu çerçeveye Japonya’nın demografik ve kültürel yapısı da eklemlenince TPS’nin gelişimi hiç de şaşırtıcı olmaz.
1940’lı yıllardan başlayarak TPS’nin ana fikirlerinden birisi bir yandan israfı azaltırken diğer yandan da sıfır stok ve sıfır hata başarısını yakalamak olmuş. Gene bu çerçevede iş yapış süreçlerinin sürekli iyileştirilmesi bir vazgeçilmez şart olarak sistemin içine yerleştirilmiş. Önce üretim alanında başlatılan yalınlaştırma felsefesi, daha sonra işletmenin tüm kademeleri ve fonksiyonları için genişletilip geliştirilmiş.
Yalın Üretim Nedir?
Bazı özelliklerinden söz edilen yalın üretimin ekseni, müşteri talep ve siparişlerinin hızlı, etkin ve tam zamanında karşılanmasından oluşur. Yalın düşünce, bir ürünün (ya da hizmetin) müşteri ihtiyaçlarını karşılamasını ürünün müşteri için bir değer içermesi olarak yorumlar. Müşteri kendi ihtiyaçlarını tatmin edecek ürünü bir değer içerdiği için satın almaktadır. Dolayısıyla üretim dediğimiz ana süreç, gerçekte bir değer yaratma sürecidir. Bu nedenle değer yaratma sürecinin dikkatle incelenmesi gerekir.
Bir üretim ortamında (değer zincirinde) birkaç türlü süreç bulunur. Bunların bazıları doğrudan değerin oluşmasına katkı yaparlar. Kimi süreçler ise değere katkıda bulunmamakla birlikte işletmede onların bulunması ve korunması gerekir. Son olarak; bazı süreçler olabilir ki, bunların değer üretimine hiçbir katkısı bulunmadığı gibi; bu süreçler israf, fire ve atık üretirler. Bu süreçlerin hızla ve acilen yok edilmesi şarttır.
İsraf, Atık, Fire
Yalın üretim anlayışında temel amaçlardan birisi, israf, fire ve atık kaynaklarının ve nedenlerinin ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü israf ve benzerleri, ürüne değer katmayan unsurlardır. Toyota Üretim Sistemi’ni geliştiren uzmanlar, israf ve benzerlerinin yedi ana kalemden oluştuğunu ifade etmişler: Aşırı üretim, beklemeler, taşımalar, aşırı ve/veya tekrar işlemeler, aşırı stoklar, ihtiyaç duyulmayan hareketler ve hatalı / arızalı ürünler…
İsrafın, firenin ve atığın yok edilmesi yanında yalın üretim felsefesi, (yukarıda kısaca değinilen) sürekli gelişim (iyileştirme), sıfır hata, tam zamanında üretim, çok fonksiyonlu takımlar (çalışma grupları), merkezi olmayan sorumluluklar, yatay ve dikey bilgi sistemi ile liderlik gibi konuları da öne çıkarır.
Kitlesel Üretim, Yalın Üretim
Toyota’da geliştirilen üretim yönetimi anlayışının ABD’ye göçüne kadar bu ülkedeki otomotiv üretimi kitlesel (seri) üretim ekseninde oluşmuştu. TPS’nin; Toyota ve Ford’un işbirliği ile ABD’ye göçü iki sistemin karşılaştırılması gibi bir kıyaslama ihtiyacını ortaya çıkardı. Bu alandaki çalışmalar, daha sonra yalın üretim adını alan TPS’nin üstünlüklerini ortaya koydu.
Kitlesel (seri) üretim, işletmenin kendi üretim şartlarına odaklanmaktaydı. Bu tür üretim anlayışı için birim başına en düşük maliyete ve en yüksek işçi / donanım verimliliğine ulaşmak ana hedefti. Yalın üretim ise hedefi müşteri ihtiyaçlarını tatmin edecek değeri yaratmak üzere müşteri taleplerini tam zamanında karşılamaya odaklandı. Böylece donanım ve insan kaynaklarını yüksek hacimli seri üretime ulaşmak için düzenlemek yerine değer akışını öne çıkaracak biçimde örgütledi.
Yalın üretimin seri üretime göre en önemli farklarından birisi, yalın yaklaşımın sipariş temelli bir yönetim felsefesi olmasıdır. Bu anlayışta üretim süreçleri, (iç veya dış) müşterinin siparişine göre harekete geçer. Buna “çekiş (pull)” yaklaşımı denir. Bir başka deyişle; yalın üretim, seri üretimin “yap ve stokla” anlayışı olan “itiş (push)” tarzını benimsemez.
Bir diğer fark ise üretimin parti büyüklükleri konusunda oluşur. Seri üretim, büyük ürün partilerini üretmeyi tercih ederken, yalın üretim (konunun kapsamı nedeniyle detaylarını burada ele alamayacağım) hücresel temelli tek parça akışını benimser.
Yalın Felsefeye Nasıl Geçilir?
Bir işletmenin; başta üretim olmak üzere genel işleyişini yalın felsefeye uyarlı hale getirmesi için gerekli olan öncelikli unsurlar liderlik, eğitim, danışmanlık ve zamandır. Uygun bir planlama ile her kuruluş, yalın düşünce (yalın üretim) yaklaşımını kendi bünyesinde uygulamaya geçirebilir.
Yalın felsefe, kuruluşlara ne kazandırır? Yalın düşüncenin organizasyona özümsetilmesi ile türü ne olursa olsun kuruluşun maliyetleri düşecektir. Eğer bir ekonomik işletme ise elde ettiği katma değer artacaktır. Çalışanların maddi gelirlerinin artması yanında kuruluşun işleyişi, kurumsal bir düzenlemeye kavuşacağından kurum kültüründe ve memnuniyette olumlu gelişmeler yaşanacaktır. En önemlisi, müşterileri (üyeleri, paydaşları) memnun eden bir sistematik yapıya geçilmiş olacaktır.
Günümüzde ulaştığı olgunluk düzeyinde yalın düşünce yaklaşımı, her boydan ekonomik işletmeden kamu kurum ve kuruluşlarına, kâr amaçsız kuruluşlardan sivil toplum örgütlerine kadar her türden yapıda uygulanma fırsatları vermektedir. Benzer biçimde; üretim süreçleri dışında pazarlama, muhasebe, tasarım ve ofis işleyişi gibi pek çok alanda uygulama yapmak mümkündür. Bu nedenle yalın düşünceyi sadece üretim alanlarında yararlanılabilecek bir yaklaşım olarak görmek, konuyu aşırı azımsamak olur.