Eskişehir Sanayi Müzesi
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Eskişehir’de taş-toprak sanayilerinin varlığı çok eski çağlara dayanıyor. Bunun yanında lületaşının Sanayi Çağı öncesinden beri bilindiğine dair veriler var. 19’uncu yüzyıl ile birlikte bir yerel sanayi çağı başlamış.
Eskişehir’de Sanayi ve Tarih
Eskişehir yerleşiminin oluşmasında bu kentte yer alan sanayi alanlarının özel bir önemi vardır. Tüm çağlar boyunca Eskişehir, gıda sanayi yanında taş ve toprağa dayalı sanayi açısından da önemli bir bölge olmuştur. Tahıla dayalı üretim yapan fabrikalar ile tuğla ve kiremit üretimi yapan fabrikaların önemli bir bölümü, Eskişehir’in yükseldiği 1923-1950 döneminde kurulmuştur.
1927 yılına kadar Marsilya tipi kiremit yurt dışından ithal edilmekteydi. Kurt Kiremit (1928), Çift Kurt Kiremit (1933), Aslan Kiremit (1938), Fil Kiremit (1942), Kartal Kiremit (1944), Güneş Kiremit (1948), Doğan Kiremit (1948), Kılıçoğlu Tuğla ve Kiremit (1953) fabrikalarının üretime başlamaları ile Eskişehir toprak sanayi sektöründe önemli bir bölge olmuştur.
Yine Eskişehir sanayisinde Yasin Çakır Un (1938), Gümülcineli Un (1948), Gamgam Un (1948), Mühendisler Un (1953), Örnek Un (1959), Pak Un (1965), Kanatlı Un (1969) fabrikalarının tarihi bir önemi olmuştur.
Yukarıda saydığım fabrikaların pek çoğu, bugün hala Fabrikalar Bölgesi olarak isimlendirilen 70 hektarlık alanda yer almışlardır. İsmet İnönü Caddesi’nin açılması ile ikiye ayrılan alan, uzun yıllar boyunca Eskişehir (özel sektör) sanayi tarihinin oluşmasına vesile olmuştur.
Kentsel Mekânın Gelişimi
Eskişehir’in gelişiminde devlet eliyle yapılan yatırımların da ayrı bir yeri vardır. 1980 öncesi dönemde Eskişehir’in, ülkenin en önemli kentlerinden olmasını sağlayan bu yatırımlar arasında Eskişehir Şeker Fabrikası ve bağlantılı birimleri, Tülomsaş’a dönüşen DDY Cer Atölyesi’ni ve Hava İkmal Bakım Merkezi’ne dönüşen Tayyare Bakım Merkezi’ni saymalıyız. Saydığım bu devlet ve özel sektör yatırımları Eskişehir’in kent nüfusunun ve mekânsal özelliklerinin gelişmesinde ciddi katkılar yapmıştır.
Fabrikalar Bölgesi’nin kurulması ile çevrede Hoşnudiye, Eski ve Yeni bağlar, Kırmızıtoprak gibi mahalleler sanayi işçilerinin ikamet ettiği alanlar olarak oluşmuştu. Fabrikaların kurulmaya başlaması ile birlikte Ticaret Borsası’nın (1925) ve Eskişehir Bankası’nın (1929) kurulmaları Eskişehir’i 1980 öncesinde önemli bir yerleşim ve ticaret merkezi yapmıştı. Tabii ki, geleneksel Odunpazarı semtinin varlığını da kentin tarihsel önemi açısından hatırlamak gerekir.
Kısaca; Fabrikalar Bölgesi’nin varlığı Eskişehir için kimlik niteliğindeki alanlardan birisi olmuştur. Eskişehir’in bir kent olarak tarihsel gelişimi içinde bu bölgenin özel ve ayırt edici bir yeri vardır. Fabrikalar Bölgesi de Frigya Vadileri, geleneksel Odunpazarı semti, tarihi Selçuklu ve Osmanlı yapıları gibi korunması gereken ayrıcalıklı bir kentsel kültürel varlıklar toplamıdır.
Kentsel Koruma
Kültürel koruma, mimarlık ve kentsel gelişim anlamında geçmişin özgün yapı ve alanlarının geleceğe ulaştırılması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Fabrikalar Bölgesi gibi alanların, teknoloji tarihinin yeni kuşaklar tarafından bilinmesi ve kentin kendi geçmişini betonlaşma süresinde yitirmemesi açılarından özel değeri vardır.
Koruma anlayışının önemli belgelerinden olan Venedik Tüzüğü, daha 1’inci maddesinde tarihi anıtı tanımlarken, “tarihi anıt kavramının tek başına bir mimarlık yapıtı olduğu kadar bir uygarlığın izlerini taşıyan kentsel ve kırsal alanların da” içerilmesi gereğini vurgular. Yine aynı tüzüğün 6’ncı maddesinde korunacak anıt veya alanın çevresiyle birlikte düşünülmesi gerektiğinden söz edilir. Tarihi ve kültürel alanların anlamını yok edecek biçimde inşaat ve çevresel düzenleme yapılamayacağından söz eder.
Eskişehir Sanayi Müzesi
Eskişehir, bir kent haline gelmeye 1800’lü yılların sonrasında (göçlerin ardından ve demiryolunun inşası ile birlikte) başlar. Daha sonraki yıllarda kentin oluşumuna katkı koyan sınaî süreçleri yukarıda anlattım. Kent merkezindeki iki üniversitenin oluşumu ile sınai gelişmeye yeni hizmetler eklendi. Eti ve Sarar gibi yüksek ticaret hacmine sahip işletmeleri aklımızda tutarak; kentin katma değerinin ciddi bölümünün sanayiden oluştuğunu söyleyebiliriz. Henüz ticaret ve hizmetler sektöründe boyutu kent veya il ölçeğini aşan işletmeler yok. Bu nedenle kentin gelişiminin motoru olan sanayiyi doğru konumlama gerekiyor.
Sanayiyi geçmişten geleceğe konumlamanın araçlarından birisi ise 1800’lerin sonlarından başlayan sanayileşme sürecini belgeleyebilmek… Bunun önemli araçlarından birisinin ise bir sanayi müzesi olacağı kanaatindeyim. Elimizde mevcut olan ve tarihi değere sahip eski üretim araçlarını ve konuyla ilgili belgeleri bir müzede toplamak geçmişe olan borcumuz olmalı…
Bazı sanayi işletmelerimizde geçmişte kullanılmış üretim araçlarına ilişkin örnekler var. Özel koleksiyonerlerin elinde belgeler, fotoğraflar, resimler veya reprodüksiyonlar mevcut. İş dünyası ile ilgili meslek odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının envanterlerinde de benzer unsurlar olduğu kanaatindeyim. Bu konuda sayamadığım pek çok kurum, kuruluş ve kişi yanında Valiliğin, özel sektör işletmelerinin, Eskişehir Sanayi Odası’nın, TOBB’ye diğer meslek odalarının, TMMOB’ye bağlı odaların, Tülomsaş’ın, Hava İkmal Bakım Merkezi’nin, yerel yönetimlerin ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün ciddi katkıları olacaktır. İl çapında (hatta ülke çapında) bir kampanya ile bir sanayi müzesi çalışması yapılabilir. Böylece Eskişehir’in geçmişine, geleneğine ve kültürüne ilişkin bir borcu da ödemiş oluruz. Ayrıca böyle bir çalışma, Türk Kültür Dünyasının 2013 Başkenti olan Eskişehir’e de yakışır.