Yaşadığımız Kent ve Ekonomi
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle
Kentleşme büyük bir hızla (hatta ivmelenerek) yol alıyor. Dolayısıyla her geçen gün kentler, artan biçimde ekonominin odakları haline dönüşüyor. Sanayi kentlerde yoğunlaşırken, hizmetler sektörü bu yerleşimlerde ilk sırayı çoktan aldı.
Giderek daha fazla alışveriş konusu olan kültürde kendi evi olarak kentleri benimsemiş durumda. Geçmişte daha büyük oranda üretilebilmiş olan kır kültürü, yeni tohumlarını ve fidanlarını kentte buluyor. Ülkemizde arabesk olarak gözlenen yaşam biçimi, kır kültürünün kentte yeşermesinden başka bir şey değil. Bu durum, geçmişte alışık olmadığımız yeni türden bir kent kültürü oluşturdu. Değişim, yeni evrelere doğru ilerlemeye devam edecek.
Kentler Arası Farklılaşma
Ülke coğrafyasını kentler açısından incelediğimizde; bazı kentsel yerleşimlerin diğerlerine oranla daha hızlı büyüyüp serpildiğini gösteriyor. Bu kentler bir yandan yeni ekonomi merkezleri olarak yükselirken, diğer yandan da yeni kültürün gelişme merkezleri olarak dikkati çekiyor. Dolayısıyla kentsel gelişmede ekonomiyi ve kültürü birbirinden ayırmamamız gerçeğini deneysel olarak gözlemiş oluyoruz.
Ekonomik olarak gelişen kentler, yakın ve uzak çevreleri açısından bir düğüm özelliği gösteriyorlar. Bu odak noktasını diğer yerleşimlere bağlayan ilişkiler ise adeta bilgi ve lojistik ekonomisinin ağları gibi duruyor. Bu bağlar üzerinden ticaret, kültür alışverişi ve ulaşım gerçekleşiyor. Bir merkez olarak güçlü bağlara sahip kentler, kendi gelişimleri açısından daha yüksek oranlı katma değer yaratabiliyorlar. Kentsel çeşitliliğe rağmen hem merkez hem de bağ özellikleri itibarıyla bazı kentlerin uzmanlaşmış olduğu sektörler ve alanlar dikkatimizi çekiyor. Bu durum, hem eğitim kurumları hem de üretim altyapısı ile bir bilgi uzmanlaşması ve yoğunlaşması anlamına geliyor. İster istemez şu soruya cevap vermemiz gerekiyor: Yaşadığımız kentin yeni ekonomi alanında belirgin uzmanlıkları nelerdir?
Kent ve Bilgi
Günümüzde bilginin üretim merkezleri kentlerdir. Bilgi, bu yerleşimlerde yalnız üretilmekle kalmaz; aynı zamanda işlenir, pazarlığı yapılır ve alınır satılır. Bu süreçte etkili olan mekanizmaların öncelikle üniversiteler, ar-ge ve inovasyon merkezleri, nitelikli sanayi işletmeleri ile teknoparklar olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu unsurlar açısından daha dinamik ve gelişkin özelliklere sahip kentler, kaçınılmaz rekabet sürecinde daha önde durabiliyorlar.
Bir kentin göstergeleri arasında bilgisayar ve iletişim altyapısı ve okullaşma (eğitim – öğretim) kalitesi taşıyor. Bir kentte okulların sayıca çokluğu ile her yıl kaç tane öğrencinin mezun olduğu bir yere kadar değerli. Eğer bir kent kenti sıçramalı farklılığını yaratmak istiyorsa; eğitim kurumları açısından kentin üretim ihtiyacına doğruda cevap verebilmelidir. Sıradan ve farklılaşmamış diplomaların veya sertifikaların verildiği bir eğitim modelinin kentler arası yarışı fazlaca anlamı, değeri ve önemi olmuyor.
Ne yapmalı? Öncelikle kent, kendi vizyonuna ilişkin olarak gelişmeyi öngördüğü üretim alanlarını belirlemeli. Daha sonra bu alanlara uygun insan kaynağını yetiştirmek üzere eğitim kurumlarında müfredat ve eğitim biçimi açısından gerekli değişimi sağlamalı.
Kentte Ekonomi
Kentin neredeyse hiçbir biçimde küreselleşme olgusunun dışında kalması mümkün değil. Kent, bir düğüm noktası ya da odak veya merkez olarak kentte bulunuşu ve kurduğu bağlarla küreselleşmeden olumlu veya olumsuz etkilenebiliyor. Küresel ekonomiye bağlanmanın araçları arasında hava yolu, demiryolu, deniz yolu ile iletişim kanallarının özel yerleri var.
