Hotanto Venüsü

Hotanto Venüsü

Gürcan Banger

Sarah Baartman

Sarah Baartman

1970’lerin başında çok ünlü olan Erich Segal’in “Aşk Hikâyesi (Love Story)” isimli romanını hatırlayanlarımız olacaktır. Bu güzel aşk öyküsünün Arthur Hiller tarafından yönetilen filminde Ryan O’Neal ve Ali McGraw başrollerdeydi. Öyküde Harvard’da hukuk eğitimi gören Oliver Barrett IV ile müzik bölümü öğrencisi Jennifer Cavilleri’nin heyecanlı ama dramatik sonlanan aşkı anlatılıyordu. Film ve roman, Oliver’in şu sözleriyle başlıyordu: “25 yaşında ölen bir genç kız için ne söyleyebilirsiniz? Güzel ve zeki olduğunu mu? Mozart’ı, Bach’ı, Beatles’ı ve beni sevdiğini mi?

Öykü, Jennifer’ın ölümü ile sonlansa da güzel yaşanan ve hatırlanmaya değer anılar bırakan bir aşktan söz ediyor. Ama 25 gibi erken bir yaşta sonlanan her yaşam, en azından (yaşanabilen bölümüyle) Oliver ile Jennifer’ınki kadar güzel olmuyor.

Hotanto Venüsü

Hotanto Venüsü

Sarah’nın Öyküsü

Sarah Baartman’ın yaşam öyküsü ile karşılaştığımda (ilk okumalarım sonrasında) yukarıda sözünü ettiğim aşk öyküsünü hatırladım. İster istemez, zihnimde; bir roman karakteri olan Jennifer ile trajik, kısa bir ömür yaşayabilmiş olan gerçek Sarah Baartman’ın hikâyelerini karşılaştırıverdim.

Sarah Baartman, (kesin olarak bilinememekle birlikte) 1789 yılında Güney Afrika’da, Doğu Burnu’nda (East Cape) Gamtoos Nehri kıyısında doğdu. Ailesi, Khoisan halkından Grigua Kabilesi mensubuydu. Khoisan halkı, Güney Afrika’nın yerli topluluklarından birisidir. 20 yaşında ailesinin, daha sonra taşındığı bir kulübede yaşamaktaydı. Sarah, bir komando baskını sırasında yetim kaldı ve bölgedeki Hollandalı çiftçiler tarafından köle yapıldı. Afrika’da kısa isim kullanma alışkanlığı nedeniyle Saatrjie (Küçük Sarah) ismiyle bilindi. Gerçek soy ismini öğrenmek hiçbir zaman mümkün olmadı.

Sarah, bir kadın olarak Batı ülkelerinde yaşayan kendi hemcinslerinden farklı özelliklere ve cinsel görünüme sahipti. Daha ilk bakışta çok büyük kalçaları ve farklı cinsel organ yapısı ile beyazların ilgisini çekmişti. Köle olan Sarah’ın “sahibinin” erkek kardeşi, siyah kadının bu özelliklerinden yararlanmak istedi. Kendisini İngiltere’ye götürmeye ikna etti. İddiasına göre; Sarah, bu “ilginç” fiziksel yapısı ile Avrupa’da çok zengin olabilirdi. 1810 yılında Bölge Valisi Lord Caledon’dan alınan özel izinle (William Dunlop’un doktorluk yaptığı gemiyle) İngiltere’ye doğru yola çıkarken, bu ülkede ve yaşamının sonraki yıllarında başına neler geleceğinin farkında bile değildi.

Hottentot Venus

Sarah İngiltere’de…

Sarah, İngiltere’de (deyim yerindeyse “hilkat garibesi” konumunda) bir gösteri yıldızı oldu. Bedeninin Batılılara tuhaf gelen (ama Khoisan halkı için olağan olan) özelliklerini göstererek, insanları (sözüm ona) “eğlendirmeye” başladı. Avrupa’ya giden tek Khoikhoi kadını Sarah değildi. Avrupa’ya götürülen Khoikhoi kadınları, önceleri Güney Afrika’daki Hollandalı yerleşimciler ve daha sonra Avrupa’da, ana dillerinden dolayı biraz alaycı ve aşağılayıcı bir ifade ile Hotanto (Hottentot) olarak isimlendirildi. Hotanto kimliği, Eski Roma’nın aşk tanrıçası Venüs ile birleştirilince ortaya “Hotanto Venüsü (The Hottentot Venus)” çıktı. Batı kültürünün onu “Siyah Venüs (Black Venus, Vénus Noire)” olarak isimlendirdiği de oldu.

Bilim tarihçisi Stephen Jay Gould, 1985’te yazdığı “The Hottentot Venus” isimli kitabında Sarah’nın bedeninin farklılıklarından söz ediyor. Gould dışında başka yazarların da ifade ettiğine göre; Sarah, yaşamı boyunca cinsel organlarının teşhir edilmesine izin vermedi. 1810 yılındaki resimlerinde vücudunu sımsıkı saran bir elbise giydiği görülüyor. Aynı yılın 26 Kasım tarihli The Times Gazetesi’nde kendi ten rengini andırır sıkı bir giysi giydiğinden söz ediliyor. Habere göre; elbise, tüm bedenini gösterebilecek nitelikte imiş ve seyirciler yakından izlemek üzere Sarah’a yaklaşmaya davet ediliyorlarmış.

Hakkında yazılanlarda; Sarah’ın gösterilerini 60 cm yüksekliğinde bir platform üzerinde yaptığından söz ediliyor. Gösteri sırasında; yanında sahibi bulunuyor; ona bir vahşi canavar imiş gibi (oturması, kalkması, yürümesi yönünde) komutlar veriyordu. İngiliz aristokratlar, kendileri için özel gösteriler talep etmekteydiler. Londra’daki Piccadilly 225 adresinde, Bartholomew Fuarı’nda ve Haymarket’ta yaptığı (ama asla yeterli para kazanamadığı) gösterileri sorunlara ve kamuoyunun tepkisine neden oldu ve yasaklandı. Kölelik karşıtı hayırsever İngilizler, Sarah’ın özgürlüğü için bir kampanya başlattılar.

1810’da mahkemede başsavcı, gösterilerini kendi bağımsız iradesi ile yaptığını söylemesi durumunda özgürlüğünün verilebileceğini ifade etti. Bu amaçla iki yeminli tanık hazırlanmıştı. İlk tanık olan Liverpool Müzesi’nden Bay Bullock, Sarah’ın İngiltere’ye bir mal gibi getirildiğini kanıtlayacaktı. Afrika Birliği isimli örgütün sekreteri ise onur kırıcı koşullara altında sergilenmesinden ve uğradığı zorlamalardan örnekler verdi. Sarah, mahkemede Felemenkçe sorgulandı. Baskı altında olmadığını ve hakkı olan parayı (kazancın yarısını) aldığını söyledi. Ne yazık ki, ne bunları söylediği koşullar ne de geçim durumu bu söylediklerini doğru kabul etmeye yeterli değildi.

Sarah

Sarah’ın Fransa Yolculuğu

Sarah’ın İngiltere’de Londra caddelerindeki gösteri çilesi dört yıl daha sürdü. 1811 yılında vaftiz edilerek Hıristiyan yapılan Sarah Baartman, 1814 yılında bir Fransıza satıldı ve yeni “sahibiyle” birlikte Fransa’ya doğru yola çıktı. Fransa’daki yaşam, daha önce başından geçenleri aratır nitelikteydi. Bir hayvan (ayı) eğiticisi olan Regu, onbeş ay boyunca Sarah’ı o zamana kadar yaşadıklarından çok daha ağır şartlar altında gösteri yapmaya zorladı.

Bu dönemde Fransız Doğa Tarihi Müzesi’nden hayvanat bahçesi sorumlusu Georges Cuvier ziyaret etti. Değişik zamanlarda başka doğa bilimciler de kendisini görmeye geldiler. Sarah, 1815 Martında Fransa’nın en önemli botanik bahçesi olan Jardin du Roi’da bir dizi incelemelere ve bilimsel resimlemelere tabii tutuldu. Bu “incelemelerin” gerçekleştirilmesi esnasında orada bulunan Fransız hayvan bilimciler Frédéric Cuvier ve Ètienne Geoffroy Saint-Hilarie, resimleme sırasında Sarah’ın soyunmaya ve çıplak resimlenmeye mecbur edildiğinden söz ediyorlar. Sarah’ın farklı bedenine ilgi duyan Fransız doğa bilimciler, Sarah’ın evrimleşme sürecinde maymunlar ile insanlar arasında geçişi temsil eden halka olduğunu düşünüyorlardı.

Anıt Mezar

Sona Doğru

Artık sonun başlangıcındaydı. Paris, Sarah’ın soylu duruşuna zarar erdi. Yalnızlık ve vatan hasretinin dayanılmaz acıları ve baskı altında zorlandığı yaşantının utancı ile aşırı miktarda içki kullanmaya başladı. Yaşayabilmek için para karşılığı fahişelik yapmak zorunda kaldı.