Eğer üretilen mal ve hizmetlere ek olarak bilgiyi kendiniz üretmiyorsanız, mevcut kanallarınızdan ancak başkalarının ürettiklerini tekrar edersiniz. Bu da sizi kentinize ve kendinize yabancılaştırır; küresel kültür ile aynılaşmaya başlarsınız; ekonominiz büyük bir hızla üretimden tüketime doğru kayma gösterir.
Bir kentin mal ve hizmetleri üretmesi, hiç kuşkusuz önemlidir. Ama unutulmamalı ki; ürün ömrünün kısaldığı, taklitçiliğin ivme kazandığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu nedenle aynen işletmeler gibi kentler de bir bütün olarak inovatif olmak zorunda. Kentsel inovasyon; kültürden ekonomiye, sivil toplumdan yerel yönetime kadar tüm alanların içsel bir özelliği olmak durumunda. Bir kentte yer alan kurum ve kuruluşlar açısından teknolojik yenilikçilik son derece önemli; ama diğer yandan kentin tamamı özünde yenilikçi olabilmeyi başarmalı.
Kentte yenilikçi olmanın, inovasyonun diğer türlerinden ayrılan bir yanı var. Kentsel mekânı geliştirirken eski ile yeniyi birbirine eklemlemek gerekiyor. Mekân kullanımı anlamında yenilikçilik; tarihe, kültüre ve geleneğe saygılı olmayla birlikte anlam kazanıyor. Geçmişi yok ederek küresel rüzgârların etkisiyle aynılaşan kentler büyük bir hızla anlamsızlaşıp yokluğa ve hiçliğe dönüşüyor.
Bir kentte ekonomik gelişme, istihdam ve adaletli gelir dağılımının toplumun bir bütün olarak duruşu açısından önemli… Yukarıdaki ayrışmışlık tuzağına düşmemek için kent için geliştirilen projelerde yurttaşlar için gelir ve istihdam yaratmanın ne derece acil olduğunu bir kez daha kavrıyoruz. Yaşadığımız şehir, bir yandan rekabet üstünlükleri elde etmeye çalışırken tüm dünyanın içine yuvarlanmakta olduğu istihdamsız ekonomik büyüme tuzağına düşmemek zorundadır.
Yeni Kent
Yeni türden bir kent tahayyülü kuralım. Böyle bir kent öncelikle bir sermaye merkezi olmalı. Aynı zamanda sermayenin yönetildiği ve denetlendiği bir merkez özelliklerine sahip olmalı. Sermaye birikimini sağlamamış bir kent, işletme sermayesi olmadan yola çıkmaya benzeyen bir firmaya benzer. Dolayısıyla ne kalıcı ne de sürdürülebilir olur.
Yeni kent, bir üretim merkezi olmalı. Başta teknoloji olmak üzere buluş ve yeniliklerin geliştirildiği bir merkez olarak öne çıkabilmeli. Ayrıca kentte üniversiteler, ar-ge merkezleri ve sınaî işletmeler aracılığı ile üretilen bilginin organize yapılar aracılığı ile dağıtımı ve pazarlaması sağlanabilmeli.
Üretim yapan firmalar ürün ve hizmetlerini küresel pazarlarda sunabilmeliler. Bu üretimin pazarda konumlanabilmesi için gerekli borsalar, iletişim ağ ve merkezleri, sigorta – muhasebe ve ar-ge firmaları, danışmanlık kuruluşları, tasarım ofisleri, iletişim ve lojistik firmaları ile sektörel dış ticaret oluşumları bulunmalı. Bu türden büyük kurum ve kuruluşların acenteleri, bağlantı noktaları veya yönetim birimleri kentte var olmalı.
Hiç kuşkusuz; yeni türden bir kentin en önemli özelliklerinden birisi, bir kavşak ve ulaşım odağı olmasıdır. Hava yolu, demiryolu ve karayolu bağlantılarının özel bir önemi var. Israrla yazdığım lojistik köylerle bütünleştirilmiş (intermodal etkinliklerle donatılmış) karşılıklı lojistik merkezilerinin önemi bu gerçekten kaynaklanıyor. Yaşadığımız kent, yeni döneme hazırlanırken kendi insan kaynaklarını ekonomik, kültürel ve siyasal olarak da bu zaman diliminin gereklerine göre hazır hale getirmeli.