Sarah Baartman, 29 Aralık 1815’te (25 ya da 26 yaşında) öldü. Ölüm nedeninin ateşli bir hastalık olduğu anlaşılıyor. Hastalık konusunda kesin bir isimlendirme yok; çiçek hastalığı, frengi veya zatürree olduğunu iddia edenler var.

Sarah’tan Geriye Kalanlar

Ölümünden sonra (1816’da) Fransız doğa bilimci ve anatomi uzmanı Henri Marie Ducrotay de Blainville tarafından otopsi yapıldı. Otopsi sonuçları, 1816’da de Bainville ve daha sonra 1817’de “Doğa Tarihi Müzesi Anıları” içinde Fransız doğa bilimci Georges Cuvier tarafından yayınlandı. Cuvier, anılarında Sarah’ın zeki bir kadın olduğunu, dikkat çekici bir belleğe sahip olduğunu ve yeterli akıcılıkta Felemenkçe konuştuğunu yazıyor.

Sarah’ın iskeleti, (otopside çıkarılan) cinsel organları ve beyni, 1974 yılına kadar Paris’te İnsanlık Müzesi’nde sergilendi. Daha sonra sergilemeden kaldırıldı ve gözden ırak bir depoda unutuldu. Balmumundan üretilen modelini ise iki yıl kadar daha sergilenmeye devam etti.

Kitabe

Ana Vatana Dönüş

1940’lı yıllardan başlayarak Sarah’tan geriye kalan parçaların kendi anavatanına dönmesi için tek tük girişimler oldu. Özellikle 1985’te Stephen Jay Gould’un “Flamingo’nun Gülüşü (The Flamingo’s Smile)” isimli kitabında Sarah’tan söz eden “Hotanto Venüsü (The Hottentot Venus)” başlıklı bölümün yer alması ile konu daha fazla gündeme gelmeye başladı.

1994 yılında Güney Afrika’da Afrika Ulusal Meclisi genel seçimleri kazanarak, Nelson Mandela’yı iktidara getirdi. Başkan Mandela, Fransa’dan Sarah’tan geriye kalanların ülkesine iade edilmesini talep etti. Fransız Ulusal Meclisi’nde uzun tartışmalardan sonra 6 Mayıs 2002’de Sarah’ın bedeninin parçalarının ülkesine iade edilmesine karar verildi. Sarah, 9 Ağustos 2002’de Güney Afrika’nın Hankey kentinin Vergaderingskop ismi verilen tepesinde (bir anıt mezarda) doğumundan 200 yıl sonra defnedildi. Sarah ile ilgili bir yazıda “1815’te öldü; 2002’de gömüldü” deniyor. Sarah Baartman, artık bu ülkenin tarihinde pek çok yaşanmışın bir temsilcisi olarak yer alıyor.

Sarah Baartman Üzerine

Sarah Baartman’ı fark ettiğimde onun yaşamı konusunda bilgi bulmak üzere bir miktar araştırma yaptım. İsimlerinde “Black Venus” veya “The Hottentot Venus” ifadelerini içeren çoğunluğu İngilizce bazı kitaplara göz atma fırsatım oldu. Bulabildiklerimi yukarıda özetledim. Sarah’ın yaşam öyküsünün ayrılarını okumak isteyenler için de bir Türkçe kitap bilgisine ulaştım. Gerard Badou’nun “Hotanto Venüsü (L’enigme De La Venus Hottentot)” olarak Türkçeleştirilen kitabı, Epsilon Yayınları arasında 2003’te yayınlanmış.

2010 yılında çevrilen ve Abdellatif Kechiche tarafından yönetilen “Black Venus (Vénus Noire)” isimli film, Sarah Baartman’ın yaşam öyküsünü anlatıyor. Film, 67’nci Venedik Uluslararası Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü kazandı. Sözüm ona uygar Batının yalın Afrika insanına neler yaptığının bir başka seyirliği…

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Business philosopher. Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net'te proje koordinatörüdür. Düzenli olarak bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete, dergi ve bloglar var.
Bu yazı Ayrımcılık, Cinsellik, İnsan hakları, Kadın, Toplumsal cinsiyet kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Hotanto Venüsü için 1 cevap

  1. Menas der ki:

    Az önce Siyah Venüs filmini izledim ve Sarah’ı ararken bu siteye ulaştım. Modern, uygar olmakla övünen batının, çağdışı Afrika insanına yaptıklarına bir kez daha şahit oldum. Çağdışı olan kara kıta mı yoksa beyaz adam mıydı? Sorunun yanıtı bu filimde. Rahat uyu Sarah…

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